Bu yazdığımız ilk fic. Bu yüzden yanlışlıklar olabilir, bunun için özür dileriz.💌
Han Jisung Kore'de ünlü bir yayınevinin CEO'suydu. Yine üst makamlara sahip Jeongin ve Felix, Jisung'un dert ortaklarıydı.
Bir rakip firmaları vardı, bu firma Jisungların firmasının bir açığını bulmaya çalışıyordu
Bu firmanın CEO'su ise Lee Minho'ydu.
Aslında Han Jisung ve Lee Minho'nun bir suçu yoktu, ikisi düşman değillerdi ancak bu firmalarin kurucuları birbiriyle kavgalıydı. Bu yüzden Jisung ve Minho'nun da birbirleriyle alakaları yoktu, olmuyodu da.
Jisung, bu aralar bir yazarın yeni yazacağı kitabını kendi yayınevlerine yazması için ikna etme çabasındaydı, çünkü o yazarın Jisungların yayınevinde yayımladığı son kitap, Minhoların yayınevi kurucusu tarafından kumpasa getirilmişti, yazarın yazdığı kitap çalıntı olarak gösterilmişti.
Jisung, yayınevlerinin kurucusu Lee Dong-Min ile bunun üstünü kapatmaya çalışmıştı ve azda olsa başarabilmiştiler. Bu yüzden de aynı şeyin olması korkusuyla yazar onların yayınevine kitap bastırtmak istemiyordu.
Jisung, Jeongin ve Felix üçlüsü yazar Park Chaeyoung'u ikna etmek için ....'ye gidiyorlardı. Jeongin pek mutlu değildi çünkü orada deniz yoktu, zamanları kalırsa denize girip eğleneceklerini düşünmüştü.
Uçak biletlerini yayınevinde çalışan bir çalışana aldırtmışlardı, ertesi gün yola çıkıyorlardı.
Jisung'dan
Hepimiz hazırlandıktan sonra havaalanına gittik, biraz tedirgin olmuştum Park Chaeyoung'la ne konuşacağını hiç düşünmemiştim. Tam valiz kontrolü yapıyorlardı ki Jeongin valizini bulamadı. Valizi bir anda nasıl ortadan kaybolabilirdi?
Tam o anda valizinin sarı saçlı bir çocuk tarafından alındığını gördü, Jeongin birden çocuğun yanına koşmaya başladığında Felix ve bende onun peşinden koştuk. Jeongin anında valizini aldı ve ona bağırarak hesap sormaya başladı.
Dikkatimi şapkasını gözlerine kadar indirmiş, sakız çiğneyen ve elinde bir kitap olan çocuk çekti. Çocuk tıpatıp Lee Minho'ydu! Yoksa o muydu? Çaktırmadan yüzünü görmek için biraz eğildim ve evet oydu. Tam eğilip yüzüne baktığımda bana baktı, o kadar çok utanmıştım ki. Hiçbir şey olmamış gibi hemen ayağı kalktım.
Aklımdan onlarında Park Chaeyoung'u ikna etmeye gidiyor olmalarının ihtimali geldi, eğer öyle birşey olursa bu sefer günlerini görecekler!! ama emin olamadığım için sessiz kalmak zorunda kaldım.
Jeongin ve sarı çocuk hala kavga ediyordu
"S*keyim böyle işi! Gerizekalı valizimi çalmış, birde gelip 'Karıştırmışım' diyor. Özürlü müdür nedir amk"
"SEN KİME GERİZEKALI DİYORSUN LAN ŞEREFSİZ? KARSINDA DÜNYA'NIN EN İYİ YAYINEVİNİN CEO'SUNUN YARDIMCISI DURUYOR, KELİMELERİNİ TART!"
Lee Minho umursamaz bi tavırda sakızının çiğnemeye devam ediyordu. Jeongin ise bu lafına sinirlenmişti.
"VAY, DESENE KARSIMDA GERCEKTENDE BİR GERİZEKALI DURUYOR! SENİN BUGÜNE BU GÜN DÜNYA'NIN DAHA EN İYİ YAYINEVİNİN CEO'SUNUN YARDIMCISI DURUYOR, BİZİM EMEĞİMİZİ ÇALARKEN BU KADAR RAHAT MIYDINIZ DİYE SORMAK İSTİYODUM HE, SONUNDA NASİP OLDU." diye bağırdı.
Herkesin gözleri bize dönmüştü ve biraz utanmıştım. Sakinleşmesi için elimi Jeongin'in omzuna koydu. Bu lafı duyan Minho üste doğru çekmişti. Gözü beni aradı, özür dilermiş gibi bir bakış attı ve konuşmaya başladı.
"Öncelikle hiçbir şey bizim suçumuz degildi arkadaşlar, eğer elimde olsaydı böyle bir şey yapmazdım. Tekrardan özür dileriz, böyle olmasını istemezdim."
Aslında Minho'nun soğukkanlı davranışlarını seviyorum. Ama hayır! Ondan nefret etmem gerekiyor, ona karşı bi saygı duygusu bile hissetmemeliydi.
Tam Felix konuşmaya başlayacakken "Felix uzatmaya gerek yok. Gidelim." dedim ve o anlik konuyu sonlandırdım.
Birkaç dakika sonra uçağa bindik. Minholarında bu uçağa bindiğini görünce düşüncelerim netleşti. Şansıma oturduğum koltuk Minho ve Changbin'in koltuğunun tam arkasındaydı.
Biraz konuşmalarına kulak verdim.
Tatil yapmaktan bahsediyorlardı, sıcak ve nemli havada denize girmenin güzelliğinden.Tam dinlemeye devam ediyordum ki Park Chaeyoung'un yaşadığı şehirde deniz olmadığını hatırladım, işte şimdi işimiz bitti.
Hemen yanımda uyuyan Felixi uyandırmaya çalıştım, uyanmıyo ayı, sanırsın kış uykusuna yattı. Belkide önümde oturan Minho'ya sorabilirdim yani tek çarem buydu. Biraz tırstım ve sesim istemsizce bağırıyormuş gibi çıktı."HEY! BU UÇAK NEREYE GİDİYOR LAN!"
dediğim şeyden sonra ben bile şaşırmıştım. Minho ne demek istediğimi anlamayıp
"LANLI LUNLU KONUŞMA BENİMLE LAN!" dedi.
Bağırdığımın farkına vardım ve sakince tekrar sordum
"Şey, pardon bu uçak nereye gidiyor?"
"Aslında sanırım üzgün değilim, gerçekten de haketmiyormuşsunuz. Bindiğiniz uçağın nereye gittiğini bilmeyecek kadar cahil misiniz?"
Çok sinirlenmistim, onu katledicek gibi bakışlar attım. Minho zeka pırıltımız sinirlendiğimi anlayıp tekrar konuşmaya başladı.
"Peki bu cahilliğinizi görmezden geleceğim, Jeju Adası'na gidiyoruz."
Dediği anda küçük bi çığlık attım. Attığım çığlık pekde küçük değildi sanırım, Felix uyanmış şaşkınlıkla bana bakıyordu Jeongin ise ne olduğuna bakmak için arkadan kafasını uzatmıştı.
Olanları Jeongin ve Felix'e anlattıktan sonra biraz düşündük, içimde istemsizce bi intikam duygusu belirmişti. Onlardan intikam almak istiyordum! Felix ve Jeongine döndüm ve kısık bir sesle.
"Artık rotamız Park Chaeyoung'u ikna etmek için uğraşmak değil Lee Minho ve diğer iki şahısa dersini vermek! İlk işimiz otellerini öğrenmek, oyun başlasın."
Evet ilk bölüm bitti inşallah sevmişsinizdir. Yanlışlıkları ve isteklerinizi lütfen yorumlarda belirtin 💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minho Bizim Jisung Bizim
FanfictionJisung: HEY! BU UÇAK NEREYE GİDİYOR LAN ! Minho: LANLI LUNLU KONUŞMA BENİMLE LAN ! (Tamamlandı🗣)