3. Bölüm: "ÖFKE"

335 8 1
                                    

Otelin sahibi listeye bakıp odaları tarif ederken sıra bana geldiğinde duraksadı aile bilgilerime ve ismime dikkatli bir şekilde baktı. Yüzünü kaldırıp gri gözleriyle beni dikkatle inceledikten sonra endişeli sesiyle odamı tarif etti . Yine fazlamı abartım acaba , bilemiyorum.
Odalarımıza çıktık ve benim odam ile Ezra'nın odası karşı karşıyaydı. Yorucu bir yolculuğun ardından kendimi yatağ bıraktım , kıyafetlerimi değiştirsem çok daha rahat olabilirdi ama sırtım yatak ile birleşince beynim gözlerime daha fazla hükmedemedi.
Dışarıdan gelen çığlık sesi ile gözlerimi araladım . Yataktan çıkıp ne olduğuna bakmak için kapıya doğru yöneldim. Kapıyı sol elimle açar açmaz karşımda yarı çıplak bir adam arkasında bir kadın duruyor ve alnımda tarifsiz bir acı hidsediyordum. Sağ elimi alnıma değdirdiğimde kanadığını farkettim . Karşıdan bakan birisi için komik karşılanabilir ama benim için öyle değil . Öfkeli bir şekilde kadına baktım . Kadın titrek bir sesle
" Be ... ben özür dilerim , size gelmesini istemezdim . Ben onu.."
Önümdeki yarı çıplak adam kadının sözünü kesti.
"Merakınıza yenik düşerek kapıyı açmasaydınız bunların hiç biri başınıza gelmezdi."
Tamam psikoloğuma , anneme öfkeme sahip çıkma konusunda söz vermiş olabilirim ancak bu kadarınıda alttan alamazdım elbette.
Topuklu ayakkabının alnımı kırmasının sebebi benmişim gibi davranmasına izin veremem.

"Akşam akşam belanızı benden bulmak istemiyorsanız uzayın "

Adam öfkeyle bana doğru bir iki adım yaklaştığında topuklu ayakkabının sahibi kadın ayakkabısını dizlerinin üzerine çökerek yerden aldı. Boşta kalan ayağına ayakkabıyı giyerek hızlı adımlarla yürümeye başladı. Kadın koridorda sağa doğru dönünce adam gözlerini bir saniye bile benden ayırmadan "bekle beni abla"
Kafasını iki yana sallayarak gitmesi bu olayın burada bitmediğini habercisiydi.
Öfkelendiģimde tüm vücudum istemsizce tepki vermeye başlar .
Yine aynısı oldu işte , vücudumu yine bir titreme sardı. Bu sevgili babamın bir eseriydi. Babam annemi sebebsizce döver, annemi korumak istediğim için benide döverdi. Babamın beni hiç bir zaman kucağına alıp sevdiğini hatırlamıyorum. Pardon hakkını yememek gerek bir keresinde almıştı o günü ne ben ne annem unutabildik.

Babam eve içkili geldi her zaman ki gibi , annemle tartışmaya başladılar. Normalde babam güçlü bir adamdır ama içkinin etkisiyle olsa gerek annemin ,kafasında vazoyu kırmasına engel olamadı. Annemin o halini hatırlıyorum da şimdi bile korkmamı sağlıyor. Öfkeli , çaresiz , pişman ...
Babam sabahleyin kalktığında herşeyi unutmuştu hatta annemin, kendi kafasını kırdığınını bile . Bu da zavallı annemi fazlasıyla mutlu etmişti. Ta ki benim aptallığıma kadar.
Babam beni yanına çağırdı "aslan oğlum anlat bakalım akşam ben yokken eve birisi geldi mi ? Ne yaptınız tüm akşam boyunca bensiz"
Babamın beni sevdiği , kafamı okşadığı tek gündü. Bunun bana, küçük Aras' a verdiği mutluluk ve aslan kelimesindeki grurdan olsa gerek " Niye birisinin gelip gelmediğini merak ediyosun ki baba"
"Çünkü dışarısı çok tehlikeli sizi bunlardan korumak için "
"Senin bizi korumana gerek yok baba , annem zaten çok güçlü bir kadın seni bile korur , o senden bile güçlü"
Babam bana baktı daha önce hiç görmediğim bir şekilde yüksek bir kahkaha attı. Bunu benimle dalga geçtiği için mi yoksa sevdiği için mi attığını bilemiyorum ama ne farkeder sonuç olarak bana gülmüştü. Gülmeyi bitirince "o .. o nasıl oluyormuş bakalım " diyerek elini omzuma attı, beni kucağına oturttu.
"Hatırlamıyor musun baba"
Babam bir anda her zaman ki ciddi ifadesini takınarak tereddütle bana baktı. Bu bakış ürpermeme sebeb oldu. Babamin gözleri maviydi , soğuktu. Sinirlenince gözleri geceyi aydınlatan ay kadar parlar, maviliği iyice belirginleşirdi. Babamdan korkardım çünkü soğuktu. O zaman şöminenin başında olmama rağmen babamın gözlerindeki bu soğukluk üşümeme neden olmuştu. Sağ omzumdaki elini ya bilerek ya da istemsizce sıkıyordu , bilemiyorum.
Bildiğim ve hissettiğim tek şey kemiklerimin yerinden oynama sesleri geldiğiydi, eğer buna devam etseydi omzumun yerinden çıkma ihtimali tartışılamayacak kadar yüksekti.
"Neyi hatırlamıyorum ben"
Neye sebeb olabilceğimi bilmeyerek , çocukluğun bana verdiği sebebsiz özgüvenle elimi babamın tam kafasının üstüne koyarak "İşte baba , annem tam burada vazoyu kırdı"
Babam gözlerini kapadı , kendini hatırlamak için zorladığı her halinden belliydi, gözlerini bir anda açtı ve buz mavisi gözleriyle bana baktı. Ben ise o zamanlar babamı tanımadığım için yüzüne bakarak gülümsedim. Hızla beni kucağından itti, babamın güçlü kolları yere sert bir şekilde düşmemi sebeb oldu. Ben yerde acıyla kıvranarak ,kolumu kolumu ovuştururken babam evin içinde kükrer gibi bağırıyordu. "Begüm ,begüüm"
Babam beni böyle çağırsaydı eminim ki saklanacak delik arardım . Ben bunların bir oyun olduğunu sanarken kapı hızla kapandı , ama kapının hızla kapanması bile annemin çıģlıklarını bastıramıyordu.
Babam kapıyı açtığında aceleyle içeriye girdim , annemin yanına koştum ama ama annem bana bakmadı bile.
Gözüm hızla yerde duran pet şişeye kaydı , şişe erimişti annemin eline baktığımda ise midem bulandı kusmamak için kendimi zor tuttum .
Hayır babam kötü biriydi, ama yok bu kadarınıda yapmış olamzdı.

Hızla babama doğru koştum , ceketini almış tam evden çıkacağı sırada arkasından babamı tekmelemeye başladım ,ama nafile etkilenmiyordu bile. En son hatırladığım şey babamın soğuk elleriydi. Gözlerimi açtığımda annem başımda sol eli sarılı bir şekilde oturuyor, beni izliyordu. Annem hiçbir şey söylemedi sadece bana duvara bakar gibi hissiz bir şekilde bakıyordu . Galiba bunların sebebi ben olduğum içindir.
Doktor içeriye geldi annemle konuşmaya başladı . Bilincim yarı açık yarı kapalıydı.
"Bakın Begüm Hanım , oğlunuz kafasına aldığı darbeler sonucu beyninde bir hasar meydana geldi. Aniden sinirlenme ,kontrolsüz davranışlar gösterebilir ,buna alışmalısınız" diyerek çıktı doktor.

O günden sonra öfkemi kontrol altında tutamıyordum . Ta ki Eda Hanımla karşılaşıncaya kadar . Görünürde psikoloğum ama benim tek sırdaşım .Uzun zamandır yanına uğramadığım için ve ilaçlarımı kullanmadığım için titremeye ve kasılmaya başladım . Uzun zamandan kastım Ezra ile tanıştığımdan beri . Onunla tanıştıktan sonra hastalığımın geçtiğını sandım.

Umarım annem bavuluma ilaçları koymuştur.Bavuluma doğru yaklaştım ve ilaçları su bulamadığım için susuz yuttum.
Soğuk suyun bana iyi geleceğini düşünerek duşa girdim . Akşam yemeği için hazırlandıktan sonra otelin restoranına gitmek için merdivenlerden inmeye başladım . Her merdiven inişimde çatal , kaşık ,tabak sesleri duyuluyordu. Bu sesi restoranda çalan müzik bile bastıramıyordu. Bizim grubun bulunduğu masaya doğru ilerlerken Ezra'yı gördüm karşıdan geliyordu. Sandalyesini çekerek oturmasına yardımcı oldum . Öfke nöbeti geçti ama sanırım bu seferde kıskançlık krizine gireceğim . Sanki herşey beni fazlasıyka zorluyordu.
Yemek siparişlerini verdik ,beklerken bir adam bizim masaya doğru geldi. Adam yakınlaştıkça daha net görmeye başladım . Bu , bugün beni öfke nöbetine sokan yarı çıplak heriften başkası olamazdı. Nasıl olduysa ü stünü giyince insana benzemeyi başarmış . "
Ezra' dan tarafa doğru döndü.
"Merhaba Ezra beni tanımışındır umarım "
"Aa berk bu sen olamazsın , ne kadar çok değişmişsin "
Dilerim ki Ezara'nın değişmişsin kelimesini altında yatan yakışıklı anlamı yoktur.
Adam sağ elini ensesine götürdü ve ovuşyurmaya başladı.
Utanmış cocuk misali , gırtlaģına yapışmamak ićin kendimi zor tutuyorum.

"Sen değişmemişsin Ezra hala aynı..." Cümlesini tamamlayamadan garsonlar siparişleri getirmek için masaya geldiler . Yemekler iki kişi yerleştirirken diğeri ise " başka bir emriniz var mı efendim "
Ezra ve Berk'in konuşmalarını pür dikkat dinleyen bütün grup garsonun patavatsızlığıyla sersem tavuğa benzediler .Onlar bu cümleyi patavatsızlık olarak değerlendirselerde ben günün
cümlesi seçebilirdim.
"Neyse ezra daha sonra konuşuruz " bize dönerek "hepinize afiyet olsun . İyi akşamlar" bize konuşma hakkı bile vermeden arkasını döndü ve ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Bana bakmadı bile bu daha fazla sinirimi bozdu. Hoş zaten ne yaparsa yapsın sinirimi bozmayı becericekti.
İlk günün yorgunluğu diyerek geceyi fazla uzatmadık , herkes yorgunluktan ölüyordu. Odalarımız karşı karşıya olduğu için Ezra ile beraber yukarıya çıkmaya başladık .
"O adamı yani berk'i ne zamandır tanıyorsun Ezra "
Ezra yürümeyi bıraktı ve olduğu yerde çakılırmışcasına durdu .Bir an ićin "sanane bundan" diyerek çıkışacağını sandım. Ama unuttuģum bir şey vardı o Ezra idi , o benim Ezramdı .
"Berk benim lise arkadaşım , liseden beri hiç görmedim"
Ezra beni terslemesede konuşmadan memnun olmadığı her halinden belliydi. Bu yüzden başka soru sormamaya karar verdim.
Odaya girdim , eşofmanlarımı giyerek yatağın içine girdim. Gözümü kapadığımda yaşadıklarım gözümün önüne geldi. Bu otelin garipliği bizide kendine benzetiyordu , galiba.
Gözlerim yavaş yavaş kapandı.
Bağırarak uyandığımda , ter damlaları alnımdan akıyordu gördüğüm kabusun etkisinden olmalıydı. Susadığımı fark ettim ama odada su filan yoktu. üzerimdeki çarşavı yere attım , yataktan inerek kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda , karşıdaki odanın yani Ezra'nın odasının kapısı aralıktı . Kapınının önünde durdum ."Ezra ,Ezra" cevap veren kimse olmadı. Odaya girdim tamam gecenin bir yarısı bir kızın odasına girmem doğru degildi ama içimden bi ses kötü şeylerin olduğunu söylüyor.
Işığı yaktığımda Ezra 'nın ayakkabıları yatağın yanında düzgünce çıkarılmış vaziyetteydiler.Odadan yalınayak çıkamayağına göre ... Bu işte beni korkutan bir gariplik vardı.

Herkese merhaba!
Arkadaşlar yorum yaparsanız bana yardımcı olabilirsiniz . Vote ve yorum yapmamışsanız lütfen geri dönüp yapın. ♡♥♡♥♡♥

İÇİMDEKİ  SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin