6• 🧷

1.5K 165 277
                                    

Selamlar ~
💗

-Hyunjin -

O gece dediğim şeyin üzerine dakikalar boyunca hiçbir şey demedi. İnanabiliyor musunuz? Demedi. Kalkıp yumruğunu yüzüme geçirmesi, saçlarımı tutam tutam çekmesi, beni bir çöpmüşüm gibi köşeye atacağı yerde?. Hiçbir şey demedi. İlk kez ona karşı bu kadar laf ettim. Evet belki dediğim şey çok ağır değildi hatta kesinlikle bir kulağından girip diğerinden çıkacak fakat benim için büyük bir şeydi bu.

Tabii siz nereden bileceksiniz. Kekeme misiniz? Zorbalık mı görüyorsunuz? Toplumda bir çöp misali üzerinize basılıp geçiliyor mu?
Eh yaşayan  hatta belki de daha ağırlarını yaşayan vardı bilemem. Herkes her acıyı kaldıramaz. Tanrının herkese verdiği güç aynı olsaydı sorun olmazdı zaten. Birinin diğerini ezmediği bir toplum görene kadar yaşamak zorundayım. Ben veya benim gibiler için. Benim gibiler... Kendimi nasıl da ötekileştirmek zorunda kalıyorum. Sebebi ben değilim.

Kütüphanede yatıp kendime gelmeye çalıştığım bir sabah daha, öylesine hastayım ki... Dün gece Minho buradayken onu umursamadan kitap okumaya başladım, ne zaman gitti bilmiyorum fakat sabah uyandığımda tüm camlar açık ve ben hâlâ o soğuk yerdeydim. Çok düşüncelidir kendisi. Bilirsiniz. Bahar olabilir fakat soğuk mermer üzerine sabaha kadar uyumak insanı nasıl hasta etmesin?

Öksürük denen lanet yakamı bırakmazken kamerayı açıp kızarmış yüzüme baktım, ateşim mi var acaba. Elimi anlıma koyduğum sırada hiçbir şey anlayamadım. İçecek ilacı bırakın üzerime örtecek battaniyem dahi yoktu. Biraz bahtsız bir insanım sanırım...
Başımı tekrar koluma koyduğum sırada bir öksürük daha. Bıktım gerçekten. Kendime gelmek adına ayaklanıp kütüphaneden çıktım, üçünü ders ve yokluğum fark edilmedi bile... Demiştim size , ölsem haberleri olmazdı. Ben her gün gözlerinin önünde ölüyorum. Kimse dönüp elini omzuma koymuyor, biri de gülümseyip her şeyin bir gün düzeleceğini söylemiyor. Neyse yalnızım anlayacağınız. Hasta bir köpek kadar yalnızım. Ölecek kadar yalnızım.

Lavaboya giden yol ilk kez bu kadar uzun sürdü sanki, teneffüs olduğu için onlarca insan görmek ne kadar midemi bulandırıyor olsa da kapüşonumu kapatmış ve yürümeye devam etmiştim. Aniden o sima..
Minho ve annesi bir şeyler konuşuyor, Minho gözlerini onun üzerinden bir saniye olsun almıyordu. Hayır hiç görmeyin beni n'olur.
Yanlarından geçip gidecektim ki kulaklarıma dolan o tatlı ses yerime çivilenmiş gibi hissettirdi.

" Ah , bu o çocuk değil mi Min?Hey!"

Arkamı dönmek zorunda kaldığımda elimi ağzıma götürdüm ...küçük bir hapşırık yine beni zorladı. Minho bana aval aval bakarken kadın hızla yanıma gelip kapüşonumu çıkarmış ve hararetli hararetli konuşmaya başlamıştı.

" Omo! İnanmıyorum, ne oldu sana güzel çocuğum. Min gel de arkadaşına bak. Hyunjin'di sanırım, iyi misin yavrum?"

Yavrum... güzel çocuğum... arkadaş... iyi misin. Yapmayın, kanım donuyor resmen. Alışık değilim böyle şeylere. Hızla kapüşonumu kapatıp önünde saygıyla eğildim.

" İy-iyiyim, si-size iyi - iyi g-günler."

Kaçıp gideceğim sırada beni yakalamış,

" Hey nereye gidiyorsun , bu halin ne?Ah ne kadar da hastasın sen!!"

Minho derin bir nefes almış " Anne önemli bir şey konuşuyorduk hani. Gel hadi." diye söylenmişti. Ben ağzımı açmazken kadın beni bırakmadı. İnanır mısınız, beni bırakmadı. Hatta inanamayacaksınız ama  bir şey daha söyleyeyim. Beni evine getirdi! Zorla ama yaptı!!!

Minho her ne kadar bu durumdan oldum olası memnun kalmasa da ,annesi beni karşısına almış ve şöyle demişti.

" Asla , asla itiraz istemiyorum. Bizimle geliyorsun, ve iyi olana kadar da asla sözümden çıkmıyorsun anlaşıldı mı? Min... Arabayı hazırlat, sende geliyorsun. Eve gidiyoruz. Bu güzel çocuğa çok iyi bakacağım! Omo nasıl da güzelsin."

MOKİTA - HyunHo - Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin