Kulenin duvarları soğuktu. Sirius sıcaktı. Kulenin duvarları yosun ve kül kokuyordu. Sirius sigara, viski ve bahar gibi kokuyordu. Kale beni anlamazdı. Sirius.. o da beni anlamazdı. Beni ben bile anlamazdım.
"Şimdi Aylak," yüzünü bana döndü. "..aylaklık etmeyi bırak ve bana her şeyi anlat." bana her şeyi anlat. Belki de baştan başlamalıyım diye düşündüm.
"Seni seviyorum." Önce asla söyleyemeyeceğim şeylerle başlamayı tercih ederdim. Sona bırakırsam korkar ve söyleyemem diye. Sirius bu sefer sigarası yerine bana baktı. Ben üstümdeki poların desenlerini incelerken, günlerdir aklımda olan konuşmanın kelimeleri ağzımdan döküldü. "Yazın başında bana insanların sır saklamasından nefret ettiğini söylemiştin. Sır saklamanın korkaklık olduğunu ve sır saklayacak isen neden arkadaşların olduğunu da söylemiştin. Şöyle ki bu yaz benden nefret etmenizi sağlayacak bir şey yaptım. Sonra bazı şeyleri fark ettim ve bu bana olan nefretinizi güçleştirirdi." Elimle yanağımı kaşıdım. Sirius'un yüzüne bakacak yüzün yoktu şuan. "Ben Dolunay'da sanırım birini öldürdüm."
"Ne?" Şaşır Sirius, şaşır ve bana hak ettiğim şeyler söyle.
"Evimizin arkasındaki ormanı biliyorsun. Koca ağaçları, bitkileri ve bilinmeyen hayvanları içinde bulunduran. Dolunay zamanımı hep orada geçiririm. Ama bu sefer farklıydı. Fazla içe dalmışım. Muhtemelen kamp yapan bir Muggle çocuğunu öldürdüm. Kendime geldiğimde.." gözümdeki yaşları silmeye yeltenmeme gerek kalmamıştı. O benim yerime gözyaşlarımı siliyordu. Bileklerinden tutup onu durdurdum. "..çocuğun kolu yanımdaydı. Onu parçalamışım, kolunu yanıma taşımışım. Kim bilir nasıl bir acı yaşattım çocuğa. Şimdi sakın bana kendinde değildin deme. Bunun denmiş olması o çocuğu geri getirmeyecek, benim içimi rahatlatmayacak." Ayağa kalkıp korkuluklara ellerimi yasladım. Hıçkırıklarımı içimde tutmaya çalışıp ağlamayı kesmem lazımdı. Asıl ağlaması gereken o çocuk ve ailesiydi. Ağlamayı hak etmiyordum bile. Sirius örtüyü üstüme attı. Yanımdaki varlığı beni rahatsız etmeye başladı. İyi davranmasını istemiyordum. Yanıma geçip sarılmak için kollarını açtığında aklıma Muggle çocuğun kopardığım kolu geliyordu. Sirius'a sarılmak.. bu hayır diyemeyeceğim kadar cazip, evet diyemeyeceğim kadar tehlikeliydi benim için. Ancak ben ve benim iflah olmaz bencilliğim Sirius'a sarılmıştı bile.
"Bunu bana söylemeliydin." Hayır Sirius, korkuğum şey öğrenmenden daha fazlasıydı. "Sence bu yaptığın aramızı değiştirecek mi?" Aramız geçen sene sen sarhoşken ve benim için geri dönülemeyecek hisler oluştururken değişti Sirius. Sen bilmiyorken ben umursamaz davrandım.
"Hayır değiştirmeyecek."
"Bundan başka kime bahsettin?"
"Kimseye. Bahsetmeyi düşünmüyorum." Çünkü bahsedecek kadar zamanım olmasını istemiyorum. "James ve Peter için başka bir yalan bulacağım."
"Bana neden yalan söylemedin?" Sana yalan söylemeye gerek var mı Sirius. Sen benim için en büyük yalansın.
"Sana yalan söyleyemem." Yüzündeki hüzünlü gülümseme birkaç saniye sürdü. Ardından bu anlattıklarımı sanki normal bir şeymiş gibi bir kenara attı. Aklına en başta söylediğim şey gelmişti anlaşılan. Seni seviyorum. Bu konuyu fazla uzatmaz umarım diye geçirdim içimden. Benim üzerine fazla düşünmek istemediğim, haliyle düşünmediğim bir konuydu. Karşılık almamın olası, alıp almak istediğimin muamma olması sorunuydu bu.
Sırtımdaki elleri sıkılaştı. Boynumda hissettiğim nefesi hızlandı. O heyecanlandı, ben duraksadım. O geri çekildi, ben geri itildim. O yaklaştı, ben bekledim.
O öptü, ben sadece karşılık verdim.
Eğer bir bencil isem, kalan zamanda da bencil olmalıydım. Şimdiye kadar acı verdiysem, acı vermeye devam etmeliydim.
Kitap gram okunmuyo ama ben yazmaya devam ediyoremm
Olsun belki zamanla tutar, ki sanmıyorum..
Neyse ben bana yeterim, iyi günler dilerim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spring | wolfstar
Fanfiction(Tamamlandı!) "Remus Lupin'in en büyük hatası, ya bir bahar gecesiydi ya da Sirius Black'ti." Yazın yaptığı hata bahar gecesinde hatırlatır kendisini. Ya bir bahar gecesindedir yaptığı hata ya da bahar gecesinin sonsuz dürüstlüğü ile çıkar ortaya. ...