Bir şiirimin duvarına asılı kalan
Unuttuğun deri ceketini almaya mı geldin?
Led Zeppelin'in dört yanımda bıraktığın remizlerini?
Beni yatağa bağlayacak mısın yine?
Ağzındaki şarabı ağzıma dökerkenAkşama çocukları da al gel,
Hey Joe!
Sen, ben, Çelik Bilek, Kinova, Dr.No.
Ne kadar kana benziyor kardeşlik
Nabızdaki sızının büyük yemini
Damarlarımızda dolaşan yabancı tadı kendinin kılmak
Ne kadar çok giyersek birbirimizin kazaklarını, montlarını
Birbirimizin teni, kokusu oluyorduk
Önceki zamanlarını kıskanıyorduk birbirimizin; ama belli etmiyorduk
Bir kitaba çalışır gibi çalışıyorduk hayatı
Geleceği birbirimizin geçmişinde arıyorduk
Kendimize geceden bir ülke yapmıştık, ikimizden bir zaman
kundakçı bir dil kullanıyorduk dünyaya karşı
uydurduğumuz sözcükleri bir tek biz anlıyorduk,
okulu kırar gibi hayatı kırıyorduk
Yol için, Keouac, Spanish Caravan, Love Street
Bedenlerimiz için, Kokulu Bahçe!
Ütopyalarımız için, Güneş Ülkesi!
arkadaş evlerinde unutulmuş Siddharta,
yarım ay Birinci paketi,
kalın dumanını araladığımız ot
içimizde Nepal, içimizde Tibet
pencere camlarında arkadaş ıslıklarıBodrum'da zıpkın yemiş bir yazdan
çıplak yara göğsümüze dizilmiş deniz kabukları
içimizde bir türlü yatışmayan
yaralı hayvan
kendimizi dünyaya çarpa çarpa kırmaya çalıştığımız kabuk
neye küsmüşsek küsmüşüz bir kere, içimizde küs çizgisi
denize benzeyen ya da denizsizliğe
el ele tutuştuğumuzda, bir yazgı gibi avucumuzun içinde
canımdaki ateş olmasa bunca yıl sonra söylemezdim şiirini Joe,
demir parmaklıklar ardında karşı karşıya
tutukluyduk zaten en büyük kalabalıkların ortasında
gitarınla paylaştık derin morluğa geçişin büyük zamanlarını
ne yaşadıysak ince kuyum, ne yazdıysak safkan mürekkep
hem hançer hem hançere
bir yanda baş edemediğimiz marazi bir masumiyet
öte yanda kullanışlı gürültülerin çok amaçlı bilgisi
küs gecelerde sokaklarda sabahlayan çocukların koynundaki uyku,
öfkeli zula lirik donanım: muşta ve muska
neremiz dargındı neyimiz kanıyordu hangi yalanlara
kaybolmamak için geçtiğimiz yollara bıraktığımız toy defterler
şimdi çivi yazısı kadar anısı uzak yabancı imza
neredeysen çık ortaya Joe!
artık geçmişi bağışlaunuttuğum adların gece parklarında kaç kez aldattım seni
ben ihanetle öğrendim sadakati
kaç kez korkunun gözleriyle bakıştım bıçağının yüzünde
artık kimse öldürmez beni!cebimde buruşuk şiirlerle çaldığım gece kapıları
tehlikeli uyaklarda dolaşıyor yangını önde giden
yangınımız önde gittik
bütün seferlerden
ot kanımıza kımıldadıkça
büyük rüyalarla döndük kıyısız ülkelerden
canımdaki ateş olmasa bunca yıl sonra söylemezdim şiirini Joe!
sınıflar suçla aşılır biliyorsun Joe
suçlu serüvenlerle kazandım geçmişimi, şimdi sınıfsız gövdem
resmi mührü kazıdım kimliğimden
dilim ayaz kelimelerim üşüyor
al göğsünde dinlendir beni
eski günlerin göğsünde,
esmer kızların, sarışın oğlanların göğsünde,
at gitsin hepsini, onlar o günler içindi
sarışın sayfalardaki esmer erkek esrarını at gitsin,
heyecanları çabucak, hevesleri kırılgan, dayanıksız gizleri
kirli gömlekler gibiydi gündeliğin mevsimlik mitolojisi
çok zaman geçti her şeyin, herkesin üstünden
hayat ödünç tenha uzak biz birbirimizin şarkılarının mirasıyız Joe!
Şimdi kaç kişi kaldık,
Göğe bakma durağı'nda el ele tutuştuğumuz gençlikten?
ben yine de bir yola çağırıyorum seni
ister inanç de buna, ister çaresizlikten
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Radium || Taegyu
FanfictionBir şiirimin duvarına asılı kalan, Unuttuğun deri ceketini almaya mı geldin? Led Zeppelin'in dört yanımda bıraktığın remizlerini? Beni yatağa bağlayacak mısın yine? Ağzındaki şarabı ağzıma dökerken. (texting + düzyazı)