"bugün öğleden sonra dersimiz olmayacak, o yüzden servis sizi erken evlerinize bırakacak. tamam mı canlarım?"
jeongin güler yüzü ile tüm öğrencilerine bildirisini yaparken meraklı bakışlar üzerine dönmüş, çoğu yaptığı boyamayı bırakmıştı.
"öğretmenim, niye erken gidicez eve?"
sınıftan yükselen meraklı sese doğru döndü jeongin, hepsinin tek tek boyamalarına baktı tekrar.
"hani size demiştim ya, bebeğim olacak diye. bugün onu görmeye gideceğim"
jeongin'in konuşması ile meraklı bakışlar artarken bu sefer jisung atladı söze.
"öğretmenim bebek nerede oluyor ki?"
jisung'un büyük meraklı gözlerine bakarken yanına eğilip saçlarını okşadı onun jeongin.
"anne ve baba birbirini çok sevince, bebekleri oluyor"
jeongin'in dediğine jisung omuzlarını silkti hafifçe, eline kırmızı kalemini alarak geri döndü boyamasına.
"ama benim bi tek anikim var ki"
diye konuştu bilmiş bilmiş, jeongin'in gülüşü buruklaşsa bile diyemedi bir şey. tekrar saçını okşadı onun ve diğer çocuklar da boyamalarına devam ederken tek tek hepsine bakıp boyamalarının anlamlarını sordu. çocukların hayal güçlerinden acayip şeyler çıktığı için çocuklarla muhabbet etmeyi her zaman çok seviyordu.
öğle yemeği vakti geldiğinde hepsi masalarını toplayarak beslenme çantalarını açtı, jeongin oturup hepsiyle karşılıklı yedi yemeğini. çıkış vakti geldiğinde ise hepsinin servise bindiğinden emin olup ayrıldı anaokulundan. bugün eşi ile birlikte bebeklerinin cinsiyetlerini öğreneceklerdi ve kendisini bulutların üzerindeymiş gibi hissediyordu.
***
"aniki! hyungieme gidelim hyungieme gidelim!"
evde jisung'un yanında olacak kimse olmadığından minho'nun servis şoförüne yaptığı rica ile jisung şirkete gelmiş ve servisten iner inmez minho'ya kendisini felix'e götürmesi için yalvarıyordu.
"hyungien yorgun olabilir, bakalım önce müsait miymiş tamam mı?"
jisung hızlı hızlı başını sallarken bir eliyle minho'nun elini sıkıca tutmuş, diğer eliyle ise çantasının kulpunu tutmuştu. beraber asansöre binip minho'nun odasına çıkarlarken jisung asansör aynasından saçını düzeltmişti.
"bugün chaewon saçımı beğendi"
minho'nun kaşları anlık havalanırken jisung'un aynadan gururla kendine bakışına sırıtmıştı. sabah yarım saat boyunca saçlarını jölelemek için kavga etmiş, sonra da ayna karşısına geçerek saçlarını yana yatırmıştı.
"işe yaradı yani tüm kavgan?"
"hıh bana izin vermiyordun bi de! bak beğendi işte"
jisung kollarını göğsünde birleştirip ayağını yere çarparken asansör açılmış ve odasına geçmişlerdi. minho önce onun çantasını ve montunu alarak askılığa asmıştı.
"hadi hyungieme gidelim"
"sabırlı ol sung"
"sıcak çikolata da alalım mı hem?"
jisung minho'nun ne dediğini duymuyormuş gibi fikir üretmesine devam ederken büyük camdan aşağı bakmıştı.
"aniki, senin odan niye yukarda değil?"
minho onun ne sormak istediğini anlarken yanına gelip camdan aşağı bakmış, sonra da önünde eğilerek gömleğinin yakalarını düzeltmişti.
"çünkü hyungien yüksekten korkuyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight sunrise
Fanfictionlee felix özel birisiydi ve han jisung hyungiesi gibi özel birisi olmalıydı. | minchan + hyunlix | tw! obsesif davranışlar