3

60 17 18
                                    

Hayat çok garipti. Hep başka bir yol seçerdin ama o yol seni aksi yönde götürürdü. Ne seçersen seç pişmanlık yaşatırdı. Hayat böyleydi işte.

Jihoonda bu yola girmişti ama o yol onu farklı bir yere sürüklemişti. Emin olamadığı bir takım duygularla savaş vermesini sağlıyordu bu yol. Şikayetçi sayılmazdı, sadece...kendini anlayamamak hoşuna gitmiyordu. Aslında Jihoon duygularını çok iyi tanımlayabiliyordu. Üzüldüğünü, mutluluğunu, korktuğunu, şaşırdığını anlayabiliyordu ve eh nihayetinde sevgiyide anlayabiliyordu. Kendini tanıyordu ama olay hyunsuk olunca sudan çıkmış balığa dönüyordu. Onu gördüğünde heyecanlanması, kalbinin hızlı atması, her daim onu görme isteği, hissettiği özlem aşk olabilir miydi? Sevgiyi bunlarla tanımlayabilir miydi? Kendisi bunun cevabı bilmiyordu ama eğer cevap bunlardan en az biriyse o kalbini hyunsuka kaptıralı haftalar hatta aylar olmuştu. O gece gözleri bir kaç satır üstünde gezdikten sonra denize dalıp giden oğlana aşık olmuştu. Bakışlarında kaybolmuş, kaybolduğu yerde sonsuza dek kalmak istemişti. Ona olan sevgisini anlatamazdı. Bu zamana kadar yazdığı onlarca satır, onlarca paragraf onun sevgisini anlatmaya yetersiz kalırdı. Daha hiç bir şeyini bile tam olarak bilmediği birine nasıl bağlanmıştı böyle bilmiyordu. Belki bir önceki hayatında onu tanımıştı ki bu kadar kolay bağlanmıştı ona. Bilmiyordu jihoon. Ama bildiği tek şey ona olan sevgisiydi.

Yazdığı paragraftan başını kaldırırken son kez göz gezdirdi. Yayınevi ona belirli bir süre vermemişti ama sık sık arayarak jihoonu devam serisini bitirmesini istiyorlardı ve onu sıkıştırıyorlardı. Bunun yüzünden jihoonda strese girmişti. Ve kendisi strese girmekten nefret ediyordu çünkü kollarında her strese girdiğinde küçük benek benek yaralar çıkardı ve ona delicesine kaşıma isteği verirdi. Ne yazık ki doktora bile gitse bir çözüm bulamıyordu, yapabileceği tek şey krem sürüp az strese girmekti. Ama sağolsun çok sevdiği yayınevi ona bu şansı vermiyordu.

"Hay! Cidden bu sefer çok fazla kaşınıyorsun!" Diye kendi kendine söylendi. Gerçektende öyleydi bu sefer farklı bir seviyede yara olmuştu kolları. Canı acıdığı için oturduğu yerden kalkarak yatağının yanında duran valizinin yanına gitti, içinden krem alıp sürecekti. Valizin yanına vardığında etrafın ne kadarda dağınık olduğunu farketti. Bu kasabaya geleli neredeyse bir hafta olmuştu ama jihoon yerleşme gereği bile duymamıştı, duymadığı içinde oda savaş alanına dönmüştü adeta. Gerçi bunu önemsemiyordu çünkü bütün gününü dışarı da geçiriyordu. Şanslıysa hyunsuku görüyor ayak üstü sohbet ediyor ve geri dönüyordu. Aslında onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordu ama ne yazıkki bitirmesi gereken bir kitap vardı. Gerçi o sahil gününden beri geceleri sık sık havadan sudan konuşuyor -çoğunlukla jihoonun kitapları hakkında- kitaplardan söz ediyorlardı. Bu yazışmalarda jihoon bir kaç şey öğrenebilmişti onun hakkında. 25 yaşında olduğunu , liseden sonra okula gitmediğini, küçük bir atölyede zaman zaman resim dersleri verdiğini, ailesinden uzakta yaşadığını öğrenebilmişti. Öğrenebildiği şeyler bu kadarda olsa bu onu fazlasıyla yetmiş ve mutlu etmişti.

Yaklaşık 10 dakika boyunca valizin içinde kullandığı kremi bulamayınca sinirle valizi tekmeleyip "Tam vaktinde unutmuşum gerçekten! Nereden bulucam ben eczane şimdi! Of." Diye söylendi. Gerçekten canı fazlasıyla yandığı için bütün sinirleri gerilmişti. Ama daha fazla böyle oturarak kendine iyi gelmeyeceğini biliyordu bunun yüzünden üstüne hızla bir eşofman ve tişört giyerek kendini sokağa atmıştı. El yordam birilerine sorarak yolu bulacaktı.

Sokağa indiğinde tuzlu havanın kokusunu ciğerlerinde hisseti. Hava artık nemliydi, yaz kapıya dayanmıştı. Bu jihoonun içini biraz da olsa rahatlatıyor, enerjiyle dolmasını sağlıyordu.

Adımlarını ana caddeye çıkarırken kasabanın ne kadar sakin ve sessiz olduğunu düşündü. Gerçekten tek tük insan vardı ve onlarda kendi hallerinde yaşıyordu. Tabi serseri kılıklı tiplerde vardı ama onlar nüfusun küçük bir bölümünü kapsıyordu, onları kafaya takmaya gerek yoktu. Gerçi hala alacağı öcü unutmamıştı, dokunmaya kıyamadığı insana el kaldırmak ne demek gösterecekti. O geceki olayları düşündüğü için kolu daha fazla kaşınırken sinirleri iyice tepesine çıkmıştı. Adeta ayaklarını yere vura vura yürüyordu. Onun bu halini görüp durduran ise koluna dokunan bir çift eldi. Jihoon gördüğü kişiyle siniri bir anda uçup giderken yüzüne konan sevimli gülümsemesiyle hyunsuka baktı. Başıyla selam vererek "selam" dedi. Tane tane hyunsukun yüzüne doğru konuşmuştu, böyle konuşunca hyunsuk kısa ve öz cümleleri anlayabiliyordu.

"Merğhağba (merhaba)" dedi hyunsukta karşılık olarak. Onunda yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Daha dün akşam sahil kenarında konuşmuşlardı ama yinede onu görmek çok iyi hissetirmişti hyunsuka. Aynı duygular jihoon içinde geçerliydi.

Hyunsuk hızla telefonuna sarılarak bir şeyler yazmaya başladı.

-sinirli sinirli nereye gidiyorsun böyle?
 
Jihoon okuduğu mesajla utanırken dışarıya sinirini bu kadar kolay yansıttığı için kendine kızdı. Hemen mesaja karşılık olarak -sadece bir eczane arıyordum. Yazdı. Hyunsuk okuduğu mesajla kaşları çatılırken -eczane mi? Neyin var iyi misin yazdıktan sonra jihoonu baştan aşağı süzdü. Herhangi bir yara, morarma tarzı bir şey arıyordu. Çünkü aklına tanıştıkları gece ona saldıran çocukların jihoona saldırdığı düşüncesi yer edinmişti. Gelen bildirim titreşimiyle bakışlarını jihoondan çekip telefonuna odaklamıştı.

-iyiyim demek isterdim ama kollarım feci şekilde kaşınıyor yazmıştı ve kollarının iç tarafında bulunan küçük benek benek yaraları göstermişti. Hyunsuk gördüğü şeyle şaşırırken istemsiz olarak jihoonun kolunu tutmuş ve yakında incelemeye başlamıştı. Jihoon ise ani gelen bu yakınlaşmada hazırlıksız yakalanmış boşta kalan eliyle utançtan kıpkırmızı olan yüzünü saklamıştı. Daha fazla bu yakınlaşmaya katlanamaycağını anlayınca hyunsuku omuzlarından tutmuş ve hafifçe kendinden uzaklaştırmıştı. Hyunsuk yaptığı şeyi farkedince şaşırmış ve o da utanmıştı. İki genç sokağın ortasında kıpkırmızı bir şekilde birbirlerine bakıyordu.

Bu bakışmayı kesen hyunsukun mesajı olmuştu. -eczane bir kaç sokak ileride, seni götürebilirim. Yazmıştı. Jihoon okuduğu mesajla yüzünde gülücükler açarken hızla başını olur anlamında sallamıştı. Açıkçası daha fazla oyalanıp kolundaki acıya katlanmak istemiyordu. İkili yanyana yaklaşık 10 dakika kadar yürüdükten sonra eczanenin önüne gelince jihoon hyunsuka beklemesini işaret ederek içeri girip aradığı ilacı almıştı. Geri hyunsukun yanına döndüğünde yüzünde ki gülümseme bir türlü silinmiyordu. Sonunda kolları rahatlayabilecekti. Hızla hyunsukun kolundan tutup ona "krem süreceğim. Şöyle oturalım." Dedi ve usulca gölge bir bankın altına çekti. İkili oturduktan sonra jihoon aldığı ilacı hızla poşetten çıkarıp kollarına sürdü. Kremin geçtiği yer canını yakarken yüzünü buruşturmadan edememişti jihoon. Kremi iyice koluna yedirirken gelen bildirim sesiyle irkilmişti. Kolundaki acıya fazlasıyla odaklanmıştı.

-iyi misin? Kolların neden böyle oldu? :''''( okuduğu mesajla jihoonun yüzüne bir gülümseme yerleşirken parmakları telefonun ekranı üzerinde gezinmeye başladı.

-iyiyim merak etme, sadece strese girdiğimde kollarımda böyle şeyler çıkıyor. Egzama gibi bir şey :>> jihoonun karşısındaki çocuğun yüzünde ki tebessüm sönerken telefona bir şeyler yazmaya başlamıştı.

-stres mi? Neyi stres yaptın ki? Cidden çok kötü görünüyor kolların

- sevgili yayınevim Altın saatin 4. Kitabını bitirmem için baskı yapmaya başladı. Bir türlü bitiremiyorum da.

-ahh anladım!!! Ama bu kadar stres yapmamalısın, baksana kolların çok kötü olmuş! Bir de kesin kollarını kaşıyorsundur, iyice mahvetmişsin kollarını! Ayrıca ilham mı gelmiyor? Hatırladığım kadarıyla buraya ilham verdiği için gelmiştin. İşe yaramıyor mu yoksaa

Jihoon okuduğu mesajla sırıtırken aklında çalan çanlar onu heyecanlandırmıştı. -aslında işe yarıyorrr ama...aklımı dağıtan biri var, onun yüzünden zihnimi bir türlü toparlıyamıyorumm ^:0:^

Hyunsuk okuduğu mesajla istemsizce o kişiyi merak ederken içine gizli gizli sızan ve kanında gezen kıskançlığı farketmişti.

-ohh kim acaba o kişi?? Bu kadar aklını dağıttığına göre önemli biri olmalı:*

Jihoon okuduğu şeyle sırıtmak istesede kendini sakin tutarak klavyeyi tuşladı.

-ahh evet, önemli biri ve o kişi...

-tam şuan yanımda oturuyor.

*

UWU KRİZİİİİİİİİ NANİNANİNANİ AMBULANS İMDATTTTT

Umarım beğenmişsinizdir bu bölümün başı pek içime sinmedi ama sonlarda toparladım gibi hissetiğim için atıyooommm:*

i hope to god he hears me~hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin