8

966 143 47
                                    

İyi okumalar 🖤

Polis karakoluna gitmek için, işten izin almaya gelmiştim. Telefonla aldığım izin, bu aralar çok izin kullandığım için reddedilmiş ve gelip önce imza atmam istenilmişti. Bunun beni sevmeyen kişiler tarafından zorlanmam için yapıldığını biliyordum ama umursamadım.

Onca derdim arasında beni en az etkileyenlere takılı kalmayacaktım. İzin kağıdı imzaladıktan sonra şirketten çıktım.

Taksi beklerken, önümde duran arabayla başka yere geçmek için adımladım. Açılan cam ardından gelen tanıdık sesle, adımlarımı durdurup arabaya döndüm.

Mısra yine sert bir ifadeyle yüzüme bakarken, bakışlarının aksine kibarca konuştu.

"Nergis hanım, izin aldığınızı duydum. Hasta mısınız?"

Vücudum yaşadığım onca stresten dolayı çökse bile hasta gibi durmadığıma emindim. Mısra, işten kaytarma nedenimi merak etmiş olmalıydı. Ücretsiz izin aldığım için şirket bunu sorun etmiyordu ama şefler, bizi gagalamak için bekleyen kargalar gibiydi.

"İyi hissetmiyorum."

Gerçeği değil ama doğruyu söyledim. Mısra indirdiği camdan bana bakmayı sürdürürken hafifçe öksürüp konuştu.

"Taksi mi bekliyorsunuz?"

"Evet."

Kafasını salladıktan sonra "Sizi gideceğiniz yere bırakabilirim. Biliyorsunuz, şirketimize gelen taksicilerin geç gelme huyu vardır." diye jest yaptığında kaşlarım havalandı.

Taksiler hep geç gelirdi çünkü buraya bakan taksi durağı rahat insanların yeriydi. Ne kadar şikayet alırlarsa alsın, nasıl olsa başka taksiler bölgeye girmiyor diye keyiflerinden ödün vermezdi.

Mısra'dan beklemediğim jest karşısında afalasam bile çabuk toparladım.

"Rahatsız olmayacaksanız geleyim."

"Davet eden benim."

Arabaya bindikten sonra kemerimi bağladım. Mısra ilk olarak nereye gideceğimi sordu.

"Polis karakoluna gideceğim."

Kaşlarını kaldırarak "Neden?" dediğinde, ona gerçeği söyleyip söylememek arasında kaldım.

Hafsa'yı tanıyordu, onu sevecek kadar yakın değildi ama sevmeyecek kadar uzak olduğunu da sanmıyordum. İnsan selamlaştığı birine ne kadar yakınsa o da o derece yakındı. Yine de ölümünden etkilenmediğinden, detayları da umursamayacağını düşündüm. Üstelik hiçbir şey net olmadan düşüncelerimi herkese duyurmaya gerek yoktu.

Bu yüzden sadece "Birkaç evrak işi." dedim.

Tanıklık ya da başka bir şey için imza atmaya gittiğimi düşünebilirdi. Ya da aklına ne geliyorsa düşünmekte özgürdü.

"Özellikle gitmek istediğiniz var mı? Yoksa en yakındaki mi?"

"En yakın."

Mısra verdiğim cevabı sorgulamadan arabayı sürmeye başladı.

Altındaki jeep, yüksek maaşıma rağmen benim karşılayamayacağım meblağdaydı. Çok uzak olmayan geçmişteki kıskançlığım tekrar ortaya çıktı.

"Şirket, şeflere oldukça iyi maaş veriyor olmalı."

Şirketin ona tahsis ettiği arabayı değil, kendinkini kullanacak kadar durumu iyi olmalıydı. Ailesi hakkında fazla bilgim yoktu ama onu maddi açıdan destekleyen bir aileden gelmediğini biliyordum. Üniversite okurken çok fazla part time işte çalışırdı.

"Şirketimiz çalışanlara hak ettiği özeni gösteriyor."

Oldukça iyi konuşuyordu, bunu takdir ettim. Eskiden onunla yarışırken hep bu dili yüzünden kaybederdim. Kibar ya da kaba değildi, sadece olması gereken gibiydi.

"Benim hâlâ arabam yok ama haklısınız."

Mısra, soğuk ifadesini korusa bile dudağının hafifçe kıvrılmasına engel olamadı.

"Maaşınız eğlenmenizi anca karşılıyor olmalı."

Sevgililerime aldığım hediyelerden sonra kredi kartımda kalan borçlar aklıma gelirken yanaklarım kızardı. Elbette Mısra bunu bilmiyordu bu yüzden söyledikleri laf sokmak için değildi ama ben yine de lafları yemiş gibi hissediyordum.

"Eğlenmeyi biliyorum, keyfimden ödün vermiyorum diyebilirim."

Duran arabayla geldiğimizi anlarken, kemerimi çıkardım.

Mısra sırtını arkaya yaslayıp kafasını bana doğru çevirdi. Görüşürüz demek fazla samimi hissettireceğinden biraz durdum.

İyi akşamlar, yeterince resmi olmalıydı.

"İy-"

"Polis karakoluna sizinle gelmemi ister misiniz? Evrak işlerinde bir sorun olursa yardım edebilirim."

Yine gereksiz samimiyete gireceğini hissettim ama resmiyetini bozmadı. Fazla ilgili tavrı kaşlarımı çatmama neden oldu.

Normalde beni görmezden gelir, tersler, azarlar bazen de soğuk şekilde işimi överdi.

"Sizi uğraştırmak istemem ve kendim hâlledebilirim, teşekkürler."

Kapıyı açtıktan sonra ayağımı dışarı atmadan tekrar konuştu.

"Mood, bu akşam oraya gideceğim."

Onunla randevulaşmamız aklıma gelince durakladım. Bunun üzerinden oldukça zaman geçmişti ve çoktan unutmuştum. Onun özellikle mekanı belirterek söylemesi, hatırlatmak için olmalıydı. Şu an hiç hatırlamıyor gibi davransam, bozulsa bile bir şey diyeceğini sanmıyordum.

Bu yüzden kararı ona bırakmak istedim.

"Ben yarın gideceğim."

Arabadan indikten sonra ona bakmadan polis karakoluna ilerledim. Ben içeri girene kadar arabanın çalışma sesi gelmedi.

SIR (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin