"Hoşgeldin canım! Tam zamanında geldin." Dedi karşımdaki neşeli kadın, çok mutlu gözüküyordu.
Yine mutlu olacaksın.
Esra abla hep böyleydi, orta yaşlarda bir kadındı, çok güzel, düzenli bir ailesi vardı. Evi, eşi geçindiriyordu fakat çocuklarının okul masrafları için o da işe başlamıştı.
Bu işe ilk başladığım gün, ilk konuştuğum kişi o olmuştu. O zamandan beri bana hep anne şefkatiyle yaklaşmıştı.
Sabah 6'dan, akşam 6'ya kadar burada o danışman olurdu.
Onun buradaki mesaisi bitince ben geliyordum zaten. Gece oluncada başkası geliyordu falan. Her neyse,"Sen.. İyi misin Gökçe'cim?"
Bizde bilmiyoruz ki.
Esra ablanın gözleri endişeyle bana bakıyordu. Bir eli kolumu beni iyi hissettirmek istercesine okşuyordu.
İşe yarıyordu da. Esra abla bana yaklaştı.
"Canım, anlatmak istersen dinlerim." Dedi sesini kısarak. Kütüphanenin tam içeri giriş kapısında duruyorduk. İçeri baktım.Orada.
Oradaydı. Hala oradaydı. Kütüphanenin satın alım bölümünde, elinde iki tane kitapla satıcıyla konuşuyordu.
Gözlerim ondan, Esra ablaya döndü, karşımdaki kadın bana öyle beklentili, 'dök içini artık' der gibi bakıyordu.Karşımdaki şefkat dolu, anaç kadına bakarken ruhumun derinliğindeki üzgün, yalnız olan küçük kız çocuğunu susturamadım ve kollarımı onun boynuna dolayarak ağlamaya başladım.
Esra abla kollarını sırtıma doladı, sırtımı bir eliyle okşamaya başladı, her an kırılacak bir porselenmişim gibi çok dikkatli bir şekilde okşuyordu sırtımı. O an o kadar iyi hissettim ki.
İnsanların bana karşı olan küçük, ufak desteklerinde bile hemen iyi hissedebilen biriydim.Ben ağlamaya devam ederken kapı açıldı. Kafam Esra ablanın boynuna gömülüydü, kimin çıktığını göremiyordum.
Telefon sesi.
Esra abla benden yavaşça ayrıldı ve bez çantasından telefonunu çıkardı. O telefonla konuşurken bende etrafa baktım.
Kapıdan bir kaç saniye önce çıkan o'ydu.
Hatta şu an bana bakıyordu. O orman yeşili gözlerinde herhangi bir duygu kırıntısı aradım. Yoktu.
Psikopattır belki?
Kapa çeneni iç ses.
İç sesimle olan çatışmamı bölen şey Esra abla oldu.
"Canım benim gitmem gerekiyor. Çocuklar acıkmışlar, evde yemek te yoktu." Dedi buruk bir gülümsemeyle.Hayır, lütfen bize acımış olmasın. Şu hayatta son istediğim şey bize birinin acıması.
"Sorun yok Esra ablacım, şu kadarı bile bana çok moral oldu. Çocuklara selam söylersin" dedim kısık, pürüzlü sesimle. Gülümsemeyi eksik etmemiştim.
Sonuçta yalandan bile gülümsesek, o gülümseme beynimizde mutluluk hormonu salgılıyordu.
Değil mi?
Karşımdaki kadın bana son kez sarıldı ve kütüphaneden ayrıldı."İyi değilsin."
Ah Tanrım.
Gözlerimi duygudan yoksun olan yeşil gözlere çevirdim. Gözlerimi kıstım ve;
"Bu sizi ne kadar ilgilendiriyor? Ama evet iyi değilim." Dedim ona yaklaşarak. İç kapının hemen yanında duruyordu. O yüzden kimse bizi görmüyordu.
"İlk olarak sadece yardımcı olmaya çalıştım, atar yapmana gerek yok yani. Neyse, bu tavrını üzüldüğün şeye veriyorum." Dedi bana daha da yaklaşarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHAT YOU NEED ||
Teen FictionAnneni yiyeyim o gözler ne öyle! Yeşilin en güzel tonuna sahip gözlerine baktım bir süre, sonra orta büyüklükte, altı üsttekine kıyasla daha dolgun olan dudaklarına, hafif kavisli ama yüzünü tamamlayan burnuna, keskin çenesine... Adam beklemediğim...