.on.

9.1K 558 45
                                    

Ayakta neredeyse havaya zıplayacak Mine Hanım'ı gülümseyerek izliyordum. Şükür edip odada volta atmaya başlamıştı.

"Tamam sakin oluyoruz önce, ne yapsak ki ay şey yapalım yok o da olmaz." hala volta atmaya devam ediyordu ve aşırı komik gözüküyordu. Beni yanlış anlar diye gülümsememi sakladım.

"Kapının arkasından tek tek konuşsalar seninle belki alışman daha kolay olurdu, nasıl fikir?" bu fikri beğenmiştim çünkü dün de Resul Bey ile öyle konuşmuştuk. Rahatsız edici değildi.

"Olabilir aslında güzel bir fikirmiş." dedim. Sonunda gelip yanıma oturdu. "Ah güzel kızım benim, beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin. Bize alışman için söz veriyorum elimden geleni yapacağım. Şimdi ineyim de bizimkilere haber vereyim. Aşırı sevinecekler. Önce kimin gelmesini istersin?" diye sorunca biraz düşündüm. Karar verememiştim.

"Bilmem ki takılın kafanıza göre." dediğimde beni onayladı ve hızlıca odadan çıktı. Geçen on dakikanın sonunda adım sesleri duydum.

"Aden, ben geldim bir tanem." Kapının arkasındaki sesi duyunca kapıya yaslanıp yere oturdum. Bu benim formamı getirendi sanırım.

"Hoşgeldin, nasılsın?" diye sordum. Onun da kapıya yaslandığını anladım. "Son günlerde çok iyiyim güzelim, bu arada ben Aras abin. Sen nasılsın?" heyecanlanmıştım.

"Biliyorum bana formamı getirmiştin. İyiyim ben de." güldüğünü hissettim. "İnanır mısın bir beşiktaşlı olarak trabzonspor formasına sarılıp uyudum, bana yaptıramayacağın şey yok güzelim." dediğiyle ben de güldüm. Neden parfüm koktuğu şimdi anlaşılmıştı. Bana günlük hayattan sorular sormaya başladı. Sanırım biraz gevşemiştim.

"Tekrar yapmam ne demek miniğim, o zaman bilmiyordun artık biliyorsun. Hem ikinci tabağımı yiyemedim ki aç gözlü Caner daldı tabağıma." sona doğru kendini acındırır gibi çıkan sesi beni güldürmüştü. Benden tekrar tatlı yapmamı istemişti, ben de kabul etmemiştim. Evet belki bir daha tarçın koymayacaktım ama Demir'in söyledikleri kalbimi kırmıştı.

Biraz uzaktan gelen sesi zor da olsa duyabilmiştim. "Hadi abi ya sıra bekliyoruz burda." duyduğum şeyle yanaklarım kızarmaya başladı, benimle konuşmak için sıra bekliyorlardı.

"Neyse güzelim benim, ben gideyim ama yine geleceğim tamam mı? Sık sık geleceğim yanına. Hem bir gün kocaman sarılacağım sana onun hayalini kuruyorum. Kocaman öptüğümü var say." dedi ve kapıdan uzaklaştı. Söylene söylene yaklaşan başka bir ses duydum.

"Oh be bir an hiç gitmeyecek sandım, sıcacık da etmiş burayı. Aden, abiciğim orda mısın?" demesiyle heyecanlanmıştım. Derin bir nefes alıp "Evet burdayım." dedim.

Fısıltı şeklinde "Allahım sana çok şükürler olsun." dediğini duydum. "Nasılsın Aden, valla beni sorma heyecandan bayılacağım burda." gülümsedim.

"Yok bayılma lütfen tanışmadık daha." dedim ama Barış abi olduğunu biliyordum. "Sen iste geçtim bayılmamayı uyku bile uyumam ben güzellik. Ben Barış abin, en sevdiğin abin yani sen öyle de diyebilirsin kısaca." bir kez daha gülümsedim, ne çok gülümser olmuştum bugün.

"Memnun oldum, avukatsın değil mi?" aklıma soracak başka bir şey gelmemişti. Beni onayladı ve o da bana sorular sormaya başladı, böyle daha rahattı. Çok güldüğüm bir konuşmadan sonra o da sırasını Caner abiye bıraktı.

"Eveet en yakışıklı abin geldi güzellik." otururken böyle söylemişti. "Hoş geldin" dedim ben de başka diyecek bir şey bulamayarak. Onunla da sohbetimiz güzel geçmişti. Benim için psikolog olan arkadaşıyla görüşecekti, bunu ben istemiştim bir bakıma. O da ayrılırken aklımdaki soru Demir'in gelip gelmeyeceğiydi.

Yaklaşık iki dakika geçmişti sanırım, tekrar ayak sesleri gelmeye başladı. Kalbim heyecandan güm güm atıyordu. "Aden vallahi bir an sıra bana hiç gelmeyecek sandım. Annemle babam maşallah döktürmüşler. Artık en küçük olmanın da yükünü sana devrettim, al nasıl başa çıkıyorsan çık çünkü artık ben de abiyim." son cümlesini çok büyük bir gururla söylemişti ve sanırım gelen Ekin abiydi. Demir gelmemişti.

"Benim için zaman çok hızlı geçti aslında." dedim o yerine yerleşirken. "Ooh sana hava hoş tabi, sen nerden bileceksin seninle konuşmak için sıra beklemenin acısını. Oha oha oha duydun mu kızım resmen edebiyatın içinden geçtim. İçimdeki Nazım Hikmet ben edebiyattan kalırken neredeydi acaba." gülerek söylediği şeyle ben de büyük bir kahkaha atmıştım. Derin bir nefes aldığını duydum.

"Nasılsın güzelim? Bu arada Ekin ben anlamışsındır zaten de öyle söyleyeyim dedim." sesi diğerlerinden daha heyecanlı çıkıyordu. Beni de heyecanlandırmıştı.

"İyiyim, sen nasılsın?" diye sordum. Onunla da güzel geçmişti sohbetimiz. Kafamı kurcalayan ve modumu düşüren Demir'in gelmemiş olmasıydı. Tam kalkacakken yaklaşan adım seslerini duydum.

"Baba olarak en sona kaldık iyi mi?" tabi ya Resul Bey'i unutmuştum ben. Yerime tekrar yerleştim. "Minik kızım, nasılsın?" sesindeki ilgi düşük olan modumu duygusallığa çekmiş neredeyse beni ağlatacaktı. Boğazımı temizledim.

"İyiyim, siz nasılsınız?" sesimin titrememesi için büyük bir çaba sarf etmiştim. "Şu an dünyanın en iyi adamıyım, bütün ailem bir arada. On yedi yıldır beklediğim küçük kızım da benimle, daha ne isterim ki?" sanki şu an bana fıkra anlatsa bile oturup ağlayabilirdim. Bu duygusallığı konuşmadan sonraya erteledim.

Geçmişim hakkında en çok soru soran oydu. Okuduğum okullardan, hobilerimden, ailemin bana yaklaşımından hepsinden bahsetmiştim ona. Yer yer beni güldürmüştü ama gerçekten ona çok güvenebileceğimi hissetmiştim. Sesi o kadar sapasağlam duruyordu ki, onu arkama alıp bütün dünyaya meydan okuyabileceğimi düşündüm. Baba demek bu mu demekti?

Onun da uzaklaşmasıyla kendimi yatağa attım, tavanı izlerken gözlerimden akan yaşlar yatağı ıslatmaya başladı. Demir neden benimle konuşmaya gelmemişti? Ben ona ne yapmıştım? Mine Hanım'ın alerjisi olduğunu bilsem hiç koyar mıydım tarçını? Daha bir kere bile konuşmamıştık ki, bana neden öfkeliydi?

Benim yüzümden babası ona bağırmıştı. Hatırladığım şeyle doğrulup sırtımı yatak başlığına dayadım. Onlar bir aileydi ve aralarını bozan ben mi olmuştum? Buna ne hakkım vardı benim, resmen dış kapının dış mandalıydım. Şimdi anlıyordum bana olan haklı öfkesini.

O zaman en başa dönmeliydim, ben yokmuşum gibi davranmalarını sağlamalıydım. Aralarına girmeye hakkım yoktu. Sanırım sevilme şansımı burda da kaybetmiştim.

İkinci YarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin