"O insanlar sırf kanamanı izlemek için seni kesecekler"
Ellerini dibi görünmeyen dalgaların arasından geçirdi, ardından alnını kayığın kenarına yasladı Jeongguk. Her saniye aralarına daha da mesafe giren, bir daha asla ayağını basmasının gerekmeyeceği kıyıya bakışlarını çevirdi.
Sarı ışıklar, kendisinden uzakta olunca neden böylesine sıcak görünmeye başlamışlardı?
Hissettiği sarsıntı ile bakışlarını kıyıdan çekti ve yanındaki esmer gence çevirdi. Taehyung bir zamanlar yarışmalara katıldığını söylemiş ve bunca zamandır tek başına kürek çekmekte ısrar etmişti, ancak yüz ifadesine bakılırsa artık yorulmuş gibi görünüyordu.
"Lütfen, kendini zorlama" diyerek elini Taehyung'un omuzuna koydu, ardından ayağa kalktı. Kendisinin de kürek çekmeye başlaması için eldivenlerini alması gerekiyordu. Yalnızca Taehyung'un çalışmasına izin veremezdi, bir an önce kendilerini bekleyen yolcu gemisine ulaşmalılard-
Düşünceleri, bileğinin hafifçe kavranması ile sustu ve bakışlarını Taehyung'a çevirdi genç oğlan. Onun "Jeongguk," diye fısıldamasını dinledi ve sesinin dalgalar ile ne kadar uyumlu olduğunu düşünmekten kendini alamadı.
"Benim hakkımda ne hissediyorsun?" Taehyung bir cevap beklercesine kafasını yana yatırdı ve ayağa kalktı, ardından bakışlarını ışıldayan gözlere sabitledi. Ay ışığının yansıdığı yüzün ona bir ifade sunması için sabırsızlıkla öne doğru eğildi.
Jeongguk ise küçük bir tebessüm ile ellerini göğsüne götürdü. Hızlanan kalp atışları ve kızaran yüzü.. Bunlar, başlı başına bir cevap olmuyor muydu? Düşünmesine gerek bile yoktu. "Seni seviyorum, Taehyun-"
Daha önce , bu kelimeleri hiç dile getirmemişti.
Canını yakmaları normal miydi?
Karnında hissettiği acı ile cümlesini tamamlama imkanı bulamadı ve bakışlarını yavaşça indirdi, Jeongguk. Ancak, o zaman Taehyung'un eldivenli elinde tuttuğu bıçağı fark edebildi ve geriye doğru bir adım atdı.
Faydasızdı, bıçağın metal kısmı bedenini çoktan işgal etmişti.
Kendisi başka bir tepki verme fırsatı bulamadan, Taehyung daha önce hiç duymadığı kadar alaylı bir kahkaha atdı. "Bana neden böylesine büyük bir hayal kırıklığı ile bakıyorsun?" dedi bıçağı geri çekerken.
"Bu cinayeti sen mükemmel hale getirdin, Kookie. Sayende, kimse aramızdaki ilişkiden haberdar bile değil. Polisler, dedektifler, hatta baban.. Hiç kimse seni öldüren kişinin ben olduğunu bulamayacak. Çünkü birlikte olduğumuz her anın kanıtlarını yok ettik. Resmiyette Jeon Jeongguk ve Kim Taehyung asla karşılaşmadı-"
Daha fazlasını duymadı, Jeongguk. Bedeni kayığın tahta zeminine çarparken ve bir miktar su içeri girerken, hiçbir şey hissetmedi. Sadece yukarıya, karanlığa doğru bakmaya devam etdi.
Taehyung ise, ellerini saçlarının arasından geçirip konuşmaya devam etdi. "Sana, aramızda geçen konuşmaları paylaşmayacağın için güvendiğimi söylemiştim, hatırlıyor musun?"
Ardından, yaklaşan bir başka tekneye bakarak gülümsedi ve Jeongguk'a doğru eğildi. Son kez, eldivenli ellerini ireli uzatarak mor saçları okşadı.
"Bu güvenimin sebebi sana olan sevgim değildi," diyerek tebessüm etdi esmer adam.
"Konuşmayacağını, hayır konuşamayacağını biliyordum; zaten ölmüş olacaktın"
Son cümlesinin ardından, Jeongguk'un yanında getirdiği telefonunu alıp denize fırlatdı. Sandığının aksine Gguk karşı koymaya bile çalışmamıştı.
Jeongguk ölüyordu
Taehyung kendisini almaya gelen tekneye binerken, ya da son kez arkasına bakarken, Jeongguk'un zihni çığlık atıyordu. "Neden?" diye bağırıyordu başını ağrıtacak bir güçle "Neden bize ihanet ettin?"
Nedeni çok basitti.
Ne esmer gencin, ne de Jeongguk'un bir birini sevmesi için bir neden yoktu. Rakip şirketlerin düşman modelleri olarak büyütülmüşlerdi. Birinin düşüşü, diğerinin yükselişiydi. İkisi aynı anda mutlu olacağı bir dünya asla var olmamıştı.
Jeongguk, şimdi Taehyung'un kim olduğunu anlıyordu.
Ve, belki de tek kaldığı içindi,
Artık yıldızları göre biliyordu.
NOT: Asla kimseye güvenmeyin:)