*Erm... Selam!
*Evet, ciddi anlamda bayadır yazmıyordum. Bunun için özür dilerim.
*Sebebini soracaksınız? Sebebi, bir türlü ne yazsam diye düşünmekteydim. Aklıma gerçekten ilk defa hiç bir şey gelmedi. Fakat ne kadar bir macera ve olay gelmese de o ilham illaki gelecekti. Ve ben yine bilgisayarımın başında oturmuş yazıyor olacaktım. Bakın, geldi çattı o gün. Bu bölümü bile zar zor yazdım desem yalan olmaz. Hatta yaklaşık bir kaç gün boyunca düşündüm. Sonunda başardım!
Kan ve ter içinde titreyerek uyandım. Rüya mıydı? Pardon. Kabus. Evet, kabustu bu. Nasıl kabus olabilirdi? Gerçek değildi yani? Mutlu mu olmam gerek, üzülmem mi?
Yanı başıma baktım. Mert uyuya kalmıştı, yerde de Can ve Kaan vardı. Yavaşça yataktan doğruldum. Bayılmıştım galiba? Ne yaşamıştım gerçekten. Başım çatlıyor. Elimi yüzümü yıkamalıyım. En azından kafamı toparlamak için gerekli bir eylem.
Saçlarımı toparlayıp bizimkileri uyandırdım. Allah'ım sanki kâbusu bunlar görmüştü. Ölü gibiler! Ama Can'ın uyandığında ki tatlılığını hiç bir şeye değişemem. Kahkülleri dağılıyordu. Elimi uzattım. Önce afallamışlardı. Karşılarında beni gördüklerinde anca kendilerine geldiler. Hafif tebessüm ettim.
Peki şimdi ne mi yapıyorum? İstediğiniz kadar rüya ya da kâbus görün ders çalışmak zorundasınız. Önümde okumam gerek kitaplar var. Kulaklığımı takmış okumaya çalışıyorum. Okuduğum kitabın mutluluğu anlatması okumamı engelledi. İşte yine o an. Düşüncelerimin peşimi bırakmadığı an. Ama ben düşünmek istemiyorum. Ne o yaratığı ne de kâbus sandığım gerçeği. Çünkü ilk defa bu kadar korkuyorum. İlk defa en sevdiğim duygu olan korkudan korkuyorum ben.
Önümdeki kitap ve defteri kapatıp, ayaklandım. Üstüme turuncu bir kapüşonlu geçirdim. Hava almak için evden çıktım. Saatin kaç olduğu önemli değildi. Sadece yürümek ve biraz hava almak istiyordum. Kulaklığımı taktım. Nereye gideceğimi bilmiyorum, fakat biraz hava almanın bana iyi geleceğine inanıyorum.
Yaklaşık 1/2 saat yürüdükten sonra eve geldim. Üstümü değiştirdikten sonra Kaanların yanına vardım. Dört gözle maç seyrediyorlardı. Yanlarına oturdum. Ruhen yorgun hissediyorum. Başımı koltuğa yasladım. Gözlerimi kapatıp uçsuz bucaksız karanlığa teslim oldum. Bazen karanlığın aydınlıktan bile daha huzurlu olduğuna inanıyordum. Her karanlık bir aydınlığa çıkacaktı elbet. Aynı şekilde her aydınlıkta bir karanlığa. Maç seslerinin içerisinde Mert'in sesini duydum.
"Efra iyi misin?"
"İyiyim."
"Yorgunsun sanki. Çalışman gereken bir şey var mı?"
"Evet, yorgunum. Ve yine evet, okumam gereken kitaplar var ama okuyasım gelmiyor."
"İstersen dinlen."
Haklıydı. Sabah okula gitmem gerek ve ben yatmadım. Yavaşça oturduğum yerden doğruldum.
"İyi geceler millet."
"Hey dur orada."
Tam gidecekken Kaan'ın sesiyle olduğum yerde durdum. 3 çift göz gene bana bakıyorlardı.
"Dinliyorum?"
"Ee- iyice boşladın ya bizi sarılmak yok mu hanımefendi?"
"Upss, üzgünüm beyler ama bu kız size sarılmadan kaçar."
"Hey!"
"İyi geceler öpüldünüz!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görülmeyenler
Mystery / ThrillerPeki ya şimdi ne olacaktı? Ne yani o korkunç hastaneye geri mi dönecektim!? Hayır. Deli değilim. Onlar gerçekten varlar. Gördüm. Konuştum. Seslerini duydum lan ben onların! Deli olamam. Çünkü ben neyle beraber yaşadığımı biliyorum...