"Gitmezsen gitme banane." diye cevaplamıştı onu Minho. Gitmesede pek bişey kaybetmeyecekti sonuçta.
"Burada başka banklarda var hem." deyip ayağa kalkmış ve bir yanındaki banka oturmuştu. Peki Kangdae durur mu? O da hemen yanına oturmuştu.
"Ne istiyorsun benden? Hani döveceksen falan şirinlik yapmana gerek yok."
"Ben öyle bir insan mıyım Minho? Ayıp ediyorsun ama." Kangdae'nin bu hali onu daha da sinir ediyordu. Bir tane geçirebilirdi yüzüne ama yapmak istemiyordu.
"Eskileri unutuyorsun Kangdae...." Karşısına bakarak konuşmuştu.
"Hadi ama Minho. Eskide takılıp kalırsak işimiz var. Hem aklım başıma geldi benim. Önceden yaptığım her şey için özür dilerim. Hele o kamp günü için..." Minho duyduğu şeyler ile şaşırmıştı. Kafasını çevirip Kangdae'ye baktığında onun gerçekten üzgün olduğunu görmüştü. Bu işte bir tuhaflık vardı.
"Sana ne oldu böyle? Sen bu değilsin. Sen Kangdae değilsin."
Kangdae başını kaldırıp onun gözlerinin içine bakmıştı.
"Siz asıl Kangdae'yi tanımıyorsunuz çünkü. Bizim senin gerçek halini tanımadığımız gibi. Ben gerçekten pişmanım."
Yüzünde cidden bir pişmanlık ifadesi vardı. Ama gerçekten pişman mıydı emin olamıyordu.
"Sana inanmamı beklemiyorsun herhalde."
"Eğer ikinci bir şans verirsen sana kendimi kanıtlayabilirim."
"Sen ve bana kendini kanıtlamak?" Minho başını iki yana sallayıp ayağa kalkmıştı.
"Oynayacak başka birilerini bul Kangdae. Ben yeterince yoruldum." deyip öylece yürümeye başlamıştı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Ama burada da kalamazdı.
"Doğru düzgün yürüyemiyorsun bile artık. Neden kendini zorluyorsun? " Kangdae onun yanına gelmişti.
"Ben hiç bir zaman doğru düzgün yürüyemiyordum Kangdae! Bırak peşimi."
"Benimle dalga mı geçiyorsun sen? Dünyanın en aptal kişisi bile eskisinden daha kötü olduğunu anlayabilir. Hem araba kazası geçirdiğini biliyorum." Duyduğu şey ile duraksamıştı. O nereden biliyordu?
"S-sen nas-"
"Orası bende kalsın. Ve şimdi gidip zil çalana kadar otursan iyi edersin. Seni rahatsız etmeyeceğim." Minho'yu yarı yolda döndürüp geri oturtmuş ardından kendisi basket sahasına gitmişti.
"Bu çocuğun nesi var böyle?"
_____________________
"Hey neden uzun zamandır yapmadığımız bir şey yapmıyoruz?" Bir cumartesi günü. Hyunjin'in zoruyla toplanmışlardı. Ve Hyunjin'in fikirlerini dinliyorlardı.
"Uzun zamandır yapmadığımız bir şey?" diye bıkkınlıkla sordu ona Changbin.
"Evett. Mesela neden parka gitmiyoruz? Hem kahve içeriz hem gezmiş oluruz." Hyunjin herkesin aksine heyecanlıydı. Gerçi o her zaman böyleydi.
"Hyunjin bizi bu yüzden mi evine çağırdın cidden? Acil dediğin şey bu muydu cidden? " diye sakin kalmaya kendini zorlayan bir şekilde sordu Seungmin.
"Evet." dedi Hyunjin sırıtarak.
"Seni öldürürüm çocuk!" diyerek yakasına yapıştı Seungmin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know• (MinSung) ²
FanficYou Never Know'un ikinci kitabıdır. Yan Shipler:Hyunlix Başlangıç: 29.12.2022 Bitiş: 28.02.2023 Cover Desing By: sakuranisy