9 ☸ Kule ☸

1.9K 197 35
                                    

Düzenleme Notu: Bu bölümden sonrasında kopukluklar olabilir. Bütünüyle kurguda bir düzenleme daha yapacağım. Özellikle bu bölüm ve sonrasında birkaç değişiklik olacak, ayrıntılar ve açıklamalar eklenecek, bölümler uzatılacaktır. Ancak okumanıza engel değil tabii, devam edin siz :D

☸ Kule ☸

Güney Kulesi, Sardoniks'in en az kara bulunan yerindeydi. Güney Kulesi'nin bulunduğu, aynı zamanda diğer kulelere de bağlı olan son halkada neredeyse hiç ev yoktu. Sadece Kuleler ve Surlar vardı. Onlar da suyun üzerine inşa edilmişlerdi ve şehrin asıl yerleşim merkezinden uzaklardı.  Son halka kalkanın başladığı yerdi. En önemli şey ise bu kulelerin kalkanın dışında olmalarıydı, şehrin asıl surlarının da ötesindeydiler. Kuleler dışarıdaki enerjiyi içeri almıyorlardı.

Güney Kulesi'nin çıkışı yoktu. Diğerleri karaların yani küçük adacıkların üzerine kurulmuştu. Güney Kulesi'nin Sardoniks'le olan tek bağlantısı son halkayla kule arasındaki 3 köprüydü, tamamıyla suyun üzerindeydi.

Nora ve Isabel'i beni rahat bırakmaları için ikna itmem pek kolay olmamıştı. Kulelerde kaç gün kalacağımızdan emin değildim. Güney Kulesi'nin Savunucuları Kule'yle ilgili bilgileri toparlıyorlardı ve yarın bize vereceklerdi. Gelmemiz gerekenden birkaç gün erken gelmiştik.

Kalacağım yer, Güney Kulesi'nin en üst katındaydı. Odanın bir duvarı tamamen camdandı. Manzarası Sardoniks'in güneyindeki Platin okyanusunu gösteriyordu.

Platin okyanusu adına yakışan bir derecede grimsi beyaz renkteydi. Kalkanlar olmadan görülen Yeni Dünya'nın gökyüzü bembeyaz renkteydi. Camın açık turuncu rengi bile bunu gizlemeyi başaramıyordu. Okyanusta hiç dalga yoktu, Kule'nin önünde okyanustan başka hiçbir şey yoktu. O sırada eğer Yeni Dünya'nın haritasını bilmeseydim, gezegenin çoğunu bu okyanusun oluşturduğunu düşünürdüm. Haritayı biliyordum. Sardoniks'in güneydoğusundaki Beril kıtasını ve  gezegenin en güneyindeki Selestit'in de bulunduğu kıtayı biliyordum.

Saatlerce orada durabilirdim. Fakat hala adını bilmediğim bir his beni camdan uzaklaştırdı.

Camın sağında kalan duvardaki aynaya doğru hızla yürüdüm. Sardoniks'in dışında olduğumuzdan gözlerim eski hallerine dönmüştü. Aynadaki halimi iyice görebilmem için aynaya yaklaşmam gerekmişti.

Tahmin ettiğim gibi gözlerim gümüş rengine çoktan dönmüştü bile. Bunu fark etmediğime inanamıyordum. Gümüş rengi gözlerimin rengi giderek koyulaşırken kapının çalışı beni düşüncelerimden ayırdı.

"Luna? Savunucularla olan toplantı başlamak üzere. Seni bekliyoruz." Isabel'in sesi sorgulayıcıydı.

"Sen git!" dedim yüksek sesle. "Birkaç dakika içinde gelirim."

"Fakat-" Kapının arkasından olsa bile sesindeki şüpheyi sezebiliyordum.

"Beni beklemeyin!" dedim yerimden kımıldamadan. Isabel'in gittiğini hissetmeden harekete geçmedim.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Aynanın yanındaki masanın üzerindeki gümüş parıltı dikkatimi çekti. Yaklaşınca yanımda getirdiğimi bile fark etmediğim Gümüş Suyu olduğunu fark ettim. Başka şansım yoktu. Kristal şişeyi elime alınca içindeki gümüş rengi sıvı parıldamaya başladı. İçinde ne olduğunu bile bilmiyordum. Bu beni durdurmadı. Nora bana 3-4 günde bir bardak içmem gerektiğini söylemişti. O an Gümüş Gölge olmaktan ölesiye korkuyordum. Etrafta beni durdurabilecek kimse yoktu, ne yapacağımı bilmiyordum. Tanıdık metal tadı her zaman olduğu gibi midemi bulandırdı. İki dakika içinde midemin bulantısı ve gözlerimin gümüş parıltısı kayboldu. Birkaç dakika bekledikten sonra hızla kapıya doğru yürüyüp ardından da aşağı kata indim.

  ☸  

"Labradorit şehrinin kurucularına hiç güvenmiyoruz." diye açıkladı daha birkaç dakika önce adının Leo olduğunu öğrendiğim adam. Labradorit şehri, Beril kıtasının en büyük şehriydi.

"Sardoniks'e saldırabileceklerini mi düşünüyorsunuz?" diye sordum.

"Daha da kötüsü, Şifacı. Dünyalılarla işbirliği yaptıklarını düşünüyoruz." Sözlerini duyduktan sonra şaşkınlığımı gizlemem zor olacaktı.

"Ve bu iş Sardoniks'e kalıyor." diye bitirdi adamın cümlesini Nora.

Leo denen adamın yüzünde ne olduğunu çıkaramadığım bir ifade vardı. Güney Kulesi'nin baş savunucusuydu. Bize güvenmediği her halinden belliydi. "Sardoniks'i değil, Güney Kulesi'ni ilgilendiren bir sorun. Kuzey Kulesi'nin başka problemleri var ve Doğu ve Batı Kuleleri de bu sorun için fazla küçük."

Başımı anladığımı ifade edercesine salladım. Labradorit benim sorunumdu. Güney Kulesi'nin Koruyucusu bendim.

"Herhangi bir görüşme talep ettiler mi?" diye sordum Leo'ya. Sesimdeki resmi ve ciddi tona alışmam zaman alacaktı.

"Hayır fakat oradaki casuslarımız bize yeterli kanıt verdiler."

"Casuslara güvenmeli miyiz?" diye sordum ve cevap alamayınca devam ettim. "Peki Güney Kulesi'nden ne istiyorsunuz?"

"Savunma, Şifacı. Kule'nin savunmalarını arttırıp daha fazla kişiyi bize çekmeliyiz."

"Bize?"

"Sardoniks'e." diye açıkladı Nora sanki bilmem gerekirmiş gibi. "Ametist'in dostları var. Kalsedon'un dostları var. Karneol'un da öyle. Sardoniks ise yalnız. Sen ve Dimitri de öylesiniz, Şifacı."

Haklıydı. Üstüne üstlük bir de Sardoniks hakkında hiçbir şey bilmiyorduk.

"Soruna gelince. Hiç kimseye güvenemezsin." dedi Leo buz gibi bir sesle. "Sardoniks'in içinde ve dışında ve hatta Merkez'inde sizi öldürmek isteyen ve Sardoniks'i ele geçirmek isteyen onlarca hatta yüzlerce kişi var. Geçen günkü patlamadan haberim var. Laurel'in seni ve Dimitri'yi neden Sardoniks'e getirdiğini sanıyorsun?"

"Çünkü biz Gümüş Gölgeleriz." diye yanıt verdim. "Sardoniks'i sadece biz koruyabiliriz."

"Ve?" diye sordu Leo gözlerimin içine bakarak.

"Ve riske atabileceği kişiler de bizleriz." diye bitirdim cümlemi. Hem Dünya'ya hem de Labradorit gibi Yeni Dünya ülkelerine karşı.


Düzenlenme Tarihi: 09.12.2016

Ametist Bilim kurgu 15'te! 15! İlk sayfada! :')

SARDONİKS ☸ Yeni Dünya IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin