Sessizlik ve Sesler

86 37 143
                                    

Normalde çok kavgalara bulaşmayan ben, şimdi bir kızın saçını başını yolmuştum. Eh yani işin ucunda Can var. Bu kızı ondan kurtarmam gerekirdi. Şimdi ne mi yapıyorum? Derslerim bitmiş eve yürüyorum. Neden tek başıma? Çünkü az önce bir kızdan kurtarmış olduğum arkadaş eve benden önce gitmiş! Hemde beni beklemeden, BENİ! bu nedenle eve tek yürüyüyorum.

Daha bizim sokağa girmeden sesler duymamla irkildim. Ne yani şimdi de duyma versiyonu olan şizofren mi olmuştum? Çünkü etrafımda kimse yok! Bir hayvan bile yok.

Ben, genellikle bu tür korku şeylerine aşırı bağlı bir psikopatım. Odamda sadece bunlardan oluşan bir kitaplığım bile var. Cinayet olayları, geçmişte yaşanan binbir efsane, korku türü olan film ve kitaplar var. Yani bir nevi bağımlıyım. Normal mi? Hayır değil. Ama kimin umrunda? Şahsen benim değil.

Duyduğum sesleri takmadan yürümeye devam ettim. Neden takayım ki? Zaten alışık olduğum şeyler. Eve kadar geldim kapının önündeyim, anahtarı yerine sokacağım an da biri "Efra.." diye fısıldamasın mı. Umursamadım. Eve girdim, girmemle beni 3 çift şeytani bakan göz görmem bir oldu. Hayatımın kısıtlama üçlüsü. Can, Mert ve Kaan. İşte şimdi bittim sanırım.

"Nerdesin kızım sen?!"
"Ya Kaan dışardaydım."
"Allah için saat kaç olmuş haberin var mı?"
"Ya tamam ne abarttınız ulan kaç yaşında insanım." 
"Kes kes kısa kes. Bir de dikleniyor."

Araya Mert girdi.

"Tamam da Kaan kıza daha fazla bağırma."
"Nasıl bağırmayayım Mert?" 
"Ama şu an gayet iyi."
"Neyse tamam uğraşmıyorum sizle"

Can beni kolumdan tutup odaya götürdü. Şimdi o mu başlayacaktı bağırmaya? Yanıma geldi kollarının arasına aldı.

"Efra, Ben çok özür dilerim."
"Neden?"
"Seni tek bırakmamalıydım. Beklemeliydim.."
"Can ya tamam kızma artık kendine bak ben iyiyim."

Çok sıkı sarılıyor. Boğulacağım sanırım. Yavaşça benden ayrıldı. Masumca bakıyordu. Tekrar sarıldım. Saçlarımı dağıtıp gülerek odadan çıktı. Ben ise çantamı odamın bir köşesine koydum. Üstümü değiştirip rahat bir şeyler giydim. Işığı kapatıp yatağa kendimi attım. Gözlerimi kapattım fakat uyuyamadım. Yorgundum ama uykum da yoktu. O an kapı açıldı. İçeri biri girdi. Tahmin ediyordum kim olduğunu. Yanıma yaklaştı. Önce bağırdığı için özür diledi. Sonra alnımı öpüp iyi geceler diledi ve odadan çıktı. Bana öyle bakmayın. Kim olduğunu siz de gayet iyi biliyorsunuz. Kapı kapandı. O an gittiğini anladım. Gözlerimi araladım. Boynuma gelen nefesin buharıyla irkildim. Arkamı hızla döndüm derken birde ne göreyim. Kimse yok! Yanlış hissettim ayağına yatarak tekrar arkamı döndüm. Yaklaşık 10/15 dakika sonra fısıltılı sesler duymaya başladım. Uyumama kimse engel olamazdı benim! Bir hışımla yatakta doğruldum. Sessiz ama sinirle "Yeter da artık sal beni!" Fısıldadım.

Sinirimi genellikle çok ortaya çıkarmazdım. Ama bu şey uyumama engel. Çıkarmasaydım da ne yapsaydım? Tekrar uyumaya döndüm. Bu sefer beni rahatsız ederse artık bu odadaki yaratık, yemin ederim yakacağım.

Sabah mutlulukla kalktım. Erkekler kahvaltı hazırlamışlar. Bugün şanslı günümdeydim. Hepimizin dersleri öğleden sonra 3'teydi. Üstümdeki pijamalarla masaya geçtim.

"Günaydın Efra"

"Günaydın Mert, hayret alarmın bugün kapalı."

"Uyuyasım geldi."

Fakat, bunlar durgundu? Neden? Hepsi sanki gece uyumamış gibiler. Allah aşkına ne dönüyordu burada?

"Hey ahali ne bu hal?"

"Hah? Bir şey olmadı?"

"Nasıl ya? Siz baya ölüsünüz."

"Diyene bak." 

Gözümü devirdim. Daha ağzıma herhangi bir şey atmadan üstümü değiştirip kapıya yöneldim.

"Ben Akın'ın yanına gidiyorum."

"..."

Ciddi anlamda bir şeyler dönüyordu burada. Anlık sinirle evden ayrıldım. Kapıyı da arkamdan sertçe çarptım. Ne yani trip atamaz mıyım? Gayet de atarım.

Akın kim mi? Akın benimle aynı bölümü okuyan bir arkadaşım. Komiktir. Yani genellikle beni güldürür. Bu saatlerde yakındaki parkta koşu yapmıyorsa bende Efra değilim. Parka vardığımda onu gördüm. Ehh ne demiştim? Koşuyordu. Yanına yürüyüp omzuna sert olmayan ama onun ağlayarak 'çok acıdı' dediği müthiş yumruğumu geçirdim. Kulaklığını çıkardı, yüzüme baktı.

"Allah belanı vermesin Efra!"

"Bu sefer daha yavaş vurdum."

"Dur bir dakika, seninkiler nerede?"

"Cehennemin taa dibinde."

"Ney?"

"Sabah gariptiler valla bilmiyorum."

"Seninkiler?" 

"İnanabiliyor musun?! Senin yanına gideceğimi söyledim ve yüzüme bile bakmadılar!"

"Efra saçmalıyorsun? Cidden kızmadılar mı?"

"Hayır ben ciddiyim!"

"Durum çok sıkıntılı."

"Onun bende farkındayım Akın."

Bir banka oturduk. Sıkıntılı nefesler verip verip duruyordum. Akın da ister istemez gerilmişti.

"Hey? Efra tamam bir şey yok."

"Emin değilim, 1 yıllık arkadaşlarım onlar benim."

"Belki bir haber almışlardır hm?"

"O zaman neden bana söylemediler?"

"Gel biraz dolaşalım."

Ayağa kalktık. Belki dolaşmak iyi gelebilir. Konuşarak yürüdük. O espri yaptı ben güldüm. İşte Akın böyle biriydi. Şakacıydı. İnsanları gülümsetme işinde herkesten çok iyiydi.

Eve vardığımda kapıda değillerdi. Hayret. Genellikle bir yere gittiğimde kapıda belirlenirlerdi. Salona doğru geçtim. Saat öğlen 1'i geçiyordu. O an gördüğüm manzara içimi yumuşattı. Hepsi Kendini bir koltuğa atmış uyuyorlardı. Gerçi Mert yerdeydi ama olsun. Oradan mutfağa geçtim. Ağzıma bir lokma bile atmamıştım. Tam bir şeyler yiyecektim ki önümde bir siluet duruyordu. Bana bakıyordu.

Müthiş çığlığım etrafta yankılandı. O ise hâlâ karşımdaydı. Gitmemişti. Gitmiyordu...

GörülmeyenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin