~ Yağmur ~

47 3 0
                                    

Bir hışımda sıçrayarak yerimden kalktım. Her gün aynı saatte çalardı saat. Ve hep aynı şarkı...
You, do you remember me?
Like, I remember you
Do you spend your life go...
Gerçekten müthiş şarkı. Zaten Enriquenin hangi şarkısı kötü?! Şarkıyı bir azda dinledikden sonra kapattım. Henüz kimse kalkmamıştı. Banyoya geçib elimi yüzümü yıkadım. Ve aşağı inip, kendim için bir kahve yaptim. Ve tabiiki elma. Ve yeniden yukarı kalkıp üzerime her zamanki siyah pantolonumu giydim. Tabiki üstüne gri ceketimi. Saçlarımla uğraşmayı pek sevmezdim, o yüzden tarayıp, açık bıraktım. Makyaj yapmayı hiç sevmezdim. O yüzden sadece siyah layner ile yetimdim. Ayakkabı olarak tabiiki de siyah beyaz spor ayakkabılarımı seçtim ve siyah ceketimi giyerek her şeyi tamamladım.
Her zaman böyle yapardım. Henüz hiç kimse uyanmadan ben giderdim. Dışarıya çıktım. Hava baya soğuktu. Galiba yağmur yağacaktı. Ceketimin önünü kapattım ve kulaklığımı takarak okulun yolunu aldım. Okul bir az uzaktı. Tabi bu da benim için gayet iyiydi. Okula geldiğimde ilk dersden 20 dakika geçtiğini fark ettim. Off yine öğretmenin dırdırı. Hızla merdivenleri kalktım. Kapıya yakınlaştığımda Muratın da kapıda olduğunu gördüm.
- Günaydın, güzellik.
- Günaydın.
- Öğretmen çok kızgın. En iyisi girme.
- Nerden biliyorsun?
- Burada tecrübe konuşuyor. - söyleyip, göz kırptı. Ah, şu çocuktan hiç hoşlanmıyorum. Bende gözlerimi devirip karşılık verdim. Ve okulun arkasına doğru ileriledim. Her zaman okula gecikdiyimde okulun arkasındakı ağacın altında otururdum. Genellikle orda hiç insan olmazdı. Bu yüzden çok sakin olurdu. Yani, saklanmak için müthiş bir yer. Eyilerek, ağacın altına geçtim ve oturdum. Tam yerimi rahatlatmıştım ki, arkadan bir ses duydum ve tam bağıracaktım ki, iki kuvvetli elin beni tuttuğunu gördüm.
- Şşşttt... Sakin... Korkma, benim. - arkaya baktığımda karşımda Serkanı gördüm. Ve sakinleşdim. Bu an elimin onun elini kavradığını fark ettim. Galiba o da fark edicekki, ikimizde bir anda ellerimizi geri çektik. Gözlerimi ondan kaçırttım. O da gelip benden biraz uzakta oturdu.
- Çokmu korktun?
- Şey.. Yani, biraz. - neden doğru dürüst konuşamıyorum. Her halde korkudandı.
- Senin burda olduğunu bilmiyordum.
- Derse geciktiyim için bura geldim. Ya da tam tersi. Bilmiyorum.
- Tamam.
Off şu çocuk kendinden neden bu kadar emin?! Sinir ediyor beni. Serkan sınıfın en yakışıklı ve sessiz tipiydi. Hiç kiçmeyle konuşmazdı. Güldüyü ise çok nadir görünürdü. Ne zaman bakarsam, kaşlarını çatarak öylece oturuyor. Ama derslerinde gerçektende başarılıydı. O da tıpa hazırlanıyordu. Bu yüzden aramızda her zaman rakabet oluyordu. Ve tabiiki kazanan çoğu zaman Bendim. Genelikle sınıfdakı tüm kızların gözleri Serkanın üzerinde oluyordu. O ise kimseye yüz vermezdi. Öküz işte.
Allaha bin Şükür. Sonunda ders bitti. Hemen toparlanıb, çantamı belime attım. Yağmur başlamıştı artık. Ben ise yine sakin addımlarla yürüyordum. Birden yanımda kıpırtı hissettim ve diksindim. Yine Serkandı. Her halde yanımdan geçiyor, diye düşündüm. Yoluma devam ettim. Ama Serkan hala yanımdaydı. Hiç bir anlam veremiyordum buna. Her zaman sakin biri olduğu için, konuşmayada çekiniyordum. Ben otobüs dayanacağına kadar gittim. Bütün yol boyu Serkanda benle geldi. Yanımda. Ne arkada kalıyordu, ne de benden öne geçiyordu. Otöbüs beklerken bile ona bakamadım, sadece sustum. Bu an tüm bedenim titredi. Ben şimdi tamamen suyun içinde olduğumu anladım. Serkanında beni izlediğini hiss ettim. Gerçekten rahatsız ediciydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Titrememede engel olamıyordum.
- Neden şemsiyen yok?
- Yağmuru severim.
Gözlerini devirdiyini hiss ettim. Ve o an otöbüs geldi. Koşarak bindim. Ama Serkan gelmedi. Geçip, arkalarda bir yerde oturdum. Üstümü çıkartıp, rahatladım. Bu an yanıma bir erkek geldi, oturdu. Ve cebinden bir kağıt çıkartıp, elimin üstüne koyup, hemen indi. Adamın arkasınca öylece bakakaldım. Elimdeki mektupu korkarak açtım.
" Arkada oturan siyah ceketli adam. Seni izliyor. "

Her ömrün bir "EYLÜL"ü varHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin