DİLEK AĞACI

16 3 2
                                    

~
*Aşklarım lütfen yorum yazmayı unutmayın fikirlerinizi merak etmeden duramıyorum, ve unutmayın seviliyorsunuz*

~

"Yine bu odada mahkum gibi yaşamaya devam edeceğim sanırım."

Derin bir nefes aldı. Odaya geleli neredeyse yarım saat olmuştu ancak ikimizde tek kelime etmedik. Sonra biraz değişik hissettim ve ona dışarı çıkmak istediğimi söyledim. O da kabul etti ve gerçekten buna sevindim ama sanırım çok belli ettim, çünkü o kabul ettiği an öyle bi güldüm ki herhalde beni gerçekten aptal sanmıştır.

Dışarı çıkarken benim geçtiğim koridordan yürüdük, ve gizli çıkıştan gittik Tanrı aşkına burası hem ürkütücü hem de mükemmel olmayı nasıl beceriyor?!

-----------------------

Dışarı çıktığımız anda yağmur kokusu beni kendime getirdi. Bu koku ne kadar kötü hissedersem hissediyim bana iyi gelebiliyor. "Eee, nasıl hissediyorsun?" Gerçekten ilk cümleyi o kurdu. İşte buna inanamıyorum. Sürekli soru soran bendim hani? "Bilmiyorum, şu an hissettiğim şeyin bir tanımı yok sanırım." Bir banka oturup konuşmadan gökyüzünü izledim, keşke dedim o an. Keşke çocukken annemin elinden tutup gökyüzünü izletseydim o zaman daha güzel görünürdü gökyüzü. Oysa her baktığım gökyüzü aynı, aynı yıldız, aynı karanlık, aynı mavilik, aynı hava... Ama, ama farklı olurdu işte o zaman bir anlamı olurdu gökyüzünü izlememin. Ama şimdi hiç bir anlamı yok, beni seven, ya da beni önemseyen birisi yok yanımda. 

"Ağlıyorsun." Dediği şeyle ona baktım o da gökyüzüne bakıyordu, fark ettim de gözleri ne güzelmiş. Yani kahverengi... Gözlerimi silmiş ne cevap vereceğimi düşünmeye başladım. "Bazen," diye başladım ama devamını getirmeli miyim bilemedim. "Kendimi huzurlu hissediyorum ve içimde her zaman bir burukluk oluyor. Ve bu his, bana kötü şeyler hatırlatıyor." Birden durdum.
"Şu anda terapide değiliz değil mi? Yoksa beni kandırıyor musunuz?" Güldü. Tanrı aşkına bu adam benimle dalga mı geçiyor! Tavşana benziyor, ciddiyim. "Seni kandırmak için bir nedenim yok?" "Belki de vardır? İşin bu değil mi?" Bana baktı, ve kaşlarını çattıp konuşamaya başladı. "Hayır benim işim insanları kandırmak değil. Benim işim insanlara iyi gelip onları iyileştirmeye çalışmak." Opps sanırım yanlış anladı. Ah, her neyse. "Hayır, ondan bahsetmiyordum. Yani onları konuşturuyor ve geçmişteki travmaların falan öğrenmeye çalışmıyor musun?"
Biraz yüzüme bakakaldı, bende biraz etrafa baktım. Sonunda konuşmaya başladı. "Yani, tam olarak öyle değil ama." Şaşırmış görünüyordu. Neden şaşırdı ki? Yanlış bir şey söylemedim değil mi? "Yanlış bir şey söylemedim değil mi?", "Hayır, hayır. Sadece," biraz bekledi sanki söyleyeceği şeyleri kafasında ölçüyor gibiydi. "Bunu daha önce hiç kimseden duymamıştım. O yüzden işimi değişik bir şekilde yorumlaman beni şaşırttı açıkçası." Anladım anlamında başımı salladım. "Tam isminiz ne?" Sorduğum soru onu şaşırtmış gibiydi sadece merak etmiştim. "Merak ettim." Dedim. " Jeon Jeongguk" "Güzelmiş, yani isminiz." Deyip gözlerimi kaçırdım. Kafasını salladı ve konuşmaya başladı. "Pekâlâ artık içeriye girelim mi?" Ona baktım, o ise önüne bakıyordu. Ben de oraya baktım, ama bir şey yoktu. Sadece kocaman bir ağaç vardı ama onun da dikkat çekici bir yani yoktu. Cevap bekliyor gibi görünmüyordu. "Biraz daha kalamaz mıyız?" Sonunda dikkatle izlediği ağaçtan gözlerini çekip bana baktı, ve tekrar o ağaca odaklandı. "Bu ağacı çocukken dikmiştim," bahsettiği ağaca tekrar baktım ve onu bu ağacı dikerken hayal ettim. Komik geldi.
"Adını dilek ağacı koymuştum, her o ağaç büyüdüğü zaman ona yaslanıp dilek dilerdim." Bunlar beni gerçekten şaşırtmıştı. Yani Bay Jeon'u hiç öyle düşünmezdim. Evet Bay Jeon diyorum, çünkü benden gerçekten büyük duruyor. Hem biraz saygıdan kim ölmüş?
"Peki hiç gerçek olan bir dileğimiz var mı?" Düşündü. "Evet, sanırım var. Ama o zamanlar hiç gerçek olmamıştı, ben yine de gidip sürekli bi umut gerçekleşir diye dilek tuttum. Sanırım dileğim yeni yeni gerçek oluyor. Keşke o zamanlar da gerçek olan bir dileğim olsaydı." Dedikleri beni gerçekten de etkilemişti. Onun da keşkeleri varmış. Belki o da kötü bir çocukluk geçirmiştir? "Hmm, anladım. Peki şu an gerçekleşmesini çok istediğiniz bir dileğiniz var mı?" Gülümsedi ve bana baktı. "Var, çok istediğim ve ümitli olduğum bir dileğim var. Ve bu dilek, benim için değil." Anlamamıştım, kimin için o zaman? Tam soracaktım ki onun özeli olabileceğini düşünüp sormaya çekindim. "Kardeşim için."

Aptal, aptal! Anlamıştı işte merak ettiğimi!

"Kardeşiniz için mi?" Bana öyle bir şevkatle baktı ki. Bi an kendimi gözlerinin içinde kaybettim. Sormakla hata mı yaptım? Off! "Zamanı geldiği zaman sen de benim psikologum olursun." Dedi gülerek. O an anladım. Onun da yüzleşemediği acıları, dertleri vardı ve bunlar onun canını yaksa da söylemiyor belli etmemeye çalışıyordu.  Ben de gülerek cevap verdim. Anlatmak istediği veya ihtiyaç duyduğu zaman anlatırdı. Nedensizce ona güveniyorum.
"Neden bahçede kimse yok?" Sorduğum soruya cevabı gecikmedi. "Sen görmemiş olsan da, çok tehlikeli hastalar da var Taehyung. Onları dışarı çıkamıyorlar, çünkü her an kriz geçirebilirler. Ama bazıları ise korkuyorlar, benden, doktorlardan, hatta kendilerinden..." Bu, üzücüydü. Hem de çok. Bir de kendi halimden şikayet ediyordum! Off şimdi kendimden daha da nefret ediyorum. "Bu, bu üzücü." Düşündüklerimi dile getirmekte gerçekten zorlanıyordum, ben de kendimden korkuyordum, ben de insanlardan korkuyordum. Ama asla dışarı çıkamayacak kadar değil. "Evet öyle. Bazıları ise korkmaktan çok düşünüyor ve neredeyse sabahtan akşama kadar kendi kendilerine konuşup tartışıyor." Bunlar beni korkutmuş ve germişti. Şu an bulunduğum yer, uyuduğum yer öyle insanlarla doluydu. Güvende miydim? Sanmıyorum. Bana baktı ve korktuğumu fark etti ki bana dönüp açıklama yaptı. " Bunları seni korkutmak için söylemediğini biliyorsun, değil mi?" Cevap vermedim. Ona güveniyordum. Ama neden? İnsan nasıl yeni tanıştığı, akıl hastanesinde çalışan bir doktora güvenebilir ki? "Taehyung?" Yine de cevap vermek istemedim bunları düşünmeyi bırakıp ona cevap vermeliyim belki de- tam o sırada hastaneden gelen bir çığlıkla bağırdım. "Bu ses ne?!" O ayağa kalkıp gidecekken kolundan tuttum. "Burada yalnız kalmak istemiyorum." Bana çaresizce baktı. "Bakıp geleceğim-" Bir ses daha duyuldu. Bu seferki bir kadın sesiydi. Ne oluyordu? Bay Jeon tam gidecekti ki, doktorlar dışarı çıktı ve bağırmaya başladılar. "Dışarıda hasta olup olmadığını kontrol edin hemen!" Bay Jeon bir bana bakıyor bir de bahçeye bakıyordu.
Tam o sırada bencilliğimin farkına vardım. Belki de bir hasta şu an kötü bir durumdaydı ve onlara ihtiyacı vardı. Tam onun kolunu bırakıp fikrimi söyleyecektim ki bir doktor Bay Jeon'nun yanına geldi. Çok endişeli görünüyordu.
"Jungkook acilen hastanı al ve odasına götür lütfen ya da güvenli bir yere." Bay Jeon hiç beklemeden cevap verdi.
"Sorun ne?!" "Bir hasta odasından kaçmış ve durumu en ağır hastalardan biri, şizofren ve anksiyete şu olan bir hasta ismi Maria. Lütfen hastanın yanından ayrılma, biz hallederiz." Söyledikleri beni şoka sokarken bir yandan da Bay Jeon'nun benim yanımda kalacağı için kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
"Oh pekala size güveneceğim, ihtiyacınız olunca söyleyin." Kolundan tutulup çekilmemle kendime geldim ve bu durumda sadece onun dediklerini yapmam gerektiğini biliyordum.

Beni tekrar hastaneye gizli yerden geçirdi koridor bomboştu ama odalardan bir sürü çığlık sesi ve doktorların konuşmaları geliyordu bu şeyler beni gerçekten çok ürkütüyor. "Hey, sakın ol." Elimi tutup beni rahatlatmaya çalıştı. Elleri gerçekten çok sıcaktı ve o sırada onun elini fazla sıktığımı gördüm, tırnaklarımı eline geçirmiştim. Elimi tam çekecekken izin vermedi. "Sakın olmalısın Taehyung. Sana bir şey olmayacak." Onun gözlerine baktığım zaman bana bir şey olmayacağı konusunda ciddi olduğunu gördüm. Bu beni özel hissettirdi, yani sanırım. Ben de onun elini tekrar sıktım. Biz yürümeye devam ederken birden önünüzü bir kadın kesti. Bay Jeon benim önüme geçti.
"Sakin ol." Çok sessiz konuşuyordu. "Kimsin hastalardan biri mi? Odana geri dön her şey yolunda." Bay Jeon'nun söylediğinin yalan olduğu çok barizdi. Kadın akıllıya benziyordu. "Ne olduğunu biliyorum. Merak etme zarar vermeyeceğim, benim hastalığım zararlı değil. Sadece biraz a-ağır geçiyor. Sizi bir yere götürmeliyim." Söyledikleri Bay Jeon'na inandırıcı gelmemişti belli ki, çünkü artık görüş alanım tamamen kapanmıştı. Tek görebildiğim sırtıydı. Zaten kadını tamamen görememiştim.

"İsmim Caroline"

----------------------------

...

Uzun zaman olduuuu...

                ❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️





Bb askm
💅👁️👄👁️💪🙇‍♀️🙋‍♀️💁‍♀️🙆‍♀️🙅‍♀️🤷‍♀️🤦‍♀️💆‍♀️
Öpüldünüz...















🐰🐻

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Maybe /TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin