Baş ağrısı ile uyandığında terlediğini hissediyordu. Balkonda geçirdiği dakikalar belli ki aleyhine olmuştu. Sıcak bir duş almak için ayağa kalktığında sandalyesine tutunmasaydı büyük ihtimalle şuanda parke ile öpüşüyor olurdu. Bir kaç saniyelik duraksamanın ardından en nihayetinde kendisini daha iyi hissetti. Ayaklarını sürüyerek ulaştığı banyo kapısında soluklanmak için durdu.
En nihayetinde kendisini bir şekilde duşa atmış ve bir sakatlık çıkmadan yıkanmayı başarmıştı. İştahı olmamasına rağmen ilaç içmek için ağzına bir iki dilim ekmek tıkıştırdı. Saate kayan gözleriyle çoktan ilk dersin bitmek üzere olduğunu fark ederek çantasını kapıp çıktı. Çantasının içini kontrol etme gereği duymamıştı. Okulda tüm gün uyumayı planlıyordu.
Uzaktan sınıf kapısını kolaçan eden kişiyi gördüğünde gözlerini devirdi. Bu tarz bir şeyin olacağını tahmin etmişti fakat bu kadar erken uğraşmaya başlamaları canını sıkmıştı. Hâlâ daha sabahın körü sayılırdı ve aldığı ilaçlar dahi etkisini göstermeye başlamamıştı. Sınıf kapısına bir kaç adım kala kapının önünde dikilen kişiye seslendi. Kendi sesini duyunca daha da hasta olduğunu hissetti. Aşırı boğuk ve gereksiz kısık çıkmıştı sesi yine de seslendiği kişi ona doğru döndüğünde tekmesini esirgememişti. Her ne kadar işe yaramış ve herif yere devrilmiş olsa da az kalsın kendisi de onunla birlikte düşecekti. Tekrardan dengesini sağladığında kapının önünde boylu boyunca yatan kişiyi çekerek kapıyı açtı.
Şimdi de Souya'nın karşısında durmuş sinirle ona bakıyordu. Sanzu tam düşündüğü gibi kendisinin çok çabuk ikna olacağına inanmış ve ikisinden uzaklaşmıştı fakat bu salak neden öylece kendisine bakıyordu ki? En azından ayağa falan kalkması gerekmez miydi? "Hay sikeyim!" diye fısıldadı sinirle. Şuanda Sanzu dan çok kendisini korumak için hiç bir şey yapmayan gence kızgındı. Belki de rol yaptığını anlamıştı fakat gözleri bunun tam tersini söylüyordu.
Göz ucuyla arkaya, Sanzunun nerede olduğuna baktı. Tam da işine yarayan bir yerde duruyordu. Aniden eğilerek bir bacağını uzattı ve kendi etrafında dönerken Sanzuya çelme atmayı ihmal etmedi. Olabildiğince sert bir şekilde çelme atmasına rağmen Sanzu sadece sendelediğinde kendisi de dengesini sağlamak için ellerini yere koymuştu. Resmen kendi kuyusunu kazmıştı. O anda kendi sırası ile Souya'nın sırasını birleştiren demir parçasının çıktı ,çıkacak bir vaziyette durduğunu hatırladı. Elini tekrardan geriye ,sıraya doğru atarak demir parçasını kavramaya çalıştı. Sanzu ise kendisinin üstüne gelen adamlarını eliyle durdurmuş ve kendisine doğru gelmeye başlamıştı. Souya'da en nihayetinde tekrardan hareket edebildiği aklına gelmişçesine ani bir kalkış yaparak çıkartmaya çalıştığı demir için kendisine yardım etmişti.
En nihayetinde eline aldığı sopa ile silkinerek kendisine geldi. "Sen geride dur salak(!)" diyerek Souya'yı uyardı ve demir sopayı Sanzunun kafasına doğru salladı. Sanzu ne yapmak istediğini anlayarak kendisini geri çektiğinde tam ukala bir şekilde konuşmaya başlamıştı ki Rindou bu seferki hamlesini kaçırmadan vurmuştu. Sanzunun kafasını geçirdiği demir görüntüsüyle histerik bir sırıtış belirdi yüzünde. Artık ne hasta olduğunu ne de baş ağrısını hissediyordu. "Eski günlere dönüş he Ran?"
Kendi kendisine gülümsemesi artarken Sanzu kafasından damlayan kanlarla ayağa kalkmaya çalışıyordu. Demek ki duydukları doğruydu; Rindou şüphe etmeden insanlara zarar verebilen ve bundan zevk duyan bir canavardı. Yine de bu Sanzu'nun korkmasına yeterli değildi. Sanzunun yanındaki elamanlardan birisi korkuyla kaçarken diğeri de kendisine doğru atılmıştı. Üstüne doğru gelen kişiyi gördüğünde kahkaha attı. "Oww şuna da bakın kendisini aslanda sanarmış pisicik." Sopasını yere bırakarak kendisine gelen kişiyi kucaklamak istermişçesine kollarını açtı. Yumruk savurmaya çalışan elaman saniyesinde acıyla çığlık attı. "Abartma! Ufak bir kırık o kadar!" Tekrardan Sanzunu üzerine yürüdüğünde Sanzu konuştu. "Demek gerçek gücün bu Haintai." Sanzunun sözlerine karşı keyifle bir kahkaha attı. Ona doğru eğildi. Bu sefer saçlarından tutulan kişi Sanzu olmuştu. Rindouyla göz göze geldiklerine Rindou'nun yüzü bir anda ciddileşmişti. "Gerçekten bu kadarcık olduğunu mu sanıyorsun zavallı." Saçlarını çekerek yüzünü havaya kaldırmış sonrasındaysa aniden zemine vurmuştu. Souya'ya sınıfın kapısını işaret ederek kendisi de Souya'nın peşinden dışarı çıktı.
"Hadi revire gidelim." "Gerek yok iyiyim ben. Şuanda önemli olan ben değilim ayrıca. Ne yaptığını sanıyorsun? Başının ne kadar derde gireceğinin farkında mısın? " "Bu benim sorunum Pamuk Şeker." Souya'ya sırtını dönerek yürümeye başladı. "Sen gelmezsen gelme ben biraz dinleneceğim." Daha bir kaç adım atmıştı ki ayakları birbirine dolandı ve düşmek üzereyken duvara yaslandı. Souya endişeyle yanına geldiğinde Rindou sabahki gibi tüm vücudunun yandığını hissetti. Az önce adrenalinden dolayı kendisini iyi hissetmişse de şuanda geldiğinden daha da kötü bir durumdaydı. "Rindou ! Neyin var?" "Sorun yok Pamuk Şeker." "Baya yok ya! Yürü hadi biran önce revire gidelim."
Rindou gözünü açtığında okulun kirli tavanıyla bakışmıştı. Ayaklanmaya çalıştığında bir anda ortaya çıkan Hakkai ona yardım ederek yanındaki koltuğa oturdu. "Saat kaç?" "Öyle arasındayız. Souya yalnız kalma diye çağırdı beni de zaten . Yemek alıp gelecekmiş." Rindou onaylar bir şekilde başını salladı. "Peki tam olarak ne oldu? Souya hiç bir şey anlatmadı. Tek bildiğim birilerinin Sanzuyu fena patakladığı." "Anlatmadıysa nereden biliyorsun?" "Tüm okul bunu konuşuyor. Çocuk hastanelik olmuş. Sınıfa giren öğrenciler fark etmiş o ve arkadaşını." "Abartmışlar alt tarafı bir iki kırık."Hakkai'nin ciddi misin bakışlarını gördüğünde kendini savunmak istercesine konuştu. "Ne? Ben daha kötüleriyle bir grup herifi dövmüştüm." "Hele şükür herkes sen değil. Artık asıl sebebe gelebilir miyiz?" "Sınıfa geldiğimde Souya ile uğraşıyorlardı." "Demek bu yüzden bana anlatmadı!" "Bir dur da sözümü bitireyim... Sanki kabul edermişim gibi birde teklifte bulundu piç kurusu. Peki Souya ne yaptı biliyor musun? Hiç bir şey! Eğer ben gerçekten o piçler gibi olsaydım ve ona zarar vermek isteseydim hiç bir şey yapmayacaktı! Ya daha kötüsü gelseydi başına! Ve gerçekten pislik insanlar olsaydık!" Rindou istemsizce sesini yükseltirken Hakkai araya girdi. "Dostum sakin ol. Souya düşündüğün kadar salak veya güçsüz değil. İstese senin yaptıklarını o da yapabilirdi." "Bunu isteyip istememesi mi olur? Hangi insan zorbalığa ses çıkarmaz? Hem de ses çıkartabilecekken." "Eğer bunu yapsaydı okuldan atılırdı. Şuan müdür sana karşı sessiz kalmış olabilir ama o kişi Souya olsa böyle olmazdı . Çünkü her ne kadar tanıdıkları olsa da ne senin ne de Sanzununkilerle baş ölçülebilir." "Ya gerçekten kötü bir şey olsaydı?" "Daha önceden olmadığını mı sanıyorsun?"
-------------------
Bi dakika düşünüp öyle yazmam lazım geri kalanını bok yoluna gidiyoruz şuan aaağğğğğğ.
Büyük ihtimalle kimsenin beyni benim gibi çalışmadığından max dövülmüştür fln diye düşünüyorsunuzdur eheheh öyle yapmaya çalışıcam diyelim. Sweather Weather okuyanlar benim kafayı daha iyi biliyor fnsklhgujfbeg.