Ordumuza geri dönüp başına geçtik. Zorlu bir görevden sonra daha da zorlu bir görev gelicekti, bu sefer Suriye'ye gidecektik. İkimiz değil 12 kişilik bir profesyonel orduyla gidecektik. Saat 00:00 helikoptere bindik ve Suriye'ye doğru yol aldık. Saat 03:58 hava kapkaranlık ama üst bombaların yerini bulup imha etmemiz gerekti. Gruba dönerek "Ey Türkiye Osmanlı ordusu bugün burdan sağ yada canlı çıkacağız ama o üst silahları imha etmeden gitmeyeceğiz, tüm çocukların hayatları buna bağlı. haydiiiiii toplaaaaan." "Emredersiniz" "neey duyamadım,sesin çıkmıyoooor" "emredersiniz komuuuutanııııım" ordan Volkan "duyamadım" yer inleyecek şekilde "emredersiniz komutanım" hep beraber toplanarak görevleri dağıttım. Ali Yusuf karşı çatıya çıktı bende nöbetçilerin işini bitirdim ve yüksek bir yer bularak oraya yerleştim. Bugün bu işi sessiz sedasız bitirmemiz gerekti ama Suriye gibi bir yerde sessizlik düşünülmez gibiydi. Bir CTV askeri Masal'ı esir almıştı. Hemen Ali Yusuf'a telsizden " hedef kapalı senin tarafta açık olmalı susturucuyla indir" "Komutanım tamam o iş bende" diyerek silahı sıktığı anda Masal sağ tarafından vuruldu, canım kardeşim vurulmuştu. "Lan şerefsiz çaylak nasıl vurdun benim kardeşim gibi sevdiğim kişiyi "çok özür dilerim komutanım" diyerek yöneltti. Ve CTV askerini ikinci mermiyle indirdi. Hemen yerimden ayrılarak Masalı kurtarmaya gittim, tüm planlar artık suya düşmüştü artık gördüğünü vur devri başlamıştı. Masal'ı bir köşeye çektim Ali Yusuf'a telsizle " Elif doktoru bul bari bir işe yara hadiiii hemen lan hemen" " emredersiniz komutanım" Elif doktor yanımıza geldi hemen onları helikopterin yanına doğru götürdüm Türkiye ye gittiler. Artık birde aklım Masal'da olacaktı. belkide Suriyedeki silahların %75 ini imha etmiştik daha fazlasına elimiz uzanmazdı. Basının haberi olmadan ülkemize geri dönmemiz gerekti. Buluşma noktasına geldiğimizde helikopter tekrar buluşma noktasına gelmişti ama şerefsiz CTV askerleri helikopteri yakmışlardı en az 25-30 kişilik bir ordu vardı buna hiç mi hiç gücümüz yetmezdi. hemen bir yere doğru kaçtık telsizle Albaya "biz El Rakka dan Halep' e geçiyoruz oraya bir helikopter indirebilirmisiniz?" " evladım Şahin oraya helikopter indirirsem hilekar basın olayı maffeder buna gücümüz yetmez." " O zaman sınır kapısının oraya bir orduyla gelebilirmisiniz?" "Tamam Şahin bekleyin oğlum gelcez sessiz sedasız geçircez sizi ülkemize ama çok hızlı olun lütfen" "sınıra doğru giderken Su kolundan Kübra isi bacağından vuruldu sınra gitmemiz çok zor oldu. Artık CTV liler bize hiç bir bok yapamazdı. Su ile Kübra' yı hastaneye yatırdık. Masal'ın yanına gittik Elif doktora döndüm "durumu nasıl? Kaç güne iyileşir acaba" "çok büyük bir şey yok 2 gün sonra iyileşir." "acaba Su ile Kübra kaç güne iyileşir?" "onların bir şeyi yok yarına iyileşirler." Allaha şükürler olsun ki ordumuzda büyük bir hasar yoktu. Bu akşam Vietnama yol alıcaktık ama 3 kişi gidecektik. Bir toplantı yaptık. Ve arkadaşlara döndüm "vatan bayrak uğruna ölmek gerekse ölürüz bu şuana kadar yaptıklarımız sessiz saldırılardan en az 10 kat daha sessiz olacaktır. Benimle gelmek isteyenler ?" herkes gelmek istiyordu ama üç kişiyle gidecektik. Volkan,Zeynep ve ben gidecektik. Ali Yusuf' u bir tarafa çektim "çaylak 300 şınav 500 mekik" "ohaa ya ohaa" "neey duyamadım?" "emredersiniz komutanım" "böyle adam ol ve savaş ilan edilene kadar hiçbir göreve gelmiceksin" "yook artık" "kes lan artist, senin bu gruba nasıl aldılar bilmiyorum sen ama kesin torpillisin" sessizce "he lan sanane her seye karışma" dedi arkamdan benim kafa attı gitim yüzune bir yumruk attım ve yere yığıldı boynunun üzerine ayağımi bastım "adam ol lan serefsiz" dedim.ya bu savaş olmadan bitmezmiydi bu iş biz çokta savaş meraklısı değiliz ama bizim elimizde armut toplamıcaktı tabi. Saat 17:00 içimde bir huzursuzluk var sanki bir şeyler olacak gibiydi,ama biz Türkiye Osmanlıyız bu savaşı söke söke alıcağız. saat 17:30 Vietnam yolculuğuna başlıyazcağız turistler gibi giyindik ve uçağa bindik uçak ta ben Volkan Masal ve bir tercüman vardı. Vietnam yolculuğu başlamıştır...