merhaba, iyi okumalar^^ Medya: Çınar ve Ege;)
Dikkat! sh alert!
××××××××
..."Artık benimsin Ege."dedim. "Ve seni bırakmaya hiç niyetim yok."
O an ikimizin de kalbi deli gibi atıyordu, ikimiz de bunun için bekliyormuşuz meğer. Ben ne zamandır bu günü beklemiştim. Her ne kadar utansam da yüzümde kocaman bir gülümseme ile ona baktım.
"Çok mu beklettim bunun için?"diye sordu masumca.
"Biraz öyle oldu..."dedim yalandan somurtarak.
Az önce resmen öpüştüğümüzü yeni yeni idrak edince ikimizi de bir utanç duygusu kaplamıştı. Ege yavaşça üstümden kalkarken ona yardım ettim ve yanımda getirdiğim çantadan bir sweatshirt çıkartıp ona uzattım.
"Giy."
Aptal çocuk sadece kazakla dışarı çıkmıştı. Dediğimi ikiletmeyip hemen başından geçirdi. Bende bu sırada şemsiyeyi açıp tepemize tuttum. Yerde oturduğu için altındaki kir içindeydi. Silkelemesine yardım ettim ve sonra birlikte mezarlıktan çıktık.
Yan yana yürüyorken konuşmuyorduk. Sadece adım seslerimiz ve yağmur vardı. Bir de arada sırada burnunu çekiyordu. En iyisi bir an önce onu eve götürmeliydim.
Tam olarak yirmi dakika sonra evine gelmiştik. Biraz şapşal olsa da anahtarını almayı unutmamıştı bu yüzden hemen içeri girdik.
Islak şemsiyeyi kapıda bıraktım ve onu odasına götürdüm. Nedense kendimi onun annesi gibi hissediyordum ve Ege de buna izin veriyordu. Normalde herkese karşı tavırları kabaydı. Ben dışında.
"Çıkart üstünü."
"Ne? Niye?"
"Islandı çünkü. Çıkart."
Ofladı. "Ama sen kokuyor."
Lanet olsun. Bunu söylerken utanmıştı ve o kadar tatlıydıki. Öte yandan ondan böyle sözler duymaya alışık değildim bu yüzden garip gelmişti.
"Yav, hasta mı olucaksın?"
"O kadar da ıslanmadı bence, hasta olmam yani abartma. Zaten sağanak yağmurdu biz yolu yarıladığımızda bitmişti."
"Tamam ya tamam."
"Çok istiyorsan çıkartırım."
Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Sen kaşındın Ege.
"Çıkar lan. Çıkar göster."
Biraz şakaya vursam da ne yazık ki hâlâ iyi bir modda değildi. Yine mırın kırın edince gözlerimi devirdim ve yaklaştım. İş başa düşmüştü.
Sweatin uçlarından tutup kaldırdım ve bir çekişte kaldırdım. Saçları havaya kalkıp kabardı. Gülerek onları düzelttiğimde utanan gözlerle alttan alttan bana baktı. Üstündeki kazağa baktığımda bunun daha ıslak ve kirli olduğunu gördüm. Bunu da çıkarmam gerekiyordu.
"Sen mi çıkartırsın ben mi yapayım?"
"Ne? Bunu da mı?"
"Evet? Görmüyor musun hâlini?"
Üstüne değerlendirici bir bakış attığında haklı olduğumu gördü ama yine de istemiyordu. Bu biraz garipti.
"Peki ben çıkayım o zaman sen kendin giyin..."diyip odadan çıktım.
"Çınar!"diyip beni durdurdu. Kapıdan ona baktım. "Senden utanmıyorum."
"Tamam? Güzel."
"Yanlış anlama yani."