2

70 16 31
                                    

Koca bir haftasonu geçmişti. O günden sonra karar verip Seulden apar topar eşyalarını getirmiş ve bu kasabadaki otele yerleşmişti jihoon. Onu daha kolay görebilmek içindi tüm bu çabası ama ne yazık ki yine o cesareti kendin de bulamamış koca bir haftasonunu odada geçirmişti. Ondan bir hareket, bir atak bekliyordu. Bunun yüzünden telefonu eline yapışmıştı adeta. Bir arama yahut bir mesaj bekliyordu. Aslında bunu istemesi saçmaydı, sonuç olarak onu kurtarmış, o teşekkür etmiş ve olay kapanmıştı.Ne diye onu arayacaktı ki? ama lanet olsun ki onu görmek, mesaj atmasını istiyordu. Aslında kendisi de ilk mesajı atabilirdi ama o gün gideceği için panikle numarasını vermiş ama istemeyi unutmuştu. El mecbur onun yazmasını bekliyordu.

İçine dolan umutsuz, güven kırıcı düşünceler onu rahatsız ederken daha fazla odanın içinde takılarak kendine eziyet etmemeye karar verdi. Sahil kenarına inip aylardır üzerinde çalıştığı, bir sayfa bile ilerleyemediği kitabını yazacaktı. Onu bu saatte göremezdi genelde akşam üzeri oturmaya ve vakit geçirmeye geliyordu. Zaten gelirse kitaba odaklanamayacaktı. Aylardır her gün bu kasabaya yazma niyetiyle gelir ama bir cümle bile yazamadan dönmesi tamamen onun suçuydu.

O kitapları okurken ki muhteşem gülümsemesi hep dikkatini dağıtıyordu...

Kordona geldiğinde kendini gölgesi olan bir ağacın altına attı. Havalar ısınmaya başlamıştı bunun yüzünden gölge bir yer ihtiyaç haline gelmişti. Yazı seviyordu Jihoon. Hatta en sevdiği mevsim bile diyebilirdi. Güneşin bu göz kamaştırıcı rengi içini her daim ısıtmıştı. Tabi birde onun gülüşü vardı.

Gülüşü demişken acaba dudağında dahası yüzünde ki yaralar acıtıyor muydu? İyiyim dese de jihoonun içi hala pek rahat değildi. Arada pişmanlık yaşıyor onu hastaneye götürmediği için kendine kızıyordu. Neden yapmamıştı ki zaten, en azından içi rahat olurdu.

Kendine kızdığı için dayandığı ağaca kafasını vurmaya başladı ve bir yandan kendine hakaretler yağdırıyordu. 'aptal, gerizekalısın oğlum sen, aklın neredeydi' gibi cümleler peşpeşe ağzından çıkıyordu. Ama bir anda ağacın sert yüzeyi yerine başı yumuşak bir şeye değince kapattığı gözlerini açmadan eliyle ne olduğu yoklamak için başının arkasındaki şeyi tuttu. Hissetiği şey bir el olunca şaşkınlıkla gözlerini açtı ve hızla elin sahibine baktı. Şaşkınlığı iki katına çıkarken ağzı hafif aralandı.

Hyunsuk karşısında far görmüş kedi gibi bakan çocuğa gülerek baktı. Neye bu kadar şaşırmıştı ki? Sadece başını vurması içini sızlatmıştı. Gülümsemesini silmeden "Acığyacağk. (Acıyacak)" dedi.

Karşısındaki oğlanın şaşkınlığı hala sürerken Hyunsuk acaba yüzümde bir şey mi varki ki neden öyle bakıyor acaba diye düşündü. Aslında bir bakıma doğru düşünüyordu. Jihoon onun yüzünde güzelliğin tanımını görmüş ve bakakalmıştı. Öylece karşısına çıkıp bir anda kalbini hızlandırması şok etkisi yaratmıştı.

Bu sukuneti çok uzun sürerken hyunsuk endişelendiği için telefonunu çıkarıp notlar kısmına bir kaç şey yazdı ve telefonu jihoona doğru tuttu.
Gülümsemesi yüzün de solmuştu hyunsukun.

-iyi misin acaba? Cidden kafanı o kadar sert vurdun?

Okuduğu mesajla yaptığı şeyin ne kadar ayıp ve utanç verici olduğunu farkedince hızla kendine toparladı ve telefonundan notlar kısmına girip -Özür dilerim bir şeyler düşünüyordum, gelince şaşırdım sadece. yazdı. Gerçekten çok utanıyordu jihoon.

-iyi olduğuna eminsin yani. Çünkü bana pek öyle gelmedi. diye yazdı hyunsuk eski gülümsemesini kazanırken.

-Evet gerçekten harikayım hatta o kadar iyiyim ki 5 km koşabilirim. Yazdı ve gülümseyerek baktı. Ardından nereden geldiğini bilemediği bir cesaretle oturduğu gölge yerden yana kayarak yere bir kaç defa pat pat diye vurdu. Sonra yaptığını farkedince utanarak başını telefonuna gömdü.

i hope to god he hears me~hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin