"Bana söz verir misin?" dediğimde sıkıca tuttuğu elimi dudaklarına götürdü ve öptü. "Söz."
Ama genç kız bilmiyordu ki her sözün ve kelimenin bir geçerliliği vardı ve süresi geçince genç adamın verdiği söz de kelime de uçup gidecekti.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
1 ay sonra
Hogwarts'a geri dönme vakti gelmişti. Leamoa, Hogwarts'ı 1 ayın ardından bugün uğurlayacaktı. Aslında bu 1 ayda Tom ile yakınlaşmıştık.
Axel'e yakında geleceğimin mektubunu gönderdikyen hemen sonra Bay ve Bayan Gramon'a da olayı izah eden kısa bir mektup göndermiştim. Onların mektubu ise ben mektubumu gönderdikten bir gün sonra elime ulaşmıştı. Kendilerinin beni her zaman kızları kabul edeceklerini, başım sıkışırsa onlara gelmem gerektiğini yazan mektubu okuduğumda içten içe sevinmiştim.
Liam ve Ethan da benim de Hogwarts'a gideceğimi öğrenir öğrenmez dibimden ayrılmaz olmuşlardı. Sanki onlarla bir daha görüşemeyecekmişim gibi.
Görüşemedi, görüştürmedi...
Bana gelecek olursak, iki yıl önceye göre mutluydum. Tom, Lord Voldemort'a birkaç gün önce mektup yazmış; döneceğimizi ve bu yüzden nişan için hazırlık yapılmasını istemişti.
Yattığım yerden Tom ile olacak nişanımızı düşündüm. Evet, bugün Hogwarts'a geri dönüyorduk ve ben yatıyorum. Yatağımın ucunda yatarken bir anda belime dolanan eller beni kendine çekti. Tabii ki de bu Marvolo'dan başkası değildi. Vücudumu ona döndürdüm. Dalgalı saçları yüzüne gelmişti, ne kadar zararsız gözüküyordu öyle...
"Marvolo?" dedim onun kapalı gözlerine bakarak, "Hmm..." diye mırıldandı. Kediler insan olsaydı kesinlikle biri Marvolo olurdu.
"Marvolo?" dedim tekrardan, by sefer gözlerini açtı ve benim okyanusun derinliklerini andıran lacivert gözlerime dikti zümrüt yeşili gözlerini.
"Söyle.." dedi uykulu bir sesle. "Saçlarınla oynayabilir miyim?" diye sordum ona, "Oynayabilirsin senin sormana gerek yok." dediğinde gülümsedim çünkü saçlarına bağlı biriydi. Onlara özenir, her sabah şekil verirdi.
Yüzüne düşen dalgalarla oynamaya başladım. O ise saçlarına dokunduğum gibi tekrar gözlerini kapadı. Saçları yumuşaktı. Bir kızın kıskanabileceği kadar güzel ve yumuşak saçları vardı.
"Marvo-" diye başlayacağım cümleyi Pansy'nin kapıyı 'pat' diye açarak bağırması bitirdi.
"Kalkın! Hadi gidi- Wow, Merlin teyze olmaya hazır değilim!" diye bağırınca Marvolo gözlerini açtı. Önce sert bir şekilde baksada benimde Pansy'e hak vererek kalkmam ile o da yavaşça yataktan kalkarak banyoya girdi.
Pansy ile dakika kadar konuştuktan sonra bende giyinme odasına girip dün her şeyi bavuluma kaldırmış olduğum dolabımı geçtim ve yanındaki sandalyeye hazırlamış olduğum kıyafetleri alarak üstüme geçirmeye başladım. Altıma siyah bir pantolon, üstüme ise bir mavi ince bir kazak giymiştim. Saçımı düzeltip makyajımı yaptım ve aynaya bakarak kapıyı çıktım.
Odanın içinde Marvolo'yu göremeyince yemekhaneye gitmek için tam odadan çıkacaktım şimdi birinin beni kapı ile kendi arasına almasıyla bu sadece bir amaç olarak kaldı.
Karşımda duştan çıkmış bir adet Tom Marvolo Riddle duruyordu. Saçlarındaki damlalar boynundan göğsüne, göğsünden de kaslarına doğru iniyordu.
"Nereye gidiyorsun?" dedi gözlerini gözlerimden çekmeyerek
"Yemekhaneye." dediğimde başını onaylarcasına salladı ve elini kapıdan çekip, doğruldu. "Tamam birlikte ineriz, biraz bekle." dediği gibi kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
᯾¹⁷³ 𝑌𝚤𝑙𝑙𝚤𝑘 𝑁𝑜𝑡𝑡 𝑃𝑟𝑒𝑛𝑠𝑒𝑠𝑖᯾
Fanfiction"Bu 173 yıl boyunca Nott ailesinin nasıl bir tane bile kızı olmadı sanıyorsun?" dedi ve üstüme yürümeye başladı. "Yaklaşma bana, hiçbir şey duymak istemiyorum!" "Duymak zorundasın, zorundayız!" "Sana duymak istemiyorum dedim!" "Lütfen öyle demeyin l...