18

8.5K 971 399
                                    

merabalaaarrrr ballarim nasilsiniz gorusemiyoruz🥺

ben biraz acele yazdim, hafta ortasinda cok isim olcak o yuzden bugun bitirmeye ugrastim sizin icin, yazim yanlislarim varss bi seferlik gormezden gelin lütfen

iyi okumalarrr🫶🏻🫶🏻🫶🏻🫶🏻🫶🏻

*****

Taehyung'u kıyafet dolabıma itişim ve kapakları kapatışımla birlikte odamın kapısı yumruklanmaya başladığında kalbim korkuyla atmaya başladı. Jun'dan korkmuyordum ama bana zarar vermeye çalışmayacağını da düşünmüyordum. Çektiği seni arkadaş olarak görmüyorum numaraları palavraydı. Daha kendinden haberi olmayan bir herifin bana karşı bir şeyler hissediyor oluşu mantıklı gelmiyordu. Şimdiye kadar bana birkaç kez el kaldırmayı denemişti, bazı zamanlar aklını öyle bir kaybediyordu ki bambaşka birine dönüşüyordu ve ben yıllarımı bu adamla geçirmiş biri olarak bu yanına rağmen neden ona saygı ve sevgi duymaya devam ettiğimi bilmiyordum. Belki de böyle alıştırılmıştı. Ben de düzenimi bozmamak için uyum sağlamıştım.

Taehyung'a güvenmeye başlamanın bir nedeni de buydu. Bana zarar vermiyordu. Beni, bana zarar verecek şeylerden korumaya çalışıyordu.

Bunlardan biri de Jun'du.

Kapıyı açmam için bağırıyordu, biraz daha şiddetli davranırsa zaten menteşelerinden sökülmeye meyilli zavallı kapım olduğu yerde deli gibi sarsılıyordu.

Derin bir nefes aldım, Taehyung'un sakin kalmasını ve Jun gidene kadar olduğu yerde durmasını dileyerek kapıyı açtım ve içeri bir adet sinirden kıpkırmızı olmuş adamı almış oldum.

Demiştim ya, Jun'un ne yapacağı belli olmazdı. Bir gün bana elini uzatmaya korkarken, başka bir gün canımı yakmak için elinden geleni yapardı.

Sırtım ben daha ne olduğunu kavrayamadan Taehyung'un içinde olduğu dolaba çarptığında ne sızlamaya başlayan başım ne de boğazıma sarılan parmaklar korkuttu beni. Beni asıl ürperten şey tam arkamda duyduğum hızlanmaya başlayan nefes sesleriydi. Jun duymuyordu belki ama ben çok net duyuyordum, Taehyung deli gibi hızlı nefes alıp veriyordu.

"Sana diyorum!" derken boynumdaki parmaklarla beni kendine çekip tekrar dolaba itti. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Yüzü yeni yeni görüş açıma giriyordu. Gerçekten de kırmızı görmüş bir boğa gibiydi. Alnına dökülmüş dağınık saçlarının bir kısmı sırılsıklamdı, boğazında şişmiş birkaç damar korkunç görünüyordu. Minjun kafayı yemişim gibi bana bakıyordu, kendinden haberdar olmadan.

Bu sinirinin getirisiyle beni sıkıca tutuyordu. Boğazımdaki elinin koluna refleks olarak tutunmuş parmaklarımla onu geriye itmeyi başardım. Biraz daha sıksaydı nefesimi kesecekti neredeyse.

"Bana dokunma sakın." dedim boynumu hafif hafif ovalarken.

Sakin kalmaya çalışıyordum ve bu onu daha da deli ediyordu.

İrice açtığı gözleriyle onu itişimden sonra aramızda açılan mesafeyi biraz kapattı. Dudaklarında çok tuhaf bir gülüş vardı. "Neden? Taehyung mu dokunsun sana? Bunu mu istersin?"

Burnuma dolan kokuyla yüzümü buruşturdum, kendinde olmadığı artık kesindi. "Jun, leş gibi alkol kokuyorsun-"

Sanki konuşmam, sesimi duymak onu daha da öfkelendiriyormuş gibi sözümü kesti. "Onunla mı fingirdiyorsun ha? Mesajlarınızı yakalamış Eunwo, seni gebertirim Jeongguk!"

Arkamdaki dolap hafifçe yerinden oynadı. Jun'un bunu fark etmemiş olmasını dileyerek kapaklara biraz daha yaslandım.

"Jun kendine gel! Siktir git evimden bana da bir daha hesap sormaya kalkma! Sen kimsin amına koyayım?"

lavender haze . taekook / slow updateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin