9

798 140 61
                                    

*iyi okumalar 🖤

Şüphelerimi anlattıktan sonra, polisler daha önceki ekip raporunu kontrol edeceklerini söylemişlerdi. Fazla beklentim yoktu. Beni ciddiye almayacaklarını düşünüyordum. Bu yüzden, sadece bakacak olmaları bile yeterli gelip ordan çıkmıştım.

Hafsa'nın intihar ettiğine dair tek kanıt arama geçmişiydi. Ancak adanın suyun altında kalan tarafı olurdu. Eğer bu olay gerçekten cinayetse, biri onun telefonundan bilerek bu aramaları yapmıştı.

Eve geldikten sonra bir şeyler yapmış olmanın huzuruyla, aylar sonra ilk defa rahatça uyudum.

Uyandığımda saat gece 23.13'dü. Açlıktan kazınan midemi doyurmak için mutfağa ilerledim. Kahvaltılık bir şeyler çıkarıp hazırlamaya başladım. Dudaklarımdan dökülen ıslık, ağzıma kapatılan elle son buldu.

Gözlerim genişçe açılırken çığlık atmaya çalıştım. Tepinmelerim boynuma yaslanan bıçakla son buldu. Titreyen bedenimle dikilirken, içim sıkıştı.

Bu seferki zihnimin oyunu değildi. Canlı kanlı biri arkamdan bana yaslanmıştı ve o an hayaletler korkunç gelmemeye başladı.

Bıçak boynuma baskı yaptıkça titremem arttı.

"Hayatımı mahvedeceksin öyle mi? Akça'yla olmak için beni aradan çıkarmaya çalışıyorsun değil mi kaltak!"

Sadece bir kez duyduğum ses, zihimde direkt sahibini buldu. Bu, barda Akça'ya bağırıp çağıran Gamze'den başkası değildi.

Bıçağın ucu boynumu kestiğinde koluna baskı yapıp çekmeye çalıştım ama ürpertici sesiyle "Kıpırdama!" dedi.

Birkaç gündür oluşan düşüncelerimi duymuş ve bıçağı alıp yanıma gelmişti. Büşra, Akça'yla konuşacağını söylemişti. Akça ona haber vermiş olmalıydı, iyi değildi. Mısra'ya bahsetmeme nedenim aklıma gelince, mantığımı o zaman da kullanmalıydım diye düşündüm. Böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim.

"Sorun! Sen sadece sorunsun! Ortadan kalktığında sorunum çözülecek. Anlıyor musun?"

Arkamda delirmiş gibi konuşurken titremeye devam ettim.

Katil, Gamze'ydi. Kanıt ya da başka bir şeyin önemi yoktu. Ondan şüphelendiğim an harekete geçmişti. Hafsa gibi beni de öldürecekti. Renklerini kaybetmediğinin, ondan zorla alındığını biliyordum.

Bu mutlu hissettirmedi, belki de öleceğimi hissetmenin soğukluğu yüzündendi.

Ağzıma kapanan ele rağmen bir şeyler mırıldandım ve Gamze beni duymak için elini çektiğinde nefesim titrerken konuştum.

"Onu sen öldürdün. Cezanı çekeceksin. Bu yanına kalmayacak!"

Delirmiş gibi gülerken "Kes sesini!" diye bağırıp bıçağı tekrar boğazıma dayadı.

Yine koluna sarıldım ama bedenimdeki titremelerden dolayı oluşan güçsüzlük, onu itmemi zorlaştırdı. Boynumdaki bıçak en ufak hareketimde içine girecek gibiydi.

"Beni Akça'dan ayıramayacaksın!"

Bıçak boynumu delerken hissettiğim sıcaklıkla hareketsiz kaldım. Dışardan gelen ay ışığının tezgahtaki yansımasına bakarken zihnimden birçok düşünce geçti.

Ben öldükten sonra suçlanacak mıydı? Yoksa birinin kendi boynunu kesebileceği şekilde mi benden kurtulacaktı? Boğuşma izlerim belli olur muydu? Benim ölümüme de intihar süsü verilecek miydi? Gözlerimden yaşlar iki yanda yol izlerken, kirpiklerim yanaklarımla birleşti.

"Gamze!"

Gürültülü bir bağırtı ardından, üstümdeki bedenin çekilmesiyle sarsıldım.

Arkamdaki beden yere düşerken, Akça onun üstündeydi.

Ölmeye hazırken, kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla derince nefes aldım. Ellerim boğazımdaki ince sızıya giderken hızla atan kalbim, kasılmaya başladı.

Korkmuştum, deli gibi. Aynı korkuyu yaşayan Hafsa'yı hayal ettikçe yaşlarım çoğaldı.

"Delirdin mi sen!"

Akça Gamze'nin elindeki bıçağı almaya çalışırken yaralandı. Gamze onun elinden akan kanla dona kalmış gibi hareketsizleşti.

Yaşlar içinde "Seninle olmak için beni ortadan kaldırmaya çalıştı!" deyip ellerini yüzüne kapatan kıza şaşkın gözlerle bakıyordum.

Birini öldürmek için aşk, güzel bahaneydi. Hafsa'yı da aynı bahaneyle öldürmüştü.

"Gamze, nasıl bu hâle geldin?O kızı bile-"

Akça devam etmeden, sustu. Belki de tam şu an roller değişmiş kendini suçlayan o olmuştu. Benim kendi tarafım suçlanmadan aklanmış gibi odanın köşesindeki Hafsa'nın hayaleti yavaşça kayboldu.

Büşra yine haklıydı, onun hayaletini ben oluşturmuştum. Belki de içten içe, bunu düşünmeden bile ölümünden şüpheleniyordum. Polisin sorusu arada bir aklıma gelirdi. Bu düşünce, bana onun hayaletini vermişti. Katilinin ortaya çıkmasıyla kaybolmuştu.

"Sen de beni suçlayamazsın! Hayır, hayır!"

Saçlarını yolarak tepinen kız polis sirenlerini duyunca çığlık atmaya başladı. Akça onu sıkıca tutarken göz yaşları yanaklarından süzüldü.

"Özür dilerim."

Akça'nın sözlerinin bana olduğunu biliyordum. Başıma gelmek üzere olacak şeyler yüzünden özür diliyordu.

"Bu, gerçekleşmedi."

Ölsem, özrün faydası olmazdı. Her şeyden öte Akça, bunun suçlusu değildi. Gamze'nin geldiği bu hâl sadece kendi sorumluluğuydu.

Kıskançlığın getirdiği sonuçların ilk defa bu kadar kanlı olduğunu görüyordum.

Polis içeri girene kadar Akça, Gamze'nin üstünden kalkmadı. Polisleri onun gelmeden önce çağırdığını tahmin ediyordum. Gamze, bana yapacağı şeyden bahsetmiş olmalıydı. Ölümümü neye indirgediğini merak ediyordum. Belki de Akça'ya 'kaltaktan kurtulup sevişelim.' diyecek kadar benim ölümüm için rahattı.

Polisler, Gamze'ye kelepçe takarken biz de soruları yanıtladık. Bugünü geçmişle birleştirip anlattım. Hafsa'nın intiharının, gerçeklikle aydınlanma vakti gelmişti.

SIR (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin