Merhabalarr!
Evet yeni kurgunun ilk bölümü geldi. Bakalım beğenecek misiniz?
Eğer bol bol oy ve yorum gelirse bir sonraki bölümde hemencecik gelirr.
Keyifli Okumalar.
***
"Efendim, lütfen canımı bağışlayın."
Titreyen göz kapakları her an düşecek yaşın habercisiydi. İki eli önünde birbirine sımsıkı kenetlenerek af diledi. Kabarık eteğinin açık pembe ipekten kumaşı yere gelişigüzel dökülmüş, dirseklerinden parmaklarına dek saran eski tarz dantel işlemeli eldivenler hüznünü elitleştirmişti.
"Krala ve ülkene ihanetin affı olmaz, biliyorsun değil mi?" Önümde dizleri üstüne çökerek ağlayan genç kadının boynuna, kınından çıkardığım keskin kılıcı doğrulttum. Mimiklerim sert, bakışlarım düzdü.
"B-ben... çok üzgünüm." Kekeleyen kadının önünde eğilirken çenesini kendi bordo eldivenli parmaklarımın arasına alıp minyon yüzünü izledim. Gözlerinden yanağına süzülen yaşların, yığıldığı zemine düşmesini beklemeden onu alnından öptüm ve kılıcı boynuna indirmeden önce fısıldadım.
"Ben de öyle leydim."
"Tamam millet, kestik!"
Sunmi yerden kalkıp dizlerini çırparken ben de plastik kılıcı köşeye fırlatıp gerindim. Altımdaki lastikli polar kumaştan garip don, eylülde olmamıza rağmen terletiyordu. Oyunun yönetmeni bir elinde karton bardakta kahvesi, diğer elinde textlerle yanımıza sırıtarak geldi. "İyi iş, iyi iş."
Sunmi'yle birbirimize bakıp güldük. Onun oyunculuğu benimkinden çok daha iyiydi ve ben yalnızca gelişmek konusunda epey hevesli bir 'çocuktum.' İkisinin önünde hafifçe eğilip çıkmak için selam verdim. "Sağ olun hyung."
Sunmi üçüncü sınıf, yönetmen Wooshik son sınıftı. Bense oyunculuk bölümünde ikinci sınıftım ve salondaki herkesle birlikte kendimi geliştirmek istediğim için derslerden sonra biraz daha burada kalıyor ve hep beraber birbirinden çok farklı rolleri deniyorduk. Daha üst düzey oldukları için -ki aslında buna kendileri bile inanmıyor- son sınıflar oyunları yönetiyor ve eleştiride bulunuyordu. Bana kalırsa hepsi hocalardan işittiği azarın, yönetiyor ve eleştiride bulunuyordu. Bana kalırsa hepsi hocalardan işittiği azarın, alt dönemlerden hürmet görerek üstünü kapamak istiyordu. Fakat Wooshik'i severdim çünkü iyi anlaşırdık. Herkese kullandığı sivri dili bana biraz daha yumuşatırdı ve bazen kampüsteki kafede bir şeyler içip sohbet ederdik. Bana kardeşi gibi hissettirdiğimi söylerdi. Bazen bundan pek emin olamıyordum.
"Taehyung!" Wooshik, Sunmi ve ekipteki diğerlerinden uzaklaşarak yanıma geldi. Sesini ikimizin duyabileceği kadar düşürdü. "İfadelerin ve konsantrasyonun çok iyiydi fakat kelime vurgularını rolüne uygun olarak daha sert çıkarmak zorundasın."
Hevesle başımı salladığımda yüzüne tanıdığım o garip gülüşü yayıldı ve tek gözünü kırptı. "Ama çok tatlı bir ses tonun var ve sana kızamıyorum, ne yapsak?"
Gülüşüm, dudaklarım çengelle kulağıma tutturulmuş gibi görünmekten öteye gidemedi. Gergin bir soluk verdim. Bu başlarda sanki sevimliydi çünkü bana iyilikle yaklaşana çiçeklerle, kalpli konfetilerle falan koşardım fakat artık bu durumda biraz rahatsız ediyordu çünkü diğerlerinden ayrı muamele görmek beni suçlu hissettiriyordu ve o her seferinde iyilikle yaklaşana çiçeklerle, kalpli konfetilerle falan koşardım fakat artık bu durumda biraz rahatsız ediyordu çünkü diğerlerinden ayrı muamele görmek beni suçlu hissettiriyordu ve o her seferinde işi şakaya vurarak beni zor durumda bırakıyordu. "Üzgünüm, telafi edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everglow I Taekook
Fanfic"Hyung, ben adını... göğsümden silemiyorum." Mini Fic Uyarlama