on üçüncü

523 57 65
                                    

duşlarından çıktıktan sonra, ki hastanede yaptıkları banyo faciasından sonra bu ikisine de çok iyi gelmişti, hyunjin felix'i yataklarına oturtup saç havlusuyla saçlarını kuruladı usul usul.

"büzme artık dudaklarını, bak dayanamam biliyorsun"

felix hala somurtmasına devam ediyordu, hyunjin'in dediği ile gülümsese bile müstakbel kayınvalidesi evlerine geleceği için oldukça huzursuzdu.

"hyune yanımdan hiç ayrılma tamam mı?"

"ayrılmayacağım"

ciddiyetle salladı başını felix sevgilisinden aldığı onay ile, hyune'si yanından ayrılmayacaktı ve o kadının dediklerini hiç ama hiç dinlemeyecekti.

ikisi de giyindikten sonra hyunjin onu kucaklayarak aşağı indirip koltuğa oturttu yine, yastıklarla belini destekleyip televizyon ünitesine tırmanmaya çalışan armut'u yakalayıp gülümseyen felix'in kucağına verdi.

"armut, sana oyuncak alalım ve ikimiz oynayalım, ama koşamayız tamam mı annenin beli uf oldu, o yüzden oturarak oynayacağız tamam mı?"

hyunjin salondaki zaten olmayan dağınıklığı bir tur daha toparladığı sırada iki bebeğine de gülümsedi, felix hala armut'un tüylerini okşayıp severken mutfağa felix'in babalarının yanına geçti.

"baba, annem ve babam gelecekmiş. siz de salona geçin isterseniz ben son kalanları yerleştirip gelirim, felix'in yanında olun"

bulaşık makinesini boşaltmakta olan yunho ve changmin ikiletmeden hyunjin'in omuzlarını patpatlayıp ayrıldılar mutfaktan. salona oğullarının yanına geçip iki yanına kurulduktan sonra onu ilgiyle şımartıp beraber armut'u sevmeye koyuldular.

hyunjin ise annesi ve babası geleceği için biraz mental rahatlamaya ihtiyaç duyduğunu hissetmişti. kalan bulaşıkları güzelce yerleştirip ortalığı iyice toparladı, annesi yüzünden bebeğinin üzülmesinden iliği ve kemiğiyle nefret ediyordu.

mutfakta tüm işi bitince salona döndü güzelinin yanına, koltukta oturmaktan yorulacağını bildiği için ayakları altına bi sehpa getirip bacaklarını uzattı. o sırada da kapı çalmıştı. içine derin bir nefes çekip dış kapıya yöneldi.

"hoş geldiniz anne"

elinde koca bir çiçek buketi bulunan annesinin yüzündeki gülümsemenin yapmacıktan olduğunu bilse bile kendi yüzüne de zoraki bir gülümseme yerleştirip geçmeleri için kapı önünden çekildi.

felix'in babaları bir koltuğa, hyunjin'in annesi ve babası da tekli koltuklara oturmuştu, hyunjin de güzelinin yanına oturup elini usulca omzuna doğru attı rahatlatmak için.

annesi ve babası geçmiş olsun dilekleriyle ellerindeki çiçeği uzatmışlardı felix'e, felix göz ucuyla hyunjin'e baktıktan sonra onun başını sallamasıyla minik bir teşekkür mırıldanarak aldı çiçek buketini eline.

"çok güzel kokuyorlar"

felix'in mutlu cıvıltısı kulaklarını şenlendirirken annesinin kibirli gülümsemesi de kaçmamıştı gözünden tabii.

"nasıl oldun felix'cim, ağrıların azaldı mı?"

babası ile felix'in babaları kendi aralarında ufak bir sohbet başlatmışken annesi de felix'e dönmüştü. hyunjin yanındaki gerilen bedeni hissetmişti, felix olduğu yerde hafifçe kıpırdanıp hyunjin'e biraz daha sokuldu.

"iyiyim çünkü hyune'm yanımda"

gülümseyerek başını salladıktan sonra başını hafifçe hyunjin'in omzuna sürttü, hyunjin de parmak uçlarıyla onun ensesini okşamaya başlamıştı. ikisi de birbirinden güç almaya çalışıyordu hwang zara'nın karşısında.

moonlight sunriseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin