~ Cücü ~

51 3 0
                                    

" Arkada oturan siyah ceketli adam. Seni izliyor. "
Kendimden asılı olmadan arkaya baktım. Gerçektende arkada siyah ceketli biri vardı. Bana bakıyordu. Benim de ona baktığımı görünce gözlerini kaçırttı. Tüm vucudumu korku sardı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Otöbüs durakda surunca indim. Hızlı adımlarla sahile taraf ilerledim. Korkudan arkaya bakamadım. Gözüm hemen siyah rengli yatı aradı. Evet, ordaydı. Yine aynı hızla içeriye girdim.
- Cücü, nerdesin? - gözlerimle içeriyi taradım.
- Burdayım. - Yukarı tarafdan ses geldi. Bende oraya kalktım. - Ne bu telaş, neden titriyorsun? - bana bile bakmadan sordu.
- Sanada selam. Teşekkür ederim bende iyiyim. - gözlerini kısarak bana baktı. Elindeki kahveden bir yudum aldıktan sonra.
- Hmm. Galiba yine unuttum. Affedersin.
- Tamam. Boş ver. Hadi bana sıcak bir şeyler ver de giyiniyim.
Başını evet anlamında salladı ve içerideki odaya geçti. Ben de tabiiki onun arkasınca gittim. Eline düşen ilk gömleyi verdi. Birde ceket verdi.
- Ben dışarıda olucam. Hadi giyin gel.
- Tamam.
Cücü çıkar-çıkmaz üzerimdekileri çıkarıp, bir kenara attım. Ve hemen gömleyi giydim ve sıcak, uzun ceketi üzerime geçirttim. Gömlek bir az kısaydı ama pek sorun etmedim.
Cücü benim neyimdi diye sorucak olursanız, cevabını ben bile bilmiyorum. Ama tek bildiğim bena bu hayatta Cücü kadar kimse iyi gelemezdi. Ona tamamen güveniyordum. Ona her şeyi anlatıyordum. Utanmadan. Ben annemin yanında bile utanırken, Cücünün yanında tamamen rahattım. Kendimi bildiç bileli Cücüyle aram iyi, hatta onunla nasıl tanıştığımı bile bilmiyorum. Cücünün bildiğim kadarıyla kimsesi yoktu. Bu yattan başka. Ne zaman gelirsem o burda olur. Kenardan bakan onun akıl hastası olduğunu düşünür. Her zaman uzun ceketler giyinir. Kimseyle konuşmaz. Saatlerle bir noktaya bakıp dayanır. Kendi hakkında pek konuşmaz. Ama bildiğim kadarıyla 24 yaşı var. Lakin yüzüne baksanız azı 30 dersiniz. Neden böyle ben bile bilmiyorum. Zaten hiç sormadım da. Neyse... Üzerimi giyinip saçımı açtım. Ve Cücünün yanına gittim. Koltukta oturdum. Cücü bana sıcak bir kahve uzattı.
- Teşekkür ederim. - Cücü uzanarak koltuğun başındakı mavi, uzun ceketi eline aldı ve düzgünce ayaklarımın üzerine örttü.
- Ah.. Özür dilerim. Sorun olmayacağını düşündüm.
- Aklında bulunsun, ben bir erkeğim.
Yine koltukta oturdu. Gözleri denizdeydi. Bu yüzden rahattım.
- Hadi, anlat.
- Evet ya. Tamamen unuttum. - elimi çantamın cebine saldım ve kağıtı Cücüye verdim. Cücü ilk önce kaşlarını çatarak dikkatle okudu. Sonra kaşlarını daha da çattı. Ve mavi gözlerini yüzüme zilledi. İnanılmaz rahatsız oldum. Cücü hiç bir zaman bana böyle bakmazdı. Yani rahatsız olduğumu biliyordu.
- Bu ne? - ciddi ses tonuyla sordu. Artık nefes alış verişlerim hızlanmışdı. Korkuyordum. Hemen ordan çıktım. Off yine ellerim titremeye başlamışdı. Her zaman böyle oluyordu. İlk önce nefesim düzensizleşiyor, sonra gözlerimden yaş akıyor, daha sonra titreme ellerimden başlayarak tüm vücuduma yayılıyor. Yattan dışarı çıktım. Bir kenara çekildim ve ellerimle saçlarımı kavradım. Baş ucumda bir şey duydum. Hemen dik atıldım. Cücü iki eliyle ellerimi kavradı. Çırpındım ama o çok kuvvetliydi.
-Özür dilerim. Özür dilerim. Bu sefer izn vermem. Veremem.
Birden beni kendine doğru çekti. Kendimden asılı olmadan bağırdım. Ama o daha da basdırdı. O ise dayanmadan " Özür dilerim" söylüyordu. Bir müddet sonra ben artık yorulmuştum. Cücünün sesleri sanki uzaktan geliyordu. Ve artık hiç bir şey duymuyordum.

Her ömrün bir "EYLÜL"ü varHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin