4.BÖLÜM-KÂBUS

89 8 4
                                    

Multimedia Mine ve kombini**

Sıcak... Evet. Şuan içinde
bulunduğum durumu anlatan en iyi kelime bu. İçimden sanki bir şeyler kopuyor. Organlarımı canlı canlı içimden çekip alıyorlar gibi. Sessiz çığlıklar eşliğinde ağlayan bir bebek. Üstü başı kan içinde. Neden ağlıyor ki?

Acaba karnı mı aç? Belki de üşüyordur. Annesini özlüyordur belki de.Onun sıcaklığına ve şefkatine ihtiyaç duyuyordur. Neden olmasın. O savunmasız,güçsüz,aciz bir bebek. Anneyi istemesin de ne yapsın? Kokusuyla uyumak istiyordur belki de.

Bebek bu kadar seviyorken annesini,annesi neden onu bıraktı ki? Yoksa onu sevmiyor muydu? Olur mu öyle şey? Anne bebeğini sevmez mi?

Canından çok sever anneler bebeklerini. Hasta olurlar, başlarında nöbet tutarlar sabahlara kadar. Yeri gelir uykusuz kalırlar. Yeter ki çocukları mutlu olsun diye.

Her anne çocuğunun mutlu olmasını istiyorsa, onu bırakmıyorsa, her an ve her saniye yanındaysa bu bebek neden yalnız ve ağlıyor?

Yoksa annesi mi yok? Hayır, aslında var. Fakat yanında değil. Onu soğuk bir odada ölüme terketmiş. Hastane odasından başka bir yer değil burası. Bebek yeni doğmuş. İlk kez görüyor bu acımasız dünyayı.

Tek başına ağlıyor. Ağlamaktan gözleri kızarmış , vücudu kırmızı rengini almış. Minicik kalbi paramparça olmuş. O parçaları birleştirmek olur mu hiç? Olmaz. Kırılan kalp kolay kolay eskiye döner mi hiç? Hele de o kalp bu dünyada en güveneceği kişi tarafından kırılmışsa.

Peki ya babası? Babası da mı yoktu bu zavallı körpe bebeğin?

Hayır, babası vardı. Onu herşeye rağmen, ayaklarına bile rağmen bırakmayan. Ama sonuç ne olabilir ki? Annesiz büyüyen bir çocuk ne kadar mutlu olabilir ki?

Olamaz... Çünkü her fırsatta ona anne kelimesini çağrıştıran şeyler oldu. Belki izlediği bir çizgi film, belki de anneleriyle eğlenerek gezinen çocuklar.

O, doğuştan mutsuzluğa mahkum doğdu. Doğuştan sevgiye muhtaç.

O Mine YALÇIN.

*******

Gördüğüm kabusun etkisiyle hızla yataktan kalktım. Üstüm başım ter içindeydi. Ve hissedebildiğim tek şey buranın sıcak oluşuydu. Sıcak, hem de çok. Kavuracak cinsten.

Kendimi apar topar banyoya attığımda aynadaki yansımamdan korktum. O kabus beni ne hale getirmişti böyle? Ben yaşadıklarım hakkında kabuslar görmekten bıkmıştım artık. Fakat bilinçaltım bıkmadan usanmadan o lanet geçmişimi rüyalarıma yansıtıyordu.

Soğuk suyla yüzümü yıkamaya başladığımda hala kendimde değildim. O bebek bendim. O ağlayan ve annesine muhtaç olan bebek bendim.

Bana tüm bunları yaşatıp, beni kendi hayatımdan nefret ettirdiğin için senden nefret ediyorum anne.

Beni kokundan mahrum ettiğin için senden nefret ediyorum anne.

Beni her gece ağlattığın için senden nefret ediyorum anne.

Nefret.

NEFRET.

N - E - F - R - E - T!

Artık kendimi kontrol edemiyordum. Hele duygularımı hiç. Öyle ki şuan ağlıyordum fakat arada bir gülüyordum da. Deli gibiydim sanki? Şuan halimi gören beni tımarhaneye attırırdı bence.

"Mine, uyandın mı kızım?" babamın sesini duyduğumda bir anlığına irkildim. Sanırım bu sesleniş beni kendime getirmişti. Hemen kendime çeki düzen verip kilitlediğim kapıyı açtım.

Karanlığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin