四
"Bu köprüden çok korkuyorum anne, gitme"Etraf sis olduğundan annemi seçmek zordu. Gittikçe gözden kayboluyordu.
Bir dakika anne mi?
Benim annem yok ki.
Peki, neresi burası şimdi?
Oh, Minho mu o?
Baba?
Babamın burada ne işi var?
Minho silahını çıkartıyor ve bişeyler mırıldanıyor. Ancak her zaman giydiği takımın içindeki beyaz gömleği artık beyaz değil, kırmızı.
Ben burada ne arıyorum?
Bir silah sesi bulunduğumuz depoda yankılanıyor. Kendi çığlığımı sadece ben duyuyorum. Kimse beni duymuyor. Durmadan ağlıyorum. Ama sanırım şimdi birisi duydu.
"Hyunjin-ah artık uyanmalısın."
Bir anda sıçrayarak uyandığımdan Felix de korkmuş olacak ki yerinde sıçradı. Birkaç saniye rüyanın etkisinden çıkmak için derin nefes alıp verdim. Felix'in sesi ile kendime geldim.
"İyi misin?" Başımı sallamakla yetindim, konuşamayacak gibi hissediyordum. Az önce gördüklerim rüya değildi sanki. Önceden yaşanmış ama benim unuttuğum bir anı gibiydi.
"Az önce Jisung geldi. Efendi Minho ile şirkete gitmen lazımmış. Hazırlanman gerketiğini söyledi. Uyanmayınca ben uyandırırım diyip yolladım."
Şuan neden beni şirkete götürdüğünü bile düşünmeden söyleneni yapmayı tercih ettim. Lavabodan döndüğümde Felix'in benim için hazırladığı kıyafetleri giydim. Güzel bir tarzı vardır ona güveniyorum. Zaten kıyafet seçebileceğimi de düşünmüyordum. Felix'i ve endişeli gözlerini odada bıraktım ve aşşağıdaki arabaya bindim.
Bu sefer 2 araba ilerliyordu. Minho, öndeki arabadaydı. Yol boyunca sessizdim. Tek düşündüğüm Minho'nun rüyamdaki haliydi.
Kapı açılınca, kafamı cama yasladığımdan dolayı düşmemek için kenara tutundum. Beklemeden arabadan indim ve görkemli şirket binasına baktım. Zaten yakuzalar zengin olurlar ve aile şirketleri olur yani hiç şaşmaz. Japonya'da yüksek binaların olduğunu biliyorum da bu bina yüksek kategorisine değilde gökdelen kategorisine giriyor sanırım. Fazla yüksek.
Şirket dediler ama Business Tower'a değilde Tokyo'nun en yüksek gökdeleninin kapısından içeri girdiler. Güzel sanatlar fakültesinde okuyor olabilirim ama genel kültürüm iyidir ve tabikide burayı biliyorum. Girdikleri bina Toranomon Hills ve 52 katlı?
Hyunjin, bunun genel kültür ile alakası yok sen Japonya'yı çok seviyorsun hatta japon biri ile evlenmenin hayalini kuruyordun.
Kendi kendime itirafta bulunurken çoktan 50 kişilik asansöre binmiştim bile. İyide Rezidansda ne işimiz var. Minho en önde korumaları hemen onun arkasında bende en en arkada duruyordum. Aynayla bakışarak Minho'yu kesmeye çalışıyordum. Bırak Minho'yu asansörün kapısı bile gözükmüyor.
Bir süre sonra asansörde bir kadının sesi yankılandı "Private 58th Floor, Welcome Sir"
Bu bina 52 katlı değil miydi, nasıl 58. katta olabiliriz??
Asansörden çıktık ve Jisung beni bir odaya soktu. Beklememi söylemişti ancak neredeyse 5 saat oldu bu kadar bekleyeceğimi düşünmemiştim. Ah Felix düşündüğümüzden daha entrikalı bir şeyin içine düştük. Eve gidince bunları Felix'e anlatmam gerek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Come Through Yakuza
FanfictionBiri beni kaçırsa fena olmaz. Böyle takım elbiseli biri. Japon biri. Yakuzaların başı gibi biri. Minho gibi biri. Hyunho