9

52 10 26
                                    

Souya içindeki huzursuzlukla uyandığında her zamankinden fazla ağrıyan çenesiyle uykusunda kötü bir rüya gördüğünü hissetti. Belki de en son isteği bu rüyayı hatırlamak olurdu. Mutfaktaki kardeşinin mutlu şakırtıları yeni uyanmış zihnine iyi gelmemekle birlikte başını ağrıtıyordu. Yüzüne soğuk bir su tutup kardeşinin yanına geçti. "Naber lan Maviş ?" Kardeşine göz devirerek masaya oturarak kendisi için hazırlandığını bildiği çaydan bir yudum aldı. "Nahoya sana kaç kere şöyle seslenme diyorum. Neden nefret ettiğim şeyleri yapmayı bu kadar seviyorsun ki?" Nahoya kahvaltılıklardan eksik olanları masaya koyduktan sonra kolları birleştirerek kardeşine döndü. "Bak sen! Ben söyleyince sevmiyorsun ama el alem 'Pamuk Şeker' dediğinde gıkın çıkmıyor." Mavi saçlı genç utana sıkıla -bir yandan da sinirlenerek- cevap verdi. "Sen nerden duydun ya!" "Sanki cevabını bilmiyorsun." Kardeşinin neyden bahsettiğini bildiği için daha fazla muhattab olmak istemeyerek cevap verdi. "Her neyse."

Sınıfa geldiğinde Rindou'nun henüz gelmediğini fark etti fakat dersin başlamasına beş dakikadan az kalmıştı ve Rindou'nun geç gelmeyen bir tip olduğunu biliyordu. Aklına akşamki konuşmaları ve Rindou'nun soğuktan titreyen görüntüsü geldiğinde hasta olabileceğini düşündü. Şimdiye kadar hiç devamsızlık yapmayan sıra arkadaşının yavaştan alıştığı varlığını bugün hissedemeyeceğini fark ederek ofladı. Hem Rindou geldiğinden beri ilk olaylardan sonra Sanzu ikisini de rahat bırakmıştı. -her ne kadar arada bakışlarını yakalasa da- Şimdi ise Sanzu'nun herhangi bir olay çıkartacağından endişelenmişti. Tamda endişelendiği gibi oldu.
İlk teneffüslerinin başında Sanzu normalde Rindou'nun oturduğu sıraya yayılarak oturdu ve Souya'ya döndü. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. - her zaman ki gibi - "Ee söylesene ucube. Rindonun bile kaçmasına mı sebep oldun? Tabi nede olsa Rindou neler görmüş olsa da senin gibisini görmemiştir. Yanılıyor muyum?" Sanzu'nun arkasındaki bir kaç kişi de onu onaylayarak hakaret etmeye başladığında elinden geldiğince onları duymamazlıktan gelmeye çalışıyordu. Fakat bu bacaklarının titremesine ve düşüncelerinin oluşmasına engel değildi. Sanzunun söylediklerinin gerçek olmadığının elbette ki farkındaydı fakat istemsizce düştüğü şüphe bataklığı ona huzursuzluk vermeyi bırakmıyordu. Biliyordu Rindou elbet gelecekti ayrıca gelmese bile komşusuydu gidip onu görme fırsatı vardı. Peki ya gittiğinde evlerini boş bulursa? O zaman ne yapabilirdi ki? Nasıl bulabilirdi Rindou'yu. Aslında sorun Rindou'da değildi. Tekrardan bir insan ondan uzaklaşmış olacaktı sadece. Her zamanki gibi. Peki gerçekten de her zamanki gibi miydi? Her zaman o mu insanları kendisinden uzaklaştırmıştı ya da insanlar mı ondan uzaklaşmıştı sebepsizce? Elbette ki insanlar ondan uzaklaşmış olmalıydı sonuçta onun gibi bir ucube az bulunurdu. Görünüşü, mimikleri , iletişim biçimi hepsinde bir sorun vardı. Hiç bir zaman diğer insanlar gibi görünmemiş davranamamıştı.

Artık Sanzu'nun ve diğer elemanların sesini dahi duymuyordu. Kendi sesi o kadar gürültülüydü ki geri kalan tüm sesleri susturmaya yetiyordu. O an Sanzu'nun aşağılamalarını duyabilmeyi daha çok istiyordu fakat burada da mesele Sanzu değildi. O sadece bir kaç yıldır hayatındaydı fakat Souya her zaman aynı muameleyi görmüştü. Her daim amaçsızca dışlanan kişi olmuştu. Diğer insanlara ne yaptığı -ya da yapmadığı- hakkında hiç bir fikri yoktu. Sadece bir şekilde her zaman istenmeyen kişi olmuştu. Her türlü insanı isteyebilecek onları kabul edebilecek olmasına rağmen. Zamanında da kabul etmemiş değildi. Tek zararlı tekrardan kendisiydi olmuştu. Bu yüzden de insanlardan olabildiğince uzak durmaya karar vermişti fakat yine de Sanzu gibileri peşini bırakmıyordu.

Saç diplerindeki acıyla tekrardan kendine geldiğini hissetti. Sanzu saçlarının gerçek olup olmadığını 'kontrol' etmek için çekiyordu. Normalde elbette ki ona karşılık verirdi, güçsüz birisi değildi sonuçta. Tek güçsüzlüğü kendisineydi. Tüm bunları hak ettiğini düşündü. Tekrardan.

Sakince açılan sınıf kapısıyla Sanzunun yanında duranlar panikle o tarafa baktı. Sonuçta kapıda da bir 'arkadaşları' vardı ve herhangi birisi geldiğinde onlara haber vermekle yükümlüydü. Eşikte durup gözlüğünü düzelten genci gördüklerinde yüzündeki sakinliği görerek ürpermişlerdi. O esna da Sanzu'nun ellerinden birisi hala daha Souya'nın saçlarındayken gelen kişiye döndü. Rindou'yu görmesiyle yüzündeki muzip gülümsemesi büyürken konuştu. "Rindou! Seni görmek ne güzel. Bizde tam Souya'nın sahtekarlığını ölçüyorduk. Bize katılmak istemez misin? Eminim ki sende merak ediyorsundur." Souya Rindou'nun gözlerini kısarak onlara baktığını gördüğünde Sanzuya katılacağını düşünerek burukça gülümsedi. Elbette ki onlara katılacaktı sonuçta bunu yapmaması için bir sebep yoktu. Ayrıca Rindou'da uzunca bir süredir kendisine yanaşmaya çalışıyordu ve bunun sebebinin de onunla dalga geçmek için olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar bir önceki gün aralarının gerçekten iyiye gittiğini düşünse de onunla ilgili tüm şüphelerini tek bir güne bakarak giderecek değildi.

Rindou hiç bir şey söylemeden arkasındaki kapıyı kapatarak yürümeye başladı. Sanzu kahkaha atmamak için kendisini zor tutarken Souya'nın saçlarındaki elini gevşeterek Rindou'ya yol açıyormuşçasına çekildi. O anda Souya'yı tutan ve karşı çıkmasını engelleyecek bir engel olmamasına rağmen o da hareket etmiyordu. Tek yapabileceği şeyin kurbanlık koyun gibi Rindou'ya bakmak olabileceğini düşündü. Rindou'nun da başka yere baktığı yoktu sonuçta. Yavaş yavaş attığı adımlarında adeta göz temaslarını kesmemek için Souya'nın gözlerini delmek istermişçesine bakıyordu. En nihayetinde Souay'nın önünde durdu.

---------------
Sevdiğim shiplerde kıtlık yaşadıkça ben yazmaya çalışıyorum TwT umarım beğenirsiniz.

Uykusuz ve DengesizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin