16.Bölüm

11 3 0
                                    

Öğretmenler zili çalarken sınıftan çıkarak üst kattaki on ikinci sınıfların merdivenlerine tırmanmaya başladım. Ders hocamızdan izin istediğimde kadının zaten canına minnet olduğu için kolayca izin almıştım. Beni sevmediği gibi ben de onu sevmiyordum.

D sınıfının kapısını açtığımda Aden Hocayı direkt olarak gördüm. Öğretmenler masasına oturmuş -evet sandalyeye değil masaya- dışarıyı izliyorken bakışları benden tarafa döndü. Rahatını hiç bozmayarak bakmaya devam ettiğinde kapıyı kapatıp hemen önündeki masaya oturdum. Onun gibi masaya, evet sıraya değil.

"Nasılsın?" diye sorunca bu soruyu beklemediğim için afalladım. Hal hatır sorma kavramı bu şahıs için var mıydı?

"İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim, sağ ol." dedi, sesi her zamankinden daha sakin ve yumuşak çıkıyordu. "Öncelikle, şu an aklındaki mesleği benimle paylaşır mısın?"

"Makyöz olmak istiyorum." dediğimde kaşları şaşkınlıkla havalandı. Ne vardı yani bunda bu kadar şaşıracak? "Yani... Belgem var, istesem başlayabilirim ama ailem liseyi bitirmemi öncelik koydu."

"Makyözlük... Garip bir meslek seçimi." diye mırıldandı. "Makyözler ajanslara bağlı çalışıyor, biliyorsun değil mi?"

"Evet biliyorum hocam."

"Peki ya olamazsan?" dedi saçma bir şekilde. Ne demek olamazsam adam, belgem var makyözüm işte. "Diyelim ki bir ajansa giremedin ve yapamadın. Bunu hiç düşündün mü?"

"Elbette düşündüm." dedim.
"Fakat kendime uygun başka bir meslek bulamıyorum."

"Eşit ağırlık seçerken aklında bir bölüm yok muydu yani?"

Başımı iki yana salladım.
"Hayır, sayısal yapamam bunun farkındayım ama matematiğim o kadar kötü de değil. Sözelim daha ağır bastığı için eşit ağırlık seçtim."

"Hukuğu düşündün mü?" Başımı salladım. Bu tek kaşının havalanmasın sebep oldu. "Seni hukuktan iten sebep nedir?"

"Ben birini savunamam. Yani en basitinden aileme bile bir şey açıklamaya çalışırken istemsizce ağlıyorum. Bu yüzden kendi karakterime göre uygun olduğunu düşünmedim."

"Ailen seni dinlemediği için ağlıyor olabilir misin? Ya da bugüne dek hep susturulduğun için kendini ifade etme yeteneğini kaybetmiş olabilirsin?" dedi, elini deri ceketinin cebine attığında bir zeka küpü çıkarttı. Elinde bozup oynamaya başladığında bu adamın ne zaman ciddi olup olmadığını anlayacağımı merak ediyordum.

"Psikologsunuz sanırım?" diye sorduğumda gülümsedi.

"İnsan psikolojisine merakım var evet ama hayır, öğretmenliğin yanı sıra mühendisim." dedi. "Sosyal medya hesabımı takip edenlerden değilsin sanırım. Orada mühendis olduğum bayağı belliydi."

"Öğretmenlerimle neden takipleşeyim ki? Ayrıca söylemem gerek, öğrencilerinizin çoğu size ilgi duyuyor. Bu bir öğretmen için kötü bir durum olmalı."

Yüzünü buruştururken "Adım pedofilli sapık olarak çıkar yakında." dedi, bu gülmeme sebep oldu. "Eve gider gitmez hepsini sileceğim."

"Hocam... Çok geç kalmadınız mı sizce? Eminim bütün fotoğraflarınızı ekran görüntüsü almışlardır." deyince bana inanamaz gibi baktı. Ne, bu akılsızların yapacakların haddi hesabı yoktu.

"Sanırım bir kız arkadaşım olduğunu bilmeleri gerek." diye mırıldandı kendi kendine. Buna cevap vermedim. Sessizliğin ardından konuya döndü ve "Sana bugün ilk ödevini vereceğim."

Hay senin başına taş düşsün ya, okulun ilk günü ders işleyen hocalar gibisin gerçekten.

"Ne ödevi hocam başlar başlamaz?"

"Bu akşam otur ve bölüm fark etmeksizin bütün meslekleri araştır. Yapabileceklerini bir yere yaz ve en son o bölümde okuyan bir öğrenciyle iletişime geç. Bölümün ne zorlukları var gibisinden sorular sor. Bu sayede meslek tanıman daha kolay olur." Başımı salladım. "Anlaşılmayan bir şey yok o halde?"

"Hayır," dedim masadan kalkarken.
"Teşekkür ederim."

"Rica ederim," Gideceğim anda ismimi seslendi. "Selis, numaranı sınıf öğretmeninden aldım, aynı şekilde anne ve babanın da. Müsait olduğum bir anda onlara da bilgilendirme yapmak için arayacağım."

"Tamam hocam, başka bir şey yoksa gidebilir miyim?"

"Var." deyince bedenim kasıldı. Yine ne isteyecek bu baş belası? Masadan kalkıp önümde biterken gözlerinin rengini anlamaya çalıştım, mavi miydi yoksa gri miydi, Allah Allah, bu ne biçim göz?

"Seni sınıfta rahatsız eden birileri
mi var?" dedi, ama bunu biliyormuş da ona karşı olan dürüstlüğümü ölçmek istiyormuş gibi sordu. Saklamadım, başımı onaylar biçimde salladım. "O erkeklerin gözleri dönüyor, yemekhanede erkeklerin masasında otururken birçok konuşmaya kayıtsız kalmak zorunda kalıyorum ama bunda kalamayacağım. Eve tek gidiyorsan mümkünse artık ailen bıraksın. Servis bile tehlikeli olur senin için. Nerede oturuyorsun?"

"Gonca Sokakta." dedim sadece.

"Buradaki Gonca Sokak?" Başımı salladım. "Ben de Yasemin Sokakta oturuyorum, yakın sayılır." Ne yakını mal adam, arada bir tane ev var. Karşısı Yasemin Sokak.

Bunu tabii ona söyleyemedim.

"Evet hocam, komşu sayılırmışız." dedim sahteden bir gülümsemeyle. "Artık giderken beni de atarsınız evin önüne."

Ben bunları dalga geçerek söylüyordum tabii.

"Benim için bir sorun teşkil etmiyor. Bugün çıkışta biraz beklersin, bırakırım. Tabii bu durumdan aileni de haberdar etmen şartıyla."

"Ben ta- dalga geçiyordum aslında..."

Gülümsedi.
"Bundan sonra bir öğretmenle dalga geçilmeyeceğini anlarsın, Makyöz Hanım."

🧁🍇

SİS| Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin