"minho bey, toplantı başlamak üzere efendim"
chae'nin kendine yaptığı bildiri ile minho eliyle alnını ovaladıktan sonra eşyalarını alarak ayaklanmış ve chae ile şirketin toplantı odasına doğru yol almıştı.
on üçüncü kattaki toplantı odalarına girer girmez gözleri chan ile buluşurken kimseye fark ettirmeden ufakça göz göze gelmişler ve sonrasında minho kendi yerine geçerek oturmuştu.
felix'in babası yunho en baş koltukta otururken kendi çalışanlarına göz gezdirmiş, herkesin ve her şeyin tamam olduğundan emin olduktan sonra yeni ortak proje yürütecekleri şirket çalışanları da geldiğinde toplantı başlamıştı.
minho tam gününde migreni tuttuğu için toplantıyı dinlemekten biraz zorlanırken gözlerini sadece sunum yapmakta olan chan'ın vücudunda dolandırıyordu.
dikkatle chan'ın sunumunu dinleyen yunho'nun gözleri minho'ya kayarken onun sunuma dikkatini vermediğini fark ederek kaşları hafifçe çatılmıştı. felix bugün rahatsızlığından dolayı şirkete gelmediği için kendi morali de yerinde değildi, hatta eşi bile sırf bu yüzden canı sıkıldığı için toplantıya gelememişti.
yine de dikkatini toplamaya çalışarak bakışlarını sunumuna devam etmekte olan chan'a çevirmişti. chan'ın bakışlarının da kaçamak şekilde minho'ya kaydığını fark ederken yerinde dikleşmişti. koca koca insanların özel hayatına burnunu sokacak değildi.
sunumun bitmesi ile proje üzerinde tartışmalar ve anlaşmalar başlamış, minho'nun devamlı olarak ürettiği fikirler ve sunduğu çözümler ile yunho gururla gülümsemişti. işte oğlunu emanet ettiği kişi her şeye rağmen gözü önünde parlıyordu.
minho'nun kararlı yapısı ve sorumluluk sahibi biri olması ile oğlunu ona gönül rahatlığı ile emanet edebilmiş, eşiyle birlikte onun asistanı olarak çalışmasını uygun bulmuşlardı. felix'in psikiyatristi de zihinsel sağlığı ve gelişimi açısından onun bir yerde sorumluluk bilinci ile çalışmasını uygun görmüştü.
uzun süre toplantı ile hepsi yeterince bunalmış ve yorulmuşken minho sürekli kaşlarını çatmaktan dolayı daha da ağrıyan başını biraz daha ovuşturmuştu. toplantının bitmesi ile chae ona bir bardak daha yeşil çay getirirken çoğu kişi odadan çıkmıştı.
"yediniz gözlerinizle birbirinizi"
seungmin tüm kağıt işlerini dosyalarken ikiliye bakmadan konuşmuş, chan ise onu umursamazken yerinden kalkarak minho'nun arkasına geçmiş ve hafif hareketler ile onun başına yumuşak bir masaj yapmaya başlamıştı.
"yunho bey'in gözleri bir ara ikiniz arasında dolandı"
seungmin dosyasını toparlamayı bitirmişken minho bıkkınlıkla dönmüştü.
"yani seungmin, kaç yaşımızda insanlarız şirketimde ilişki yaşamayın mı diyecek?"
seungmin de yorgunlukla omuzlarını düşürürken derin bir nefes almıştı.
"koca koca insanlarsınız zaten neyinize karışacak, sadece toplantı anında böyle şeylerin yaşanmasından hoşlanmaz"
"seungmin lütfen, yorgunum. hem zaten bana ne diyecek? oğlu benimle birlikte akşama kadar"
"felix'i araya katma minho"
bu sefer chan'ın uyarıcı konuşması ile minho başını onun parmakları arasından çekerken başını çevirip 'dalga mı geçiyorsun?' dercesine bakmıştı chan'a.
"ya ya, felix ile çalışan siz değilsiniz"
"kimse seni zorla felix ile çalıştırtmıyor minho, istemiyorsan adam oğlunu alır ve eğer isterse senin başına geçirir. kimin hakkında konuştuğuna dikkat et"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight sunrise
Fanficlee felix özel birisiydi ve han jisung hyungiesi gibi özel birisi olmalıydı. | minchan + hyunlix | tw! obsesif davranışlar