Bana gülüyorlar çünkü farklıyım,
Bende onlara gülüyorum çünkü hepsi aynı.Kurt Cobain
17 Ağustos 572
Yangın...
İlk olarak küçük, zararsız bir amaçla yakılan ateş, bir süre sonra suç ortağı rüzgarla beraber çevreye saçılırken büyümüş ve zifiri gecenin içinde dalga dalga yayılmıştı kırmızı tonları.
Halk endişe ve korkuyla, kendi canını ve varsa eğer çocuklarının canını kurtarmaya çalışıyor ve ne ne yapacağını bilemez bir şekilde etrafa kaçışıyordu hızla. Arkasına bakacak zamanları dahi olmadığı gibi geride bıraktıkları maddi varlıklarını düşünecek durumda bile değillerdi hiç biri.
Tökezliyor, yaralanıyor, iş bulaşmış, yer yer yara olmuş, nasır bağlamış ellerini ağızlarına kapatarak biraz olsun düzgün, temiz nefesler almaya çalışıyorlardı kendilerince.
Köyün, tamamıyla birer harabeye dönmesine az biraz zaman kalırken, herkes köyü terk edip kaçtığında tek bir kişi kalmış, i da hırsla girdiği evde, yanmaktan kömür olmuş kapıları kırık cam parçalarını, tahta parçalarını bir bir iteleyerek aradığını bulmayı umuyordu sabırla.
Joséphine yangının içinde zorla yürürken nefes alışları hızlanıp süreli olarak aksaklık yaşamış ve duraksayıp elindeki elindeki ilaçlı bezi siper ederek devam etmişti aradığı, canından bile fazla değerli olan o eşyayı.
Yatak odasına girdiğinde ve gülümseyerek derin nefesler eşliğinde kırık ve parçalanmış kapıyı ittiğinde, kapı hiç zorlanmadan açılmıştı. Yangının en az bulaştığı odada aradığı her ne ise onu bulmaya çalışıyordu.
"Burada." Dedi yatağın altına bakarken. Her yeri didik didik arıyor, gözlerine batan is canını sıkıyordu. "Burada olmalı. Gördüm, bu odada olmalı. En ufak bir yanlış yapmadım! Lanetli gözlerimden bir şey kaçırmadığımdan eminim. Biliyorum... Bu odada saklıyor!"
Hırsla, sandığın üstüne düşen cam kesiklerini, uzun bir tahta parçasıyla ittiğinde karalaşmış sandığı eğilerek üstünde gördüğü rakamlara bakmıştı kaşları çatılı bir haldeyken.
Bu bir kasaydı ve Joséphine her ne arıyorsa, aradığı şey kesinlikle bu kasada saklıydı. Ve bunu adı kadar emin bir şekilde biliyordu. Sezgilerine güveniyordu, yanıltmayacağından ötürü kasanın etrafını kolaçan etmiş ve kilide benzer bir şey görememesi gözlerini devirmesine sebep oldu.
"Kilit var, lanet olsun!" Diyerek kasanın köşesine sinirle vurduğunde gözlerini kapatıp elindeki bezi ağzına kapatarak derin nefesler almaya çalışıyor, aklını zorluyordu. Mantıklı kararlar vermesi gerekiyordu şu saatten sonra.
Ne koymuş olabilirdi?
"Ne koymuş olabilir..." diye sordu kendi kendine konuşup fısıldarken. O sırada da öksürüklerin ardı arkası kesilmiyordu. Tekrar, "Ne olabilir?" dediğinde kafasını kasaya yasladı. Sinsi bir yılan misâli yaklaşan alevler bile umrunda değildi o an.
Ya buradan, o arayıp bulamadığı, bulup da alamadığı şey her onla çıkacaktı.
Ya da burada onunla beraber ölecekti.
Oysa ölmemek adına girmişti saf alevlerin arasına.
Anlık olarak bir umut ışığı, iki dünya arasında açılan bir portal gibi ortaya çıkmış, alevlerin seslerine karışmıştı.
O anda kasanın tam altında, ucu gözüken bir kağıt parçası görmesiyle hemen yerinden doğrulmuş, ve kasayı bir güçle kaldırarak altındaki kağıdı almıştı bir çırpıda. Hızla açıp ucu yanmış kağıdın içindeki şiirsel bir türde yazılan, eğri ve zor okunan kelimeleri okumaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
novis Caritate // Yoonmin
Paranormální"𝐴𝑚𝑖𝑐𝑎 𝑚𝑒𝑎" (Sevgilim.) Dedi arkamdan. Anlamıyordum. Bir an döndüm arkama ve o kırmızı irisleriyle karşılaştım. Bana bakışı fazlasıyla garipti. Yoğundu, sevgiyle bakıyordu gözlerime. Anlamıyordum. Bana böyle seslenmesini, herkese nefret b...