Merhaba!
Bebek ficimin 2. bölümüyle geldim. Umarım sevdiğiniz bir fic oluyordur. Sevilmezse profilimde tutmanın bir anlamı olmaz diye düşünüyorum.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli Okumalar...
***
Sanat Tarihi dersi için, arkadaşın notlarından çektirdiğim iki deste kadar zımbalanmış fotokopi kağıdından bir sayfayı daha arkaya çevirdim.
Ağzımda sarı stabilonun kapağıyla yatakta uzanıyor ve notların önemli olabilecek kısımlarının üstünden fosforlu kalemle geçiyordum ve evet, şimdilik okuduğum her şeyin üzeri sarı şeritliydi, lanet olsun!
"İmdaaat!" sıkıntıyla haykırışım odanın sükunetini bozdu ve Yoongi hyungu yerinde hafifçe zıplatırken küfrettirdi. Özet çıkarma işinde berbattım ama asıl sorun bu değildi. Bir cumartesi gündüzünü yurtta pinekleyerek geçirecek olmanın siniri üzerimdeydi.
Jimin, Yoongi hyungla beraber Overwatch oynuyordu. Kesintisiz konsantreyle, saatlerdir. Hoseok hyung dizindeki bilgisayarda birileriyle yazışıyorken sırıtıyordu. Normalde kendisi Namjoon hvung ile beraber yan odada kalıyordu fakat sıkıldıkça, ki bu çok sık olurdu, birbirimizin odalarında toplaşırdık. Fakat galiba bugün burada, sıkıntıdan patlayan tek kişiydim. Bir umut ayaklanıp Hoseok hyungun yanına gittim. Kulaklığının tekini çekip tatlı tatlı gülümsedim.
"Hyung ne yapıyorsun?"
Keyfini bozduğum için ters ters baktı. "Hayır."
"Ya ama daha bir şey demedim ki!"
"Hayır Taehyung, seninle yemekhaneye inip kalan üzümlü kurabiyelerden çalmana yardımcı olmayacağım."
"Hiç de öyle bir şey istemeyecektim bir kere!" Pekala, bu plan yatmıştı fakat daha kabul edilebilir bir teklifle yalvardım. "Dışarı çıkalım, n'olur~" Ellerimi önümde birleştirmiş, kirpiklerimin altından en masum bakışlarımı atıyordum şu an. Umarım ikna olurdu.
Yağmurda kalmış yavru köpeğe bakar gibi baktığında heveslendim ama cevap yine aynı oldu. "Hayır."
Kimsenin beni önemsediği yoktu. Kim Taehyung sıkılıyor muydu? Mutsuz muydu? Canı kurabiye çeker miydi? Sırtına masaj ister miydi? Yere yatıp tepine tepine ağlamak istiyordum. "Şu iki gerzek..." dedim oyun konsolunu kırmak için mücadele veriyormuş gibi görünen ikiliyi işaret ederken. "Onların da beni önemsediği yok."
"Hey!" İkisi birden itiraz etse de oyundan kafalarını çevirip suratıma bakmadılar. Hoseok hyung kıkırdayıp tekrar bana döndü. "Üzgünüm Taehyung-ah, hazırlanmak için çok üşengecim ama bir dahaki sefere sözüm olsun, tamam mı?"
"Peki." dedim kaşlarım düşerken. Önce somurtsam da, saçlarımı karıştırdığında hemen gülümsedim. Kendi odama çıkmak için ayaklandığımda Hoseok hyung arkamdan seslendi.
"Hey baksana! Şu 'yaza veda' saçmalığı bugün değil miydi? Bir sürü öğrenci açık alanda buluşup akşama kadar oyalanacak bir şeyler bulacaktır."
Yüzüm keyifle aydınlandı ama bir an sonra geri soldum. "Biliyorum ama tanıdık biriyle gitmedikten sonra eğlenceli değil."
"Ben gelebilirim güzelim." dedi Jimin gözlerini hâlâ Yoongi hyungla oynadığı oyundan ayırmazken. "Ama bölüm bitene kadar sabret. Şu yanımdaki kedi suratlının kıçını tekmelememe az kaldı."
Yoongi hyung laf yetiştirmeye çabalarken Hoseok hyung ensesini kaşıyıp tereddütle sözünden döndü. "Belki ben de gelebilirim. Şey, yani işim erken biterse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everglow I Taekook
Fanfiction"Hyung, ben adını... göğsümden silemiyorum." Mini Fic Uyarlama