Majör depresif bozukluk, majör depresyon veya klinik depresyon, en az iki hafta boyunca, farklıtürden günlük hadise ve tecrübeler karşısında, sabit bir şekilde düşük ruh halinde bulunulması ilekarakterize edilen bir zihinsel hastalıktır. Bu, tıbbi teşhisi ancak bir uzman tarafındankonulabilecek bir hastalıktır. Hastalık, halk arasında kullanılan depresif olma durumu ile alakalı olmayıp,bu ruh hallerinden her yönden ve tamamen ayrılan bir hastalık türüdür.
Hastalığın getirdiği düşük ruh hali durumuna, sıklıkla, düşük benlik saygısı, önceden keyif alınanaktivitelerden haz yitimi, düşük enerji ve sebebi belirsiz acı duyma hissi eşlik eder. Yanı sıra, hastakimse, zaman zaman yanlış inançlara ya da herhangi bir uyarıcı olmaksızın bir sanının varlığına dairinanışlara kapılabilir. Kimi hastalar, sağlıklı geçen yıllar ile ayrılmış depresyon periyotları halindehastalığı tecrübe ederken, geri kalan kısım hastalar, hastalık semptomlarını hemen hemen sürekli birşekilde gösterirler. Majör depresif bozukluk, hasta kimsenin kişisel, mesleki, veya öğrenim yaşamı ileuyku düzeni/kalitesi, yeme-içme alışkanlıkları ve genel sağlık durumunu olumsuz yönde etkiler. Majör depresyon bozukluğuna sahip yetişkin hastaların %2-7'si intihar ile yaşamını kaybetmektedir. Buna ek olarak, intihar eden kimselerin yaklaşık %60'ı depresyon ya da bir diğer duygudurumbozukluğundan muzdariptir. Hastalığın ana sebebinin genetik, çevresel ve fizyolojik faktörlerin bir kombinasyonu olduğudüşünülmektedir. Risk faktörleri arasında, aile geçmişinde hastalığa rastlanılması, önemli ve büyükhayat değişiklikleri, birtakım ilaçlar, kronik sağlık sorunları ve madde bağımlılığı bulunmaktadır. Riskin yaklaşık %40'ının genetik ile alakalı olduğu belirtilmektedir. Majör depresif bozukluk teşhisi, meselenin odağındaki kimsenin rapor ettiği tecrübeler ve akli durummuayenesine göre yapılmaktadır. Hastalık teşhisi için herhangi bir laboratuvar testi yoktur. Fakat,laboratuvar testleri, aynı hastalık belirtilerine sebep olan diğer fiziksel durumların teşhis sürecindeelenmesi için kullanılabilmektedir. Majör depresif bozukluk, hayatın normal bir parçası olan vedaha düşük bir kuvvetteki üzüntü duygusundan ayrı görülmelidir. Amerika Birleşik DevletleriPreventive Services Task Force (USPSTF), 12 yaş üzeri bireyler için hastalık taramasının yapılmasınıönermekte iken, Cochrane review, taramanın gerekliliği için yetersiz kanıt olduğu görüşünüiletmiştir.
Genellikle, hasta kimseler, psikoterapik rehberlik ve antidepresan ilaç kullanımı ile tedaviedilmektedir. İlaç kullanımının etkiye sahip olduğu belirtilse de, bu etki sadece hastalıktan yüksek birdüzeyde muzdarip olan kimseler için önemli olabilmektedir. İlaç tedavisinin, intihar riski üzerineolan etkisi belirsizdir. Terapi yöntemleri arasında bilişsel davranışçı terapi (cognitive behavioral therapy - CBT) ve kişilerarası terapi (interpersonal terapi)bulunur. Bu yöntemlerin etkili olmadığı durumlarda elektrokonvülsif terapiye başvurulabilmektedir. Hastaneye yatırılma, hasta kimsenin kendisinezarar verebilme ihtimalinin yüksek olduğu hallerde, nadiren ilgili kimsenin iradesine karşı zorla olacak şekilde, gerçekleştirilebilmektedir. Majör depresif bozukluğun 2013 yılında yaklaşık 253 milyon (3.6%) bireyi etkilediği tahmin edilmektedir. Hayatının en az bir döneminde bu hastalıktanetkilenmiş insanların oranı değişiklik göstermektedir; örneğin Japonya'da toplumun %7'si muzdarip iken Fransa'da bu oran %21'dir. Hastaların ortalamaömür süresi gelişmiş ülkelerde (%15) gelişmekte olan ülkelere göre (%11) daha uzundur. Hastalık, süre bakımından, bel ağrısından sonra en uzun süretecrübe edilen rahatsızlıktır. En yaygın olarak, hastalığa ilk tutulma dönemi, bir kimsenin 20'li ve 30'lu yaşlarına denk geldiği belirtilmektedir. Hasta kadın birey sayısı, hasta erkek bireysayısının yaklaşık iki katıdır. American Psychiatric Association, "majör depresif bozukluk"u, 1980'de Diagnostic and Statistical Manual of MentalDisorders (DSM-III)'e eklemiştir. Bu sürüm ile hastalık, günümüzde distimik bozukluk ve uyum bozukluğu olarak tanımlanmış hastalıkların belirtilerinide kapsayan, DSM-II'de tanımlanmış olan depresif nöroz hastalığından ayrı olarak tanımlanmıştır. An itibarı ile hasta olan ya da önceden hastalanmışbireyler sosyal stigmaya maruz kalabilmektedir.
Belirtiler:Majör depresif bozukluk, hasta kimsenin ailesel ve kişisel ilişkilerini, iş ve eğitim hayatını, uyku ve yeme-içme alışkanlıklarını ve genel sağlık durumunuönemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Hastalığın, kişinin sahip olduğu işlevsel kabiliyetlerine ve huzur/refahına olan etki düzeyi, diyabet gibi diğerkronik hastalıkların etki düzeyi seviyesindedir. Hasta kimse, çoğunlukla hayatın tüm yönlerine nüfuz etmekte olan oldukça düşük bir duygudurum içerisindedir. Yanı sıra, hastalık öncesinde keyif verenetkinliklerden haz alınamamaya başlanmıştır. Hasta kimseler, değersizlik, yersiz/nedensiz suçluluk ya da pişmanlık, çaresizlik, umutsuzluk, kendinden nefretetme gibi duygu ve düşünceler içinde bulunmaya başlayabilir ya da bu duygu ve düşüncelerin varoluşuna olan inanmışlıkla onlardan sürekli yakınır halegelebilir. Ağır seyreden vakalarda, hasta bireyler psikoz belirtileri gösterebilmektedir. Bu belirtiler arasında delüzyon ve daha az sıklıkta kötücülhalüsinasyon bulunmaktadır. Hastalığın diğer belirtileri arasında şunlar sıralanabilir: zayıflamış odaklanabilme, dikkatini toplayabilme kabiliyeti ve hafıza sorunları (bilhassa melankolik veya psikozlu vakalarda), sosyal etkinlik ve etkileşimlerden kendini çekme, zayıflamışcinsel dürtü, asabiyet/alınganlık, ve ölüm ya da intihar düşüncesi içerisinde olma. Uyku yitimi, hasta bireylerdeyaygındır. Karakteristik olarak, kişi çok erken uyanmakta ve uykuya geri dönememektedir. Aşırı uyuma hali degerçekleşebilir. Bazı antidepresan ilaçlar da, uyarıcı etkisinden ötürü uyku yitimine yol açabilmektedir. Hasta birey, birden çok fiziksel yakınmadan bahsedebilir: yorgunluk, baş ağrısı ya da sindirim sorunları gibi. DünyaSağlık Örgütü kriterlerine göre, fiziksel yakınmalar, gelişmiş ülkelerdeki en çok rapor edilen belirtilerdir. Genellikle, iştah kaybı ve buna bağlı olarak bir kilo kaybı gerçekleşir. Nadiren de olsa iştah ve kilo artışı dagerçekleşebilmektedir. Hasta kimsenin ailesi ya da arkadaş çevresi, bu kimsenin davranışlarının ajitasyon ya daaşırı halsizlik içinde olduğunu gözlemleyebilir. Yaşlı hastalarda, unutkanlık gibi kognitif belirtiler ile birlikte, daha belirgin olarak, hareketlerin yavaşlaması gözlemlenebilir. Hastalığa, çoğu kez, yaşlı bireylerde sıkçagörülen fiziki rahatsızlıklar eşlik eder: örneğin, felç, kardiyovasküler hastalıklar, Parkinson hastalığı ve kronikobstrüktif akciğer hastalığı. Hasta çocuklar sıklıkla depresif bir duygudurumdan ziyade alıngan bir duygudurum içerisinde gözlemlenmiştir ve çocukların hastalık belirtileri, yaş ve içerisinde bulunulan şartlara göre farklılık göstermektedir. Çoğu hastaçocuk, okula olan ilgisini kaybetmekte ve akademik performansında bir gerileme ile karşılaşmaktadır. Bu çocuklarilgi meraklısı, müşkülpesent, başkasına muhtaç ya da endişeli olarak tarif edilebilmektedir. Bu sebeplerden ötürü,hastalık tanısında geç kalınabilir ya da hastalığın doğru teşhisi, bu belirtilerin normal bir huysuzluk/aksilik olarakyorumlanması ile, ıskalanabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Radium || Taegyu
FanfictionBir şiirimin duvarına asılı kalan, Unuttuğun deri ceketini almaya mı geldin? Led Zeppelin'in dört yanımda bıraktığın remizlerini? Beni yatağa bağlayacak mısın yine? Ağzındaki şarabı ağzıma dökerken. (texting + düzyazı)