7

545 85 15
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.

.

.

.

.

.

.

.


Soluduğum hava keskin bir soğuktan esiyor olsa gerek, göğsüme doldukça yırtıyormuş gibi hissettiriyor, neyse ki kapıda çok beklemiyorum, Taehyun erken açıyor ve canımı kurtarırcasına sıcak eve girip ardımdan kapıyı bir çırpıda kapatıyorum.

"Hava zehir gibi."

"Ne değil ki." Sigarası ağzında konuşurken baygın baygın bakıyor. Çirkin dumanı kovmak istiyorum, beyaz teninden uzaklaştırmak.

"Ne oldu?" Kapının önünde dikilerek ona boş boş bakıyor olmamı kastediyor. Siyah bir tişört ve siyah bir eşofman giymiş, saçları dağınık, kulağından uzun ince bir küpe sarkıyor.

"Merhaba" diyorum, dumanı üflüyor ve beni ardında bırakıp giderken, "Merhaba." demeyi ihmal etmiyor.

Soğuktan korunmak için sarındığım her şeyden kurtulduktan sonra peşine düşüyorum, ancak labirent evinde aşmam gereken birkaç koridorun daima var olacağını biliyorum.

"Bu ev sana benziyor." Yatağının ucuna oturuyorum, o ise yatağında uzanıyor.

"Kalacak mısın?"

Gözlerim odada bir saat arıyor fakat bulamıyorum ve zamanı takip etme taraftarı olmadığını hatırlıyorum.

"Gecenin bir yarısı geri dönmek için gelmedim açıkçası."

Kolunu kaldırıp gözlerinin üzerine gölge yapması için koyduğunda uykusu olduğunu anlıyorum. "Bir sorun yoktur umarım." diyor. Gecenin bir yarısı evden kaçtığımı falan mı düşünüyor bilmiyorum ama sorarken art niyetinin olmadığını biliyorum.

"Yok." Derken yanına uzanıyorum, gözlerine gölge eden kolunu alnına taşıyıp bana dönüyor, göz göze geliyoruz.

Konuşmuyor, konuşmuyorum. Ne diye yatağıma uzanıyorsun demiyor, neden bana geldin demiyor, bir şeyler içmek ister misin demiyor.

Bir süre sonra "Sigaran var mı?" dediğinde gülmeden edemiyorum. "Yeterince içmiş gibisin."

"Var mı sigaran?" Kelimelerin yerlerini değiştirip hiç bozuntuya vermeden bir kere daha sorduğunda kahkaha atıp uzandığım yerden kısmen kalkıyor ve yüzüne yukarıdan bakmaya başlıyorum. "Var."

"Paketim bitti." Diyor, yüzüne eğiliyorum. Ona yaklaşmam onu hiç rahatsız etmediği için daima en yakın mesafeden izliyorum. "Senin hep yedek paketin vardır."

Saçlarım yüzüne değiyorken, "Biten o." Diyor.

Tenine iyice yaklaşıp derin bir nefes çekiyorum ve yüzüm yüzüne hafifçe temas ediyor. "Tütün kokuyorsun."

"Sen parfüm kokuyorsun." Sadece gözlerime bakınıp hiç kıpırdamadan altımda uzanırken ne kadar güzel göründüğünü düşünüyorum. Gözleri bu kadar yakından ışıltılı ve öyle hoş ki, kalbimde bir sızı duyumsuyorum.

"Biraz da içki içmişsin." diyorum. "İçtim." diyor.

"Nasılsın?" diyorum. "Ne yapacaksın?" diyor.

Bir elimle saçlarına dokunmadan edemiyorum, beni itmesini ya da haddimi aşmaya başladığımı ima etmesini beklerken gözlerini kapatıyor.

Hassas bir zamanında olduğunu ya da yeterince kendinde olmadığını fark ediyorum. Bu duraksamama ve ürkmeme sebep oluyor.

Taehyun ondan istediğim her şeyi bana verecek olsaydı isteklerimin sonu gelir miydi diye düşünüyorum.

Kaşları çatılıyor ve neredeyse duyulamayacak kadar kısık bir sesle konuşuyor. "Başım ağrıyor."

"Masaj ister misin?"

"Sigaran var mı?"

"Seninle uyuyabilir miyim?"

Bir süre ona üstten bakan yüzümü izliyor. Neredeyse masum duruyor. "Bu evde bir sürü oda ve yatak var."

"Seninle uyumak istiyorum." Kaşları az önce başının ağrıdığını mırıldanırkenki gibi çatılıyor. "Beomgyu."

"Efendim." Sesim yumuşacık duyulurken yüzüne daha da eğiliyorum ve böylelikle dudaklarım çenesine değiyor.

Kısık sesle, "Ne yapıyorsun?" diyebiliyor. Çenesine dudaklarımı derince bastırıp kadife tenini dudaklarımda hissediyorum. Bu hamlemden sonra beni yanında uyutmayacağını çok iyi biliyorum ama aklımda sadece bir fırsatı kaçırmayışım dönüyor.

Güzelim teninden bir öpücük çaldım ve cezamı çekmeye hazırım.

Önce elleri hareketleniyor ve bedenimi tutup kendi üzerinden nazikçe çekerken bir yandan da kalkıp oturur pozisyona geliyor.

Tepkisini neredeyse gergin gergin beklediğim anlarda, bir çocuğa bir şeyi öğretmeyi dileyen bir ebeveynin inceliğiyle yüzüme bakınıyor.

Sonra, "Bana kahve yapar mısın?" diyor. Gözlerini birkaç kere kapatıp açıyor. İçimden diyorum ki, kendine gelmek istiyorsun ve benden sakınmak için ayıltacaksın kendini.

O iyi biri.

Ya da ben kendimi kandırmaktan çok zevk alıyorum.

"Bize kahve yapayım." diyorum. 

"Git yap hadi." diyor.

Ne olup bittiğini anlayamadan kendimi merdivenleri inerken buluyorum, mutfağında onun için kahve hazırlarken.

Her şey kafamı karıştırıyor ama muhtemelen buna ben sebep oluyorum, sorun değil.

Kısa süre sonra iki kupa kahveyle üst kata çıkıyorum, onu bu sefer yerde otururken buluyorum, yatağına yaslanmış ve bakışları zeminde.

Yanına oturup, kahvelerden birini yakınına bırakıyorum. Kıpırdamıyor, başını kaldırmadan, "Beomgyu." diyor, "Beni öpmemelisin."

Bir süre ikimiz de susup zemini seyrediyoruz. Sonra Taehyun kahvesine hiç dokunmadan yanımda uyuyakalıyor. Rahat etsin diye başını omzuma yaslıyorum. Sabaha kadar nefes seslerini dinliyor ve kıpırdamadan duruyorum.

Radium || TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin