Dışlanmak

10 1 0
                                    

Dışlanmak, ben sevilmeyecek insan mıyım diye sorgulatır insana, içten içe tüketir. Sonra biri özür diler, sorun sende değil der, hatalarını anladılar diye düşünürsün ama nafile. En çok da maruz kaldığın bencilliğe, kabalığa, kötü muameleye rağmen gösterdiğin fazla nezakete, anlayışa, inceliğe yanarsın. Polyanna gibi kendini kandırmaya çalışmana, sakin ol hepsi geçecek diye kendini tutuşuna... Kendi dünyanızda boğulun, zerre umrumda değilsiniz diyip gitmek istersin ama bırakıp gidemezsin. 2'den fazla kişi konuşurken değer verdiğiniz kişinin size asla bakmaması hep karşı tarafa bakması bir de kasıtlı değilse çok beter bi durum olur.

Çocuksu, sen burdan git burası bizim cümlesinin açıkça veya gizliden söylenmesiyle gerçekleşen eylemdir dışlamak. İçlenmek ya da içerlemek bu anlamda dışlanmanın tersi değil ardılıdır, dışlanan kişi içerler. Bu böyle sürer gider...

Dışlanmak hem hayattan koparır hem de hoyratça tutundurur. Üstelik bu sadece kaybedenlerin durumu da değildir; kazananlar kazanmalarına yardım edenleri dışlarken kendi dışlanmışlıklarını ve içerlemelerini de anlatır. Kazananların ne kadar da içerleme yüklü oldukları hayret vericidir... Ve önceden de dediğim gibi herhangi biri değil de çok sevdiğiniz biri tarafindan dışlanmak en kötüsüdür... Sanal sohbetlerde bile hissedilir... Birçok şey yazarsınız ama kendinizle ilgiliyse çok kısa cevaplar; karşı tarafla ilgiliyse aman boşver şeklinde tepkilerle savuşturursunuz konuşmayı, kaybolur gider paylaşma isteğiniz. Anlarsınız ki dışlanmak hiçbir zaman yakın olamamaktan daha kötüdür, bir zamanlar çok yakın olduğunuz o kişi tarafindan dışlanınca...

Bedendeki hücrelerin birbirlerini tanımamazlıktan gelip, savunma sistemini harekete geçirip birbirlerini yok etmeleri kadar saçma ama bir o kadar da gerçek bir durumdur. Toplum, en aptal halkası kadar akıllı olan bir sistem işlettiği için, her anlamadığını dışlar.

Aynı zamanda dışlanmak bir duygu halini de anlatır. yaşıtları arasında yalnız hisseden, dünya üzerinde biçimsiz bir nokta olduğunu varsayan bir duygu hali. Belki de bu duygu içerisindeyken yaşamaya devam edebilmemizi sağlayan yegane şey, çirkin ördek yavrusuna olan sevgimiz ve inancımızdır.

Bazı erkekler için konuşacağım. Misket oynarken bile olabilir bu çocuklukta, evet sizi almazlar işte aralarına, sizin misketiniz şöyledir böyledir, yer yoktur, yer dardır falan filan. dışlanmak kişiyi üzen bir eylemdir. Hele o yaştaki çocuk arkadaşları ile misket oynayamıyorsa, dışlanıyorsa bunu kafaya takar, günlüğüne bile yazar.

Aynı zamanda insanın kendisini yoksun hissetmesine ve üzülmesine yol açar. Koskoca bir grubun içine sığamamışsındır, ortamda yeni olduğundan durum daha zordur. Kendini sığıntı gibi hissedersin, bilirsin aslında hepsi seni idare ediyordur. Bile bile de bir şekilde aralarında olmaya devam edersin ama dekor gibisindir. Onlar hep bir aradayken, her şeyi bir arada yaparken sen uzaktan bakmakla yetinirsin. Çünkü ne seni arayan vardır, ne soran, ne de umursayan...

ilk başta durumu anlamazsın. Her zaman üç beş kişinin arkasında koştuğu bebeden ne farkın vardır ki? Hadi onu geçtim sümüklü Osman bile arkadaşlarıyla gezerken sen niye yalnız gezersin ki? Sonra kafanda bi mentalite oluşturursun. Benim kafamda oluşan ise hata yapmaktı. Hatası çok olan insan sevilmez. Azsa genellikle cool olur ve kafası rahattır falan. Bunu acındırarak söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Çocukluktan başlayan bir şey olması bilinçaltına iyi yerleşmesi demek. Bunu farketmekle kalmıyor hatta bakıyorsun ki sen bu durumun kölesi olmuşsun.

Bir geçmişe bakıyorum da ilk okul, orta okul ve kısmen de lisede dışlanan çocuktum. hadi lise de o kadar değil de, ilk okulda başıma gelen dışlanmalar karakterimde derin izler bıraktı. Çok sık bir şekilde ilk okuldaki dışlanma anılarım aklıma gelir. Hani öyle uyumsuz bir çocukta değildim. Hiç sınıfın inek tipi felan da olmadım. Ders başarım da zaten çok dengesizdi. Bir düşük bir yüksek not alırdım. Genelde yüksek bir not aldığımda veya öğretmen tarafından takdir edildiğimde beni dışlayan tipler başıma üşüşürlerdi. Öğretmenin söylediklerinin yanlış olduğunu söyler, ben takdir edilirken kahkahalar atar veya yüksek notumu kopya çekerek aldığımı iddia ederlerdi. Bazende durum öyle bir hal alırdı ki öğretmen de sürüye hitap etmeye çalışıp beni dışlama politikasına katılırdı. bende tüm bu söylenenlere neredeyse inanırdım. Dışa itilme gibi algılansa da dışlananın tercihi olabilir.
Dışlandığı grubun ya da onu dışlayan kişinin normlarını ve orada nasıl davranması gerektiğini bilmesine rağmen; bilinçli bir şekilde aksi şekilde davranıp; pasif bir gidişin kahramanı olmak istiyordur belki dışlanan.

Kişi veya grup onu dışladığını düşünüp kendi içsel döngülerini korurken; dışlanan kişi de bunun kendi tercihi olduğunu bilip onuru zedelenmenden mecburi bir gidişi sulhle çözmüş olabilir.

Öte yandan dışlanmanın mucizesi şudur ki; sayesinde objektif bir bakış açısı için gerekli olan konumu ve acımasızlığı elde edersiniz. Dışlandıkça içe döner, içe döndükçe derinleşirsiniz. Daha büyük dışlanma, daha derin mezara gömülmek demektir. Vir tür ölümdür dışlanmak. Ve bu ölümden geri dönmeyi başarabilirseniz, sözlerinizle veya gözlerinizle diğerlerini öldürme yetisini de kazanmış olursunuz. Tabii ki bu yetiyi her zaman kullanacağınız anlamına gelmez zorunlu olarak.

Dışlanmış bir insan için bir diğerini dışlamak kadar, dışlanmış olan birisine destek olmak da çok kolay olabilir, dışlanmanın yol açtığı ezikliği atlatabilmişse tabii. Çünkü halden anlar ve direnme gücüne sahiptir. Dahası dostluk, dayanışma veya yakınlığa normalden daha fazla açlık duyması ve bulabildiğinde kıymetini daha iyi bilecek olması da muhtemeldir.

Ve yalnızca toprağın altına gömülerek karanlığın içine terkedilmiş olan tohumun büyüyerek bir ağaca dönüşebilme şansı vardır. Toprağa girmemiş tohum ya çürür ya da yem olur.

Bazı insanlar için de nedenini arayıp da bulamadığı insanın tüm sinir sistemini alt üst eden durumdur. Sürekli neden dışlandığına dair bahaneler ya da sebepler aramaya başlarsın ve haklı gördüğün sebepleri düzeltmeye çalışırken kendinden uzaklaşırsın. Bu durum daha da kendinden uzaklaştırır seni. Kendin gibi olamazsın ne kadar çabalasan da. Kendi potansiyelini yansıtamazsın o gruptaki insanlara. Ve işin sonunda biraz da depresyonun eşlik ettiği yalnızlık evresi başlar. Sen de kendini kitaba filme ev içerisinde yapabileceğin şeylere odaklarsın. Bu sürecin son evresi de uzun süredir kimseyle konuşup iletişime geçmediğin için tıpkı emekli futbolcu gibi eski performansını kaybetmeyle son bulur. Size tavsiyem değerli okuyucular elinizden geldiğince yeşil sahalardan uzak kalmayın. İmkanınız varsa başka çevreler edinin ancak sırf çevre edinmek amacıyla zehirli dostluklar kurmayın. Hiç kimseye sırf sizin yanınızda duruyor diye kendinizi yoldurtmayın.

Gözyaşlarımdaki Sevgi Açlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin