.on üç.

8.5K 594 42
                                    

Selaaam, abilerim etiketinde 1. sıradayız.
Okuyan, oylayan, yorum yapan herkese çoook teşekkür ederim :)
Yeni bölüm elimden geldiğince her gün atmaya çalışıyorum, bazen günde iki tane. Gündüz dershanedeyim o yüzden vaktim olmuyor, yani yazdıkça atacağım. Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum, hepinize çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar.

"Vallaha burda, vallaha da masaya oturmuş." demişti mutfak kapısından ilk gelen Caner abi. Sesinden o olduğunu anlamıştım. Şaşkınlığı her halinden belliydi. Mutfaktan çıkan far görmüş tavşan gibi bana bakıyordu. Neydim canım ben, şampiyon olmuş trabzonspor mu? Bu kadar şaşıracak ne vardı?

Masanın sağ tarafında ilk sırada oturuyordum. Resul Bey yüzündeki tebessümle karışık şaşkınlığı gizlemeden baş köşeye oturdu. Mine Hanım benim karşıma oturmuştu ve abilerim ayakta dikilmiş sadece bakıyorlardı.

Utançtan kıpkırmızı olduğuma emindim. Mine Hanım durumu fark etmiş olacak ki "Haydi çocuklar otursanıza, ailecek yemeğimizi yiyelim." deyince bir anda dördünün yanımdaki sandalyeye koştuğunu gördüm ve kendimi biraz geri çektim. Burnuma gelebilirdi canım.

Bu taht savaşını diğerlerinin enselerini tokatlayarak bizim eve gelenlerden biri kazanmıştı. Sadece o konuşsa sesinden tanıyabilirdim ama birbirlerine bağırdıkları için seçemiyordum.

Ve başımı tekrar az önce durdukları yere çevirdim. Çatık kaşları ve hiçbir duygu barındırmayan yüzüyle masayı izleyen kişiyle göz göze geldim. O kişi Demir olacak ki benimle göz göze gelince yönünü tekrar mutfağa çevirmişti. Kalbimin hiç bu kadar kırıldığını hissetmemiştim.

Yavaşça masaya döndüm. Sakin ol Aden, sakin ol, bişey yok ki, bunları da aşacağız sadece sakin ol. Diğerleri de masaya yerleşince çalışan abla onlar için de servis açmıştı. Bütün keyfim kaçarken hevesle bana bakan aileyle kendimi toparlamaya çalıştım.

"Güzel kızım, bizi çok mutlu ettin. Nasılsın?" Resul Bey'in gülümseyerek sorduğu soruyla ona döndüm. "İyiyim, siz nasılsınız?" cümlemi bitirir bitirmez masadaki dörtlüden yükselen şaşkınlık nidalarıyla onlara döndüm.

"Gerçekmiş abi duydunuz mu siz de konuştu?" galiba bu Ekin abiydi. Zaten yaşça küçük duruyordu. "Allah'ım bu genç yaşımda aklıma mukayyet ol yarabbim." Bu Aras abiydi. "Tamam çocuklar, keyfini çıkaralım. Demir nerde?" Bunu soran Mine Hanım'dı. Evet Demir neredeydi ve neden masaya oturmamıştı? Kalbimi paramparça etmeye ne hakkı vardı?

"Şey mutfağa geçti sanırım, ben bakabilir miyim?" evet bunu ben sormuştum çünkü onunla aramdaki duvarları yıkmaya bir yerden başlamam lazımdı.

Yanımda hiç sesi çıkmayan ve başını eline yaslamış beni izleyen -Aras abi olmadığına göre- Barış abi "Yok yok sen otur bir tanem boş ver sen." demişti. Çok güzel bakıyordu bana. Gözlerimden kalpler fışkıracaktı neredeyse.

"İstersen bak tabi kızım." Resul Bey'in sözüyle ayağa kalktım ve mutfağa yöneldim. Ne olacaksa olsundu artık. Mutfağın boydan boya cam olan ve bahçeye açılan kapısından dışarıyı seyrediyordu. Çalışanlar da masaya yemekleri taşıyorlardı. Usulca yanına gittim.

"Karnın aç değil sanırım." söylediğim şeyle irkilmişti, beklemiyordu. "Geçsene masaya, neden buradasın?" diye sormuştu çatık tutmaya çalıştığı kaşlarıyla ama şaşkınlığı buna engel oluyordu.

"Sen gelmezsen gitmem ben de. Çok da açım zaten. Karnımdaki kişi bağırıyor açım diye." Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. Çok takılmasan mı acaba?

"Aç değilim, hepsi seni bekliyor. Geç yemeğini ye." Bahçeye çıkmak için hareket etmişti ama kolundan tuttum. Allah'ım nolur kusmayayım. "Nereye gidiyorsun? Masa o tarafta değil. Bak sen gelmezsen ben de gitmem o masaya." Bir onu tutan elime bir de yüzüme baktı.

"Bak üzerine kusmak da istemiyorum, sorunlarımızı zaten daha sonra konuşacağız. Şimdi yemek yesek olmaz mı? Bu benim bana değer veren ailemle ilk yemeğim ve bana ne hissediyorsan hisset senin de o masada olmanı istiyorum." yavru kedi bakışlarımla alttan alta ona bakmaya başladım. Ben de Aden'sem bu hareketleri sana yedirecektim.

"Tamam, geç önüme." sonunda ikna olmuştu. Masaya geri döndük ve boş yerlerden birine oturdu. "Herkes burda olduğuna göre haydi afiyet olsun." Resul Bey'in söylediği şeyle hepimiz yemeğimize dönmüştük.

Ya da ben öyle sanıyordum. Açlıktan gözüm sadece çorbamı gördüğü için etrafıma bakmamıştım. Resul Bey ve Mine Hanım bana arada kaçamak bakışlar atarken abilerim resmen beni izliyorlardı.

"Şey öyle bakarsanız yiyemem ki." çekinerek söylediğim şeyle önlerine döndüler. Bu akşam hep kıpkırmızı olacaktım anlaşılan.

Bakışmalarla geçen yemekten sonra Resul Bey'in isteği üzerine hepimiz salona geçmiştik. Demir'in odasına gitmek istediğini fakat Resul Bey'in zoruyla burda durduğunu göz ardı edersek herkes memnundu durumundan.

"Şöyle ailecek bir oturalım ha çocuklar." Mine Hanım gülümseyerek hepimize bakmıştı. Ben de ona karşılık verdim. Havadan sudan başlayan sohbetimizi bölen çalan kapı olmuştu.

Kapıyı açan görevli yanımıza gelmiş ve "Resul Bey kapıda polisler var." demişti. Hepimiz şokla ayağa kalkarken kalbimin gümbürtüsünü bütün odanın duyduğuna emindim. Polislerin burda ne işi vardı?

İkinci YarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin