3 | KİMSİNİZ SİZ?

111 10 13
                                    

Cadı hepsini şehirlere götürüp ailelere dağıtmıştı.

Tabii aileler kendi çocukları olduğunu zannediyordu.

Çünkü evet yine cadı.

Ailelerin zihnine onların çocukları olduklarını koydu.

İlk uyanan Heeseung oldu.

Gözlerini açtığında gözlerini elleriyle kapadı.

"Tanrım bu kadar fazla gelen ışıkta ne"

Kadın gidip ışığı kapadı ve Heeseung'un yanına geri geldi.

"Nerdeyim ben neden buradayım"

"Burası senin evin ya Heeseung"

"Burası benim evim mi nasıl ya"

"Sanırım çok etkileyici bir rüya gördü bizi unutmuş baksana"

"Siz...kimsiniz?"

Kadın ve adam birbirlerine baktılar.

Kendi oğulları diye bildikleri çocuk şimdi onlara "siz kimsiniz" diyordu.

"Nasıl biz kimiz oğlum?"

Heeseung oturur pozisyona geldi etrafına bakındı

"Bende onu soruyorum siz kimsiniz neden ben buradayım beni kaçırdınız mı"

Kadın ve adam yine birbirlerine baktılar.

Kadın Heeseung'ın yanına oturdu.

Heeseung'ın tam saçına dokunacaktı ki Heeseung onun elini itti.

Adam Heeseung'ın saçına baktı.

Sanki rengi değişiyordu. 

"Saçının rengi değişiyor"

Kadın Heeseung'ın saçına baktı saçları kahverengi olan Heeseung'ın saçı şimdi simsiyahtı.

"Tanrım Heeseung saçlarının rengi nasıl değişti"

Heeseung yerinden kalktı ve odasındaki aynanın yanına gitti.

Saçları cidden simsiyahtı.

O sırada Jongseong uyanmıştı.

"Peki sizin anlattığınıza göre siz benim annem ve babamsanız neden ben sizi hatırlamıyorum?"

"Kabus falan mı gördün hayat-"

"Bana hayatım deme lütfen seni hala hatırlamıyorum"

"Sadece 10 yaşındaki bir çocuk nasıl böyle cümle kuruyor"

"Bu seni alakadar etmiyor"

Jongseong kızgın bir ifadeyle adama baktı.O sırada saçları yavaş yavaş grileşmeye başladı.

"Tanrım Şuna bak Jongseong'un saçları gri oluyor"

"Saçlarım gri olamaz onun için sihirlerimin olması lazım"

"Jongseong şaka yapmıyoruz cidden gri"

Kadın Jongseong'a telefonunu verdi.

Ve kamerasını açtı.

"Saçlarım.."

O sırada Jaeyun uyanmıştı.

"Jaeyun in ordan konuşarak çözelim hadi oğlum"

Jaeyun dolabın üstüne çıkmış kadın ve adama bakıyordu.

İnmeye de hiç niyeti yoktu.

"Asla!Sizi tanımıyorum kimsiniz siz neden buradayım!?"

"Jaeyun kabus görmüş olmalısın"

"O zaman bizi unutmazdı ama"

"Ama-"

"Jaeyun sorun ne bebeğim neden böyle yapıyorsun?"

"Bana bebeğim deme kimsin sen!"

Jaeyun saçları yavaş yavaş kırmızı olmaya başlamıştı.

"Jaeyun saçlarına boya mı döktün"

"Hayır ne saçmalıyorsun"

"Saçların kırmızı"

"Yine beni kandırıyorsunuz"

"İn aşağıya bak kendin o zaman"

Jaeyun dolaptan aşağı sarkarak aynaya baktı.

Saçları cidden kıpkırmızıydı.

Bu nasıl olmuştu?

Boyamamasına rağmen saçlarının rengi nasıl değişmişti?

O sırada Sunghoon uyanmıştı.

"Size inanmak istemiyorum ama inandırıcı gibisinizde"

"Biz senin ebeveynleriniz Sunghoon bize inanmalısın"

"Elinizde DNA testi yok"

"Teste ihtiyacımız yok ki"

"Yoksa beni kandırıyor musunuz"

"Ah pekala yarın gidip yaptırırız yeter ki inan"

Sunghoon'un saçları mavileşmeye başlamıştı ve en sonunda masmavi olmuştu.

Kadın ve adam gözlerini iki kere ovuşturduktan sonra Sunghoon'un saçına tekrar baktılar.

Gerçekten kahverengi saçları maviye dönmüştü.

"S-sunghoon saçların mavi?"

"Mavi mi imkansız"

"Yalan değil"

Sunghoon gidip aynaya baktı.

Ve çığlık attı.

"AAA KARİZMAM BOZULDU"

O sırada Jungwon uyanmıştı.

"Saçların kahverengi değil miydi Jungwon?"

"Yoksa yine mi boyalarla uğraştın?"

"Tanrım sana kaç kere onların zararlı olduklarını söyledik"

"Neden bizi hiç dinlemiyorsun"

"Ya saçlarının hepsi dökülürse"

"Kel mi kalmak istiyorsun?"

Jungwon sadece kulaklarını kapatıyordu ve onları dinlemiyordu.

Fakat aynı hatırlamadığı kardeşleri gibi saçlarının rengi değişmişti.

Saçları beyaz olmuştu.

O sırada Chulsoo uyandı.

Chulsoo gözlerini açtığında adam onu kucaklamış hastaneye götürüyordu.

Ya saçlarından şüphelenmişti yada uyumasından.

Kimse kendi çocuğuna zarar gelmesini istemez yani ben öyle düşünüyorum.

"Neden dışardayım noluyor?"

"Oğlum sonunda uyandın"

Adam Chulsoo'yu yere bıraktı.

"İyisin değil mi"

"İyiyim neden ki?"

"Saçların mor oldu ve uyanmadın bizde korktuk seni hastaneye götürüyorduk"

"Ne olur ne olmaz diye"

Kadın ve adam Chulsoo'ya bakıp gülümsediler.

"Ama bir şey yok k-"

Adam Chulsoo'nun sağ elini kadın da sol elini tuttu ve hastaneye ilerlediler

"Yaa bırakın beni"

"Bunun ne olduğunu öğrenmeden olmaz Chulsoo"

Pekii ya Seonwoo?O neredeydi?O da uyandı fakat..

THE LOST PRINCES | ENHYPENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin