Bileğindeki saati beş saniyede bir kontrol ederken zamanın geçmek bilmiyor oluşuna bir küfür savurdu Taehyung. Sabırsız bir adamdı. Beklemeyi sevmezdi. Jeongguk'un kapısına sözleştikleri saatten yarım saat önce gelmiş olması ise onun için şimdiden taviz vermeye başladığını gösteriyordu.
Hazırlanmak için saatlerini harcamış olduğunu düşünmek bile istemiyordu.
Her gün kendi haline bıraktığı saçlarından nefret etmişti bugün. En sevdiği kıyafetleri gözünde çöpten ibaret olmaya başlamışken parmağındaki yüzükleri bile tek tek seçmişti. Bütün bu çırpınışlarını odanın bir köşesinde kameraya alan Jimin için o gün ondan daha keyiflisi yoktu. Taehyung'un stresli halinden zevk alıyor, çektiği görüntüleri bir gün Jeongguk'a izletip onunla beraber dalga geçeceklerini söyleyip gülüyordu.
Taehyung ona kızmak için ağzını açamamıştı bile. Düşüncesi bile güzelken bir başkasından duymanın feci iyi hissettirdiğini fark etmişti.
Şimdi Jeongguk'un ışığı açık odasının camını izlerken bugün atabildiği adımdan memnun olduğunu belli eden bir gülümseme vardı suratında.
Evin bütün ışıkları kapanıp dış kapı açıldığında Taehyung yaslandığı arabadan çekildi. Omuzlarını dikleştirmeden önce Jeongguk henüz görünürde değilken eğilip aynasından saçlarına son bir bakış atıp dağılmadıklarından emin oldu. Üzerinde açık pembe bir gömlek vardı, düğmelerinden birkaç tanesini aralık bırakmıştı ve göğsü gözler önündeydi. Bugün Jeongguk'u olabildiğince zorlamak istiyordu.
Derin bir nefes çekti içine. Aynı saniye Jeongguk kapıdan çıktı, kapıyı kilitledi ve hafif esen rüzgarla saçları yüzüne sürtünüp uçuşurken ona doğru yürümeye başladı.
Durumun absürtlüğünü ikisi de düşünmemeyi seçmişti o gün. Taehyung karşısındaki güzelliğin iliklerine kadar nefret ettiği adamın yanında olduğu gerçeğini silip atmıştı kafasından.
Zaten kısa bir süre sonra o çöplükten çıkıp kollarına gelecekti.
"Gelmene gerek yoktu," derken aralarında birkaç adım mesafe bırakıp önünde duran Jeongguk, ince parmaklarıyla yüzündeki saçları kulağının arkasına sıkıştırdı.
Taehyung'un parmakları istekle sızladı. O saçlara dokunmayı, o saçları tutmayı, çekiştirmeyi... çok istiyordu.
Hafifçe boğazını temizleyip kafasını dağıtmaya çalıştı. Biraz daha düşüncelere dalacak olursa hoş şeyler olmazdı.
Yüzünü dikkatle inceleyen parlak, iri gözlere baktı. Geri çekilip yolcu kapısını açtığında ve eliyle Jeongguk'a binmesi için işaret verdiğinde çocuk oflayıp gözlerini devirdi ve yanından sıyrılıp koltuğa yerleşti.
Taehyung kesinlikle bakmamıştı. Hayır. Jeongguk koltuğa otururken gerilen, zaten dar olan pantolonun sardığı bacaklara asla bakmamıştı.
Kapıyı amaçladığından daha hızlı kapatarak kendi koltuğuna geçerken Jeongguk'un kapı sesiyle sıçradığını görmemiş, kendi kafasını toparlamaya çalışır bir vaziyette yerine oturmuştu. Henüz yeni bir araya gelmişlerdi, Jeongguk onu bu gece oldukça zorlayacağa benziyordu.
Arabayı çalıştırıp yola koyulduğunda, "Nasılsın?" diye sormuştu Taehyung.
Jeongguk'un emniyet kemerini takarken dönüp ona baktığını gözünün kenarıyla görmüştü. Kaşları şaşkınca havalanmıştı. Muhtemelen o da ne zaman birbirlerine hal hatır soracak konuma geldiklerini düşünüyordu. Yine de, "İyiyim, sen?" diye mırıldanmayı ihmal etmemişti.
Taehyung ağzının içinde iyi olduğunu mırıldandı. Gerginlikten konuşmak bile istemiyordu, gözleri yoldaydı fakat Jeongguk'a belli etmeden ona bakmasına engel olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavender haze . taekook / slow update
Fanfic"Bebeğim, sen benim için yaratılmışsın." taekook, texting+düz