Sabah uyandım rutin işlerimi halledip yetimhaneye indim. Yemeğimi yedim ve gönüllü olarak katıldığım özel dersime gittim. Bu sınıfta çok kişi yoktu. İsteyen birkaç kişi ders görüp reşit olduğunda yetimhaneden çıkıp üniversite okuyabiliyordu.
Öğlen arasında aşağı indim ve öğle yemeğini yedim. Yemekte çorba vardı. Onu da yedikten sonra tekrar yukarı çıktım ama ders dinleyecek halim kalmamıştı ben de çalışmaya kütüphanede devam etmek istedim. Boş bir masa bulup ingilizce kitaplarımı aldım ve çalışmaya başladım.
Yaklaşık iki saat sonra göz diye birşey kalmamıştı. Ara vermek amacıyla vücudumu esnettim ve camdan dışarıya baktım. Ve onu gördüm. Dövmeli çocuğu... Jungkook..
Gözlerimi kocaman açmıştım. Yanına inmeli miydim? Tabi bu soruyu düşünmek için çok geçti. Çünkü çoktan masamdan kalmış merdivenlerden iniyordum. Bekçinin yanına indim. Bir arkadaşımı gördüğümü ve çıkıp geri gireceğimi söyledim. Onu ikna etmek çok zor olmuştu. Daha sonra kapıyı açmasını beklemeden duvardan atladım ve koşmaya başladım.
Yüzümde bir gülümseme vardı. Peki ama neden? Onu gördüğüm yere geldiğimde kimse yoktu. Olduğum yerde durdum ve etrafa bakmaya başladım. Yüzümdeki gülümseme anında silinmişti.
Jungkook: beni mi arıyorsun?
Duyduğum tanıdık sesle arkamı döndüm. Bu Jungkook'du. Hemen arkamda durmuş gülümsüyordu. O kadar mükemmel duruyordu ki konuşamadım.
Ben: ııı b-ben..
Lanet olsun kekelemiştim. Sağ elimi yüzüme kapattım ve ne kadar aptal olduğumu kısık bir sesle kendime söyledim. Söylediğim şeyleri duymuş olacak ki kısa bir kahkaha attı. O güldüğünde kafamı kaldırıp ona baktım.
Çok güzel gülüyordu. Gülümsemesi baharda açan ilk çiçeği anımsatıyordu. O gülmeye başlayınca bende istemsizce gülmeye başladım.
Jungkook: gün batımını seyretmeye mi gidiyorsun.
Ben: ahh hayır. Ders çalışırken seni camdan gördüm ve yanina geldim.Dedim onu gördüğüm camı elimle işaret ederek. Gösterdiğim yere baktı ardından bakışları tekrar bana döndü.
Jungkook: anladım. Güneşin batmasına bir saat var. O zamana kadar bişiler içmek ister misin?
Şimdi bayılacaktım. Jungkook bana bisiler içmeyi teklif etmişti. Allah'ım teşekkür ederim.
Ben: tabiki. İzin kağıdıyla bisikletimi alıp hemen geliyorum.
Jungkook: seni bekliyorum.Koşarak yetimhaneden çıktığım gibi geri duvardan atlayarak geçmiştim.
Bekçi: hey yn şunu yapıp durma. Bir yerini inciteceksin.
Koşarak arkamdan ona 'tamam' dedim ve kocaman gülümsememle ile müdürün odasına çıktım. Kapıyı çaldım. Gel komutunu duyunca içeri girdim ve direk konuya girdim.
Ben: iyi günler efendim. Bu gün gün batımını izlemeye erken gitmek istiyorum. İzin kağıdı alabilir miyim?
Dedim kocaman gülümseyerek. Burdaki her kez beni çok iyi tanıyordu. Yalan söyleyip söylemediğimi veya nasıl bir ruh halinde olduğumu. Samimi olduğumu görünce o da gülümsedi.
Müdür: tabiki y/n. Al bakalım izin kağıdın.
Nazikçe teşekkür ettim ve odasından çıktım koşarak merdivenlerden indim, dolabımdan bisikletimin anahtarını aldım ve dışarı çıktım. Bisikletimin kilidini açtım. Bekçi ne yapmak istediğimi anladığında çoktan kapıyı açmıştı. Ona sesli bir teşekkür edip hızla Jungkook'un yanına gittim.
![](https://img.wattpad.com/cover/331984887-288-k749825.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Far Away Jungkook
FanficHayattan ve yaşamaktan vaz geçen Y/N Jungkook sayesinde yeniden hayata bağlanacak mı?