Beni öptü.
"A-alaz, sen ne yaptın?"
"Seni öptüm."
"Aman allahım ne dersin!"
"Sevgilimi öpemez miyim?"
Zaten şu dünyada sakinlik diye bir şey olsaydı şu an Hande doğmazdı.
"Benim artık gitmem lazım Alaz."
"Tamam bırakayım mı?"
"Yok bugünlük yeterli."
Yanından ayrıldım çünkü son hareketi fazlaydı. Tamam sevgilim, öpebilir ama bilmiyorum. Zehra'nın düğününe davetiye geldi. Yani kısacası her şey bitti.
Zehra Güneş artık Zehra Dişli'ydi. O formanın üzerinde Dişli yazısı görmek içime içime batsa da belki sahalarda görürüz birbirimizi bir gün.
İçimdeki nefretin sınırı yoktu. Yine de dönüp dolaştığım ve en sevdiğim kapım, yerim, kalbim. Alaz'ın yanıydı.
Kalbi kırık insanlar vardı bu şehirde. Kalbi taştan olanlar da vardı. Olmaz mı! Her insan birini sever miydi? Elbette severdi. Ama taştan kalbi olanların asıl hikayesi şöyledir: Çok önceden aşka inançları varmıştır. Ancak o inanç gittikçe kararıp sertleşmiştir. O yüzden onlar doğuştan taş kalpli değildir. Geçmişleri vardır. Bir de sonradan kapılarını açan, birini alıp, kapılarını kapatır. Ve içeride öyle güzel çiçekler açar. Örneğin ben :)
Kendinize not ~ Hande'den.
Kimse için kalbinizi kırmayın. Değmez. Ben kırdım da noldu. Ağlayın. Ağlayın dertleriniz su gibi akıp gitsin. Ağladığınız kişiler o suda boğulsun. Sevin. Sevin ki bilin. Sevin ki hissedin o duyguyu. Sevmek güzeldir. Sevmek mutluluk hissi verir. Sevilin. Sevildiğinizi hissedin. Değerli olduğunuzu bilin ki zaten biliyor olmanız lazım. Bu satırları okuyan kişi... Çok değerlisin. Kimse seni üzmesin. Şans seninle olsun.
Maç izlemeye gittim. Eda ablaların CEV maçı vardı. Yanımda İlkin ve Saliha vardı. Zehra da arka sırada Eren'le oturuyordu. Meymenetsiz. Haysiyetsiz. Zehra beni görünce yanıma gelmek için kalktı. Ben ise lavaboya gitmek için kalktım. Lavaboda yakaladı.
"Hande! Neden benden kaçıyorsun? "
"Zehra, sence de fazla olmadı mı artık? Uzatmasak. Düğünde görüşürüz." Derken...
Gelen Çağrı : Alaz 🩶
"Hande arayan kim?"
"Sevgilim."
Kaçışların vardı Güneş. Senin de duymak istemeyeceğin şeyler var Güneş. Bir gün elbet karşılaşırı, gerçeklerle, bize tokat atarlar. Ben çoktan yedim o tokatı.
"S-sevgilin mi?"
"Evet"
"Peki sana iyi eğlenceler."
"Sağol sana da."
Biz ikimiz bir yabancı. Farklı dağların çiçekleri ya da farklı göklerin kuşlarıydık biz. Göklerden göç ettik. Ayrı dünyalara. Unutulan hayatların, kuşların göğüyüz biz. Ama beni biri unutmadı. Benim yanıma birisi geldi. Beni sevdi. Beni öptü. Beni hatırladı.