Keyifli okumalar!!
Şarkılar: Teoman, İki Yabancı
Önce hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor her şey sonra hiç geçmeyecekmiş gibi ama bugün anlıyorum ki, ne tamamen bitiyor ne de aklıma geldiğinde sanki canımı yakmayacakmış kadar geçebiliyor. Alışıyordum. Ve daha önce alışmak hiç bu kadar canımı yakmamıştı. Annemsiz yaşamayı beceriyordum ama ben annemsiz yaşamak istemiyordum.
Bırakıyordum. Her ne olacaksa oluyordu zaten. Evet, bir yerlerde tökezliyordum ama düştüm diyemiyordum. Oysa acımın büyüklüğünü yaşamak için yanıp tutuşuyordum ama omuzlarımı indiremiyordum. Korkuyordum. Ya tamamen bırakırsam kendimi ve bu sefer toparlanamazsam diye. Bir gün, sadece beş dakikalığına bile olsa, hiçbir şeyi düşünmeden anı yaşamak istiyordum. Ağlamak belki, yıkıp dökmek ya da, kaçıp kurtulmak, pes etmek. Sadece beş dakikalığına acımı yaşamak istiyordum. Sadece beş dakikalığına güçlüymüşüm gibi durmak istemiyordum.
Ben güçlü değildim ki zaten!
Göğüs kafesim daralıyor, nefesim kesiliyordu ama o an bir gülümseme yerleştiriyordum yüzüme. İyi rol yapıyordum belli ya da insanlar kör rolünü iyi oynuyorlardı. Anlamak istemiyorlardı belki de. Paylaşmak nedir bilmiyorlardı ya da. Ama buna da alışıyordum. Ben annemin kızıydım. O yıllarca babam yanındayken bile onu özleyerek geçirirdi günlerini. Her gün gelip babamın ona sarılmasını beklerdi ama bir gün bile sesini çıkarmazdı. Sabrederdi hep. Bir gün babamın değişeceğini yeniden eskisi gibi olacağını düşünürdü. O gün gelmeden annem ölmüştü.
Ne babam değişirdi ne de annem artık geri gelebilirdi bu saatten sonra. Ama ben geri gelmesi mümkün olmayan zamanları hatırlayarak canımı yakmaya devam edecektim, ta ki bir gün babamın canı yanana kadar. İşte o gün asla vicdanımın sesini dinlemeyecektim. Tıpkı babam gibi. Tıpkı babamın annemin canını yaktığı gibi yakacaktım canını. Ve şüphesiz bunu kendi ellerimle yapacaktım.
Burcu burcu annemin kokusu geliyordu bu yatakta sadece burnuma. Dönüp duruyordum. Çok yorgundum ama uyuyamıyordum. Annemi arıyordum. Sanırım sadece buna alışamayacaktım. Annemle uyuduğumuz geceleri özleyecektim hep. Bununla yüzleşmek gözlerimin dolmasına sebep olmuştu ama o an gözüm camdan gökyüzüne kaydı. Ve bir yıldızın parladığına şahit oldum. Belki de yanılıyordum ama o yıldızı annem sanmak beni gülümsetmişti.
O an yataktan ayaklarımı sarkıtıp ayağa kalktım. Uzay, mışıl mışıl uyuyordu. Onu tek başına bırakmak istemiyordum bu odada ama Mark'ın odasıyla odalarımız karşı karşıya olduğu için ağlarsa duyarım diye onu yalnız bırakıp Mark'ın kapısının önüne gittim. Koridor kapkaranlıktı. Sanki bugün uyumamam için her türlü neden vardı. Kapıyı sessizce çalıp bekledim. Uyumuş olabilirdi. Uyandırmak istemiyordum.
"Miray?" diye ses geldi içeriden birkaç saniye sonra.
"Mark... Girebilir miyim?" diye sordum sessizce.
"Gel tabiki güzelim." dedi. Kapıyı yavaşça sonuna kadar açtığımda Mark'ı elinde telefonla gördüm. Gülümsediğimde hala kapı eşiğindeydim. Telefonu kapatıp komodinin üzerine koyduğunda "Uyuyamadın dimi?" diye sordu. Başımı salladım usulca. "Gel buraya." dedi örtüyü kaldırıp yatakta kenara kayarken.
"Kapı açık kalsa olur mu?" diye sordum. Telsiz vardı ama yine de Uzay ağlarsa ve duymazsak diye korkuyordum. Gülümseyerek başını salladığında yanına gittim. Benim için ayırdığı yere girdiğimde üzerimi örttü. Başımı omzuna yastladım. "Annemi özlüyorum." dedim. Bir eli bana sarılırken diğeri elimi tuttu. "Kokusunu özlüyorum. Onunla uyumayı özlüyorum. Bana sarılmasını özlüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ BİLETİ
RomansBen senin aşık olduğun Miray'ım. Senin öptüğün, senin gözünden bile sakındığın kadınım. Ben senin balın'ım. Ama sen de haklısın; 'En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık veriyor' değil mi? Ama...Ama hani sen bana doyamazdın? Hani? Soğumuş halin çok...