***Karanlığa teslim olmuş bir kadını geri döndüremezsiniz...
Bulutlar, acılarını sessizliğin hakimiyetinde birer birer yeryüzüne bırakıyordu. Belki de kirlerinden arınır diye düşünüyordu insanoğlunun. Belki de ödül olarak gördüğümüz yağmur damlaları aslında bize verilen bir cezaydı. Boyutu ne olursa olsun... Asıl sorun da bu değil miydi zaten? Bize karşı gösterilen her iyimser tavrı ödül olarak algılamıyor muyduk? Dünyayı kirden arındırmak için yağdığını düşündüğümüz yağmur damlaları ya aslında o damlalarla insanoğlunu boğmak istiyorsa?
İnsanlara garezi olan yağmur damlalarının altında herkes günahlarına koşar gibi koşuşturuyordu boş sokaklarda. Sessizliğe gebe kalmış sokakları esiri altına alan yağmur kim bilir duyulması gereken kaç sesi bastırıyordu? Kimler günahlarının acı sesini yağmurun hırçın sesine gizliyordu? Hayatın acı yüzü ile karşılaşmış kaç insan, anne karnından yeni kopmuş bir bebeğin, bu dünyaya gelmesinin acı haykırışı gibi haykırıyordu?
Saat on ikiyi bir geçiyordu. Bir dakika ile yeni bir güne devir olmuştum. Geçtiğim her ara sokakta biraz daha sessizliğe sarılıp hiçliğe doğru ilerliyordum. Sesim, her sokak arasında biraz daha içime gömülüyordu. Adımlarımı atıp geçtiğim her sokak lambasının ardımdan cızırtılar eşliğinde sönmesi, ömür boyu karanlığa mahkum olduğumu simgeler gibiydi.
Yalın ayak yürüdüğüm asfalt yoldan başka sapacağım bir sokak daha yoktu. Üzerimdeki hiçbir yeri sağlam olmayan elbisemin ilk renginden, beyazlığından artık eser yoktu. O da kirlenmişti. Ama bir çocuğun elbisesinin kirlenmesi gereken sebepten değil.
Kendimin olup olmadığını bile bilmediğim, vücudumun her yerinden, geçtiğim asfalt yola izini bırakan kırmızılıklar yağmur damlalarına karışıyordu. Yağmur, ben gittikçe peşimden gelmeye devam ediyor, onun nefesini ensemde hissetmediğim tek bir saniyem bile geçmiyordu. Yere düşen damlalar sanki artık bana bundan sonra birlikteyiz diyordu. Attığım her adımımda yanımda olacakmış gibi.
Sonunda berrak suyu da kana doyurmuştum...
Hiç ışık yoktu. Artık farkındaydım. Karanlık, yeminli olduğu beni, içine hapsetmeden durmayacaktı.
Tüm sokak, tüm dünya artık bana tamamen karanlıktı.
Karanlık. Zifiri karanlık.
Aynı çocukluğum gibi...
Aynı şimdim gibi...
Aynı geleceğim gibi...
Yıllar önce terk edilmiş, esrarkeş ve alkoliklerden başka misafiri olmayan sokakta artık bir de ben vardım. Etrafta ben de dâhil, canlı varlığa ait hiç bir kalıntı yokken bana canlı olduğumu hissettirmeye çalışan tek bir çiçek, terk edilmiş araziye sanki özenle dikilmişti.
Bembeyaz bir çiçek... Alışık olmadık, hayatımdaki belki de tek renkti.
Beyaz, kirletilmek için mükemmel bir renkti...
Kanlı adımlarımı peşimden sürükleyerek beyaz, narin, masum çiçeğin yanına, onu da kana bulamaya adımladım. Ben kana bulandıysam herkesi kana bulayacaktım. Benim kana bulanmamda ki tüm etkenleri tek tek kana boğacaktım.
Çocukluğum üzerine yemin ederim. Bu, tek bir çiçek şahidim olsun ki ben, bana bunu yapanların hepsinin biletini bu boş arazide, hiçliğin sessizliğinde, can almak için yanıp tutuşan bu yağmurun altında kesecektim.
Kendi ellerimle, akan kanlarını, yağmura adayacaktım...
Tüm hiçliğimle, bu boş arazide, hiçliğin sessizliğinde, can almak için yanıp tutuşan bu yağmurun altında yemin ediyorum.
Ben yemin ediyorum.
Ben...
Ben kimim?
Ben kimdim?
Ve daha da önemlisi...
Ben kim olacaktım?
...
Her karanlığa düştüğünüzde, o karanlığı aydınlatacak bir çift göz elbette ki vardır. Bu karanlığı aydınlatmanın tek yolu ise o gözleri bulmaktan geçer. Kim bilir, belki de çoktan buldunuz ama farkında değilsiniz...
Üstte yazdığımı ilerleyen bölümler de daha iyi anlayacaksınız :')
Uzun bir aradan sonra herkese tekrardan merhaba arkadaşlar :)
Kitabı düzenlemeye aldım ama ne yazık ki bir türlü düzenlemeye fırsatım olmadı, bu sebepten daha yeni düzenlemeye başladım. Bu bölüm biraz daha giriş bölümü gibi olduğundan hemen düzenleyip yayınladım ama diğer bölümlere henüz geçemedim.
Kurgu da köklü değişikliğe de gidebilirim, bunu henüz tam net olarak bilmiyorum. Bu sebepten sizden ufacık bir zaman talep ediyorum ve sizlere en güzel haliyle bu kurguyu sunmak istiyorum. Çünkü bu kurgu neredeyse benimle sekiz yılı aşkındır birlikte, lise zamanlarımın başında hatta ondan daha öncesinden kurguladığım ve zaman geçtikçe geliştirdiğim bir kurgu.
Sizleri çoook seviyorum, Hoşça Kalın, Sağlıcakla Kalın, Fenris ile Kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENRİS|DÜZENLENİYOR
Teen FictionHer kadının elbet bir yarası vardır. Bir de yarasına merhem olanı...