Gökkuşağı

20 1 0
                                    

Eğitim başlarken Alex Gleen'in yanına gönderildi. Başka bir eğitim için seçilen diğer kişi oydu. Tom bu duruma biraz alınmış olsa da gücünden memnundu. Tom değilde ikizi Ashley bu duruma biraz üzülmüştü. Alex'den hoşlanmış gibi gözüküyordu. Hem ona daha buraları gezdirmek ve at binmeyi öğretmek istiyordu. Buradayken büyüler bir yana en iyi kavradığı şey buydu.


Alex diğer eğitmenin yanına gider gitmez Bugo onları çalıştırmaya başladı. Öncelikle yeni olduğu için Caitlin üzerinden oynuyordu. Ona asayı kullanmayı ve her bilgisini aşılamayı öğretti. Başlarda üstün ses duyma özelliği yüzünden başı çok ağrısa da genç kız bir kaç gün içinde kontrol etmeyi öğrendi. Eğitimin ortak konuları olduğu gibi teke tek noktaları da vardı. Üç günde bir günün belirli saatlerinde her cadı Bugo ile tek başına çalışırdı.


Tom'un karanlık sanatlar dersleri pek iyi gitmiyordu. Bugo ona ' karşındaki gerçek değil ' diyordu fakat gözleri gördüğü bir canlıya zarar veremeyeceğini söylüyordu. Sanırım bu yüzden asıl savaşçılara seçilememişti.. O savaşacak güçte biri değildi, kırılgan barışçıl ve birleştiriciydi. Buna rağmen sürekli çalışıyor ve doğayı, dengeyi daha iyi tanıyordu. En başarılı olduğu nokta kafasını karıştıracak bir büyüden ve ya sahte bir görüntüden kurtulmaktı.


Ashley' gelirsek tüm gücünü muzurluğa kullanıyordu ama kendini öyle bir sevdirmişti ki kimse ona kızamıyordu. Bazen yarattığı küçük hortumlarla Tom'un içeceklerini yüzüne püskürttüğü oluyordu. Sadece o zamanlarda dayak yeme tehlikesi yaşasa da harika ve kolay kapan bir öğrenciydi. Karanlık sanatlarda acımasızlaşırdı, ama bunun gerekliği olduğunun farkında olduğu için.


Beth ise bir çok denemesine rağmen daha hiçbir insan üzerindeki yarayı iyileştirmeyi başaramamıştı. Bir kalkan kurmayı öğrenmesi gerekiyordu ama o daha bu aşamaya gelememişti. Her denemesinde tüm gücünü veremiyordu, nedenini bilmiyordu ama içten içe deliler gibi korkuyordu. Ona kaderinin bu olduğunu söylenmişti. Belki savaş sonunda ölecekti, ölmek korkutmuyordu onu. Ama arkadaşlarının başına bir şey gelir diye düşünmeden edemiyordu.


Caitlin yeniydi. Önce atlara hiçbir komut vermeden onları telepati yolu ile sürmeyi öğrendi. Sonra vahşi hayvanlar üzerinde etkisini denemeye başladı, şuan pek başarılı değil ama öğrenecek gibi duruyordu. Bir beyaz cadının yapabileceği her büyüyü öğrendi. Tek eksiği güçlerini geliştirme kısmındaydı.


Böyle yoğun geçen günlerden birinin sonunda Ashley sığınağın yanındaki dereye dinlenmeye gitmişti. Burada olmaktan gocunmuyordu, hatta burada olmayı sevmişti. Hep hayatının belirli noktalarında önemli olacağını hayal etmişti. Şimdi bir anlam ifade ettiğini hissediyordu. Dünyanın temel taşlarından biri elinde gibiydi. Ama çevresini, arkadaşlarını en önemlisi ailesini çok özlemişti. Babası ile pek görüşemezdi, ama annesi ve üvey babası onun için hayatın vazgeçilmezlerindendi denilebilir. Küçüklüğünden beri üvey babasının elinde büyümüştü, kendi babası ile ayrım yapamayacak kadar çok anısı vardı.


Düşündükçe gözleri doldu. Burası bambaşka ve ona çok uzaktı. Başlarda eğlenceli gelen bu macera onu korkutmaya başlamıştı. Hayattaki en büyük varlığı asla ellerinden bırakmadığı pozitifliğiydi. Eğitim sürecinin sonunda değişmekten de korkuyordu. Hayatı ne kötü ne çok güzeldi, ama her zaman mükemmeli oynardı. Bunu kaybederse yıkılacağını fark etti.

Timore Döngüsü -1-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin