sekiz

1.3K 81 49
                                    

Olum yazmaya acayip useniyorum annem bursluluk sinavina yazdi ona bile calismiyorum yaptigim tek sey oturmak cuma gunu de evi temizlicekmisim agagagagagagagagag yardim edin neyse yazarsam veya bolum yayinlarsam size iyi okumalar emojim yok uzgunum.

~

Aradan bir gün geçmişti, Jisung'la aramız gayet iyiydi, sevgili gibiydik ama değildik bir gariplik varmış gibi hissediyordum veya kendi kafama çok fazla takarak bunu ortaya atmıştım.

Jisung genellikle çalışma odasında olduğu için birbirimizi görme süremiz kısıtlı, bazen çok geç saatlere kadar odasında kalıyor, onu beklerken kanepede uyuyakalıyorum fakat sabah yine kendimi yatakta buluyorum, ben onu görememiş olsam bile o beni görüyor ve onu beklediğimi bile bile yanıma bile gelmiyor.

Ne yani benimle birlikte olmak istemiyor mu?

Gözlerime o kadar güzel bakmışken şimdi geri mi çekilecek?

Kendi kendime saçmalıyorum işte, kafamı kendim kurcalıyorum, Jisung sadece çalışıyor, bu kadar abartılacak birşey yok bunda.

Düşüncelerimin sahibi tam karşıma oturmuş beni izliyordu, evet şimdi her şeyi unutma vakti çünkü Jisung benimle.

-Evet, yine neden bu kadar düşünceliyiz?

"Yo hayır, düşünceli değilim."

Ayağa kalkıp tam önüme geldi ve yere çöktü, bir elini dizime koydu diğerini ise çenemin altına yerleştirdi.

-Seni böyle görmek içimde birşeyleri parçalıyor Lee, bana ne olduğunu söyle.

"Ciddiyim bir şey yok, sadece..."

-Sadece ne?

"Biraz garip hissediyorum."

Gözleri hemen ilgili bir babanın şevkati ile doldu.

-Seni garip hissettiren şeyi bana söyleyebileceğini biliyorsun.

"Evet, biliyorum eğer birşey olursa gelip sana söyleyebilirim ama bu sefer kötü birşey yok."

-Emin misin güzelim?

Bana söylediği hitap ile biraz şaşırarak cevap vermeye çalıştığı ama yapabildiğim tek şey kafa sallamak oldu.

-Peki, benim Minho'm nasıl derse öyledir.

Ayağa kalkmadan önce dudaklarını dudaklarıma bastırdı, o kadar yumuşak dudakları var ki her saniye dudakları dudaklarıma sahip olsun istiyorum.

Ayağa kalktı ama tekrar çalışma odasına gitmedi.

Kafamı kaldırıp ona bakmaya başladım.

-Hadi dışarı çıkalım.

Ne ben ve Jisung, dışarı mı çıkacağız?

Minho dileklerin kabul mu oluyor yoksa?

-Hadi Minhoo~

Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Jisung elimden tutarak beni kaldırdı ve ilk üzerimizi değiştirmek için merdivenlere yöneldik, benim eşyalarım farklı odadaydı, tam o tarafa yönelicek iken Jisung tuttuğu elimde ki elini sıkılaştırdı ve beni kendine doğru çekti.

Jisung duvara yaslıydı, benim bedenim ise tamamen Jisung'a yaslıydı.

-Nereye gidiyorsun güzelim?

"Üzerimi değiştirmeye."

Elini belime yerleştirdi, başını kulağıma doğru eğerek fısıldamaya başladı.

-Orada eşyaların yok.

Şaşırarak kafasını kulağımdan uzaklaştıran ve eski konumuna dönen Jisung'a baktım.

-Eşyaların benim odamda.

"Ne? Neden?"

-Çünkü orada olmaları gerekiyorlar, benden ayrı kalmanı istemiyorum.

Yanaklarımın kızardığına yemin edebilirim.

-Bebeğim utandı mı yoksa?

Ellerimi omzuna koyarak başımı öne eğdim.

"Yapma Jisung~"

Dudaklarını yanağıma bastırdı.

-Utanman hoşuma gidiyor.

"Cidden mi?"

Bunu hayal kırıklığı ile söylemiştim ve dalga geçer bir şekilde.

-Ben ciddiyim, utanınca ayrı bir güzel oluyorsun.

"Bu çok saçma."

-Hayır seninle ilgili olan hiçbir şey çok saçma olamaz.

"Jisungg~"

-Peki, peki sustum.

Odaya girdiğimiz sırada Jisung kıyafetlerini alıp lavaboda giyindi, bende odada hemen üzerimi değiştirdim.

Tam giyinme işini bitirdiğim sırada Jisung seslenmeye başladı.

-Hazır mısın Lee?

"Eveet."

Gözlerimi lavavodan çıkan Jisung'a çevirdim, ilk defa ciddi bir şekilde giyinmemişti ve gayet iyi duruyordu, her zaman ki gibi.

Kahve tonları ona çok yakışmıştı.

-Hadi gidelim.

Elimi tuttuğu sırada odadan çıktık ve merdivenleri inmeye başladık. Nereye gideceğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu, daha önce de dışarı çıkma fikri aklımızda hiç yoktu, ve beraber de hiç dışarı çıkmamıştık belki de birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyor olabiliriz ama biz birbirimizi yeterince iyi tanıyoruz.

Dışarı çıkıp el ele yürümeye devam ettik bir yandan da Jisung'un isteği üzerine normal hayatlarımız hakkında konuşmaya başladık, anlatacak hiçbir şeyim yok, altına girip sürtüklük yaptığım adamları anlatma gibi bir niyetim veya isteğim de hiç yok.

-Birbirimizi tanımıyoruz bile.

"Olsun, ille de birbirimizi tanımamız gerekmiyor, zaman var daha."

-Senin hakkında ki her şeyi bilmek istiyorum.

"Peki öyleyse, genel olarak başlayalım, ortak noktalar falan."

-Güzel fikir, peki sence korku filmleri mi daha iyi yoksa romantik filmler mi?

"Bence korku filmleri daha iyi, izlemek istediğim bir sürü korku filmleri var."

-O zaman onları sakın unutma, beraber izleriz.

"Peki."

Beraber konuşarak ilerlemeye devam ettik konuşmamız baya derinlere gömülmüştü, bir yandan bir film hakkında konuşuyorduk, diğer yandan kitaplar hakkında veya filmde oynayan oyuncular hakkında konuşuyorduk, o kadar konuşmaya dalmıştık ki nereye gittiğimizi bile fark edememiştim. Sahile gelmiştik oturmak için biraz daha ileri taraflar geçmek isterken karşımıza çıkan kişi ikimizin de sinirlerini yeterince alt üst etmişti.

-Şimdi elime düştün.

"Sikeyim!"

Babam arkasını dönüp koşmaya başlamıştı onun arkasından ise Jisung. Jisung babamdan daha hızlı olduğu için yakalaması çok kolay olmuştu, babamı tuttuğu gibi telefondan birilerini aramaya başladı.

Ben onlardan uzakta duruyordum, yanlarına gitme gibi bir düşüncem de yoktu ve Jisung'ta babama yaklaşmamı istemiyor gibi gözüküyordu.

Birkaç dakikanın ardından ilk gün beni kaçıran adamlardan biri gelip babamın ellerini bağladı ve onu geldiği arabaya bindirip geldiği yoldan tekrar gitti.

Jisung yanıma geldiği gibi boynuna sarıldım, zaman daralıyor gibi hissediyorum.

~

020123

Hic yazmicam diye cok korktum bu bolumu yazmaya neredeyse bir ay once baslamistim yazasim gelmiyo ya yoksa yazip bitiricem de neyse hadi bb

money after sexHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin