4: Suicidal

26 4 0
                                    

Yaralar.

Herkes yaralanmıştır hayatında bir kez olsun.

Çocukken oynadığımız oyunlara kaptırıp da kendimizi hangimiz düşüp yaralanmadık ki? Kan, ter ve gözyaşı içinde eve gelip ailesinden azar yiyenler ne çoktur. Kimisinin sığınacak limanları olmamıştır belki yaralandıklarında, kimisi ise yaralanacak bir çocukluğa bile sahip olamamıştır. Erken büyümüşlerdir.

Fiziksel yaraları olmasa bile her insanın ruhunda en azından birkaç çizik, kalplerinde birkaç kırık vardır ama. Hayatın gerçekleri can yakar büyürken. Büyümek, acı verir.

Başkaları tarafından yaralanır bazıları da, hem ruhen hem fiziken. Aileler olur kimi zaman bunları yapanlar. Kendileri öyle yetişmişler diye el kaldırmaktan gocunmazlar kendilerinin bir parçası olan yavrularına, bazısı da elini bile kaldırmadan yapar. Sözleriyle, yokluklarıyla yaralarlar. Çocuklarının içinde bıraktıkları uktelerle yaralarlar.

Kimisi kendi kendine zarar verir, dersleriyle uğraşmaktan ucunu bitirdikleri kalemleri açmak için kullanmaları gereken kalem tıraşların jiletlerini söküp de keserler kendi kollarını, bazısı da proje ödevlerini tamamlamak için kullanmaları gereken falçataları kullanır.

Kimisi kesici alete bile ihtiyaç duymaz, ya da izlerin görülmesinden korkar. Kendi tırnaklarını kendi avuçlarına, kendi kafa derilerine bastırarak, saçlarını yolarak zarar verir kendine.

Yardım istedikleri için yaparlar bazen. Beni görün, ne halde olduğumu, bana ne yaptığınızı görün işte derler ama sesleri çıkmaz. Kimisi nefret ettiği için kendinden yapar bunu. Kendilerine tahammülleri yoktur, acı çekmeyi hak ettiklerini sanarlar. Oysa ki en iyisini kendilerinin hak ettiğinin farkında değillerdir, acı vererek cezalandırmaya çalışırlar kendilerini.

Kimisi de öyle donuktur, öyle boştur ki içleri, bedenlerine acı vererek hayatta olduklarını hatırlatmaya çalışırlar. O acıdır onları gerçeklikte tutan ve ara sıra uyanmalarını, yaşadıklarının farkına varmalarını sağlayan. Bir ikna çabasıdır belki de.

''Tamamdır, geçmiş olsun.''

Koşup oyunlar oynayarak yaralanacağı bir çocukluğu olmamıştı Jungkook'un hiçbir zaman. Ama onun dışındaki her türlü yarayı, acıyı tatmıştı şimdi yine o yaralarının arasına bir yenisini daha eklemek üzere sargısı çıkarılırken. Dikiş izi orada yerini almaya başlamıştı işte.

Ama kafasını dağıtma konusunda uzmanlaşmıştı artık. O sırada arkadaşları hakkında düşüncelere çoktan dalmıştı. Aradan geçen bir haftada Jimin onların arkadaş ortamlarına girmese de Taehyung'la arkadaşlığının -ki bunun arkadaşlık olduğunu düşünmüyordu kesinlikle aralarında bir şey vardı- devam ettiğini biliyordu Jungkook ama arkadaşı uzun zamandır herhangi bir ilişki içinde olmadığı için onun da mutluluğunu istiyordu bu nedenle pek fazla sesini çıkarmamış ve kendisi Jimin'i pek fazla görmediği için sakin bir hafta geçirmişti. Seokjin hyungunun sözünü dinleyip uslu da durduğu için bugün dikişlerini aldırarak sargısından da tamamen kurtulmuştu ama şimdi önünde çok daha büyük bir problemi vardı.

Antibiyotikleri kullanmayı bırakmıştı.

Son birkaç haftadır antibiyotik kullandığı için eskisinden bir nebze daha az uyku sorunu yaşamıştı ama şimdi tamamen uykusuz geceler onu bekliyordu. Eski, uykusuz geceler.

''Akşam gelecek misin mekana? Biz bize olacağız, tabii Seokjin hyung gece boyu nöbette olacak ne yazık ki.''

Oturduğu sedyeden kalkarak ceketini giyerken ona soran Taehyung'a cevap verdi.

Insomnia | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin