8.Bölüm "TABLO"

15 3 5
                                    

Lüks yata uzaktan baktım, kelimeler kifayetsiz idi. "Haydi gel" Göktuğun arkasından ilerleyip yata geçtik. Gülümseyerek karşılayan Badenin bir elinden tutup etrafında nazikçe döndürdüm.

"Güzel kızım" dedim, çenemi sıkıp "Utandırıyorsun" dedi, pekte öyle görünmsede. "Doğum günün kutlu olsun" gelirken aldığım hediyeyi elimden çekip "Ya seni yerim" dedi heycanla. Göktuğ ile konuşmaya başlayınca kalabalığa doğru adımladım. Tanıdıklara selamlaşıp bizim çocukların olduğu koltuklara attım kendimi.

Masadaki cipsleri ağzıma atarken gördüğüm yüzle boğazıma dizildiler. "Yavaş ye oğlum" kitlendiğim taraftan kendimi çekerek "Oğuz hoca ne alaka lan?" dedim, Kayra "Tüm okul davetli derken şaka yapmıyormuş" dedi "Hocanın önünde nasıl eğlenicez ya" Muratın söylediğine "Okulda değiliz karışacak hali yok" dedi Mihran. "Hay ağzından öpeyim" dedi Arda.

Bade gülümseyerek Oğuzun elini sıkıp masaların birini işaret etti.
Sarı saçlarını geriye atmış, siyah gömleğinin önünü iliklemek yerine kolyelerle doldurmayı seçmişti. Oldukça şık, alımlı duruyordu. Olduğum yerden onun yoğun kokusunu alabiliyordum ya da bana öyle geliyordu.

Tüm gözlerin kendinde olduğunu bilerek adımlarını sağlam atıyor, göz göze geldiği insanlara ufak bir tebessüm bahşediyordu. Kafasını bizim masaya çevirince başımı önüme eğdim. Bana da öyle bakmasını istemedim, her hangi biriymiş gibi.

Pastalar kesilmiş, şampanyalar patlatılmıştı. Saatler ilerlerken içeride ki bunaltıcı hava gittikçe boğuyordu. Mayışmış gözlerle etrafı izledim. Birbirlerini suya atan bedenler, sarmaş dolaş öpüşenler, manzaraya karşı sigarasını içen Oğuz.

Onu gördükçe aklıma söyledikleri geliyordu 'Annenle babamın ilişkileri var' alışması zor bir süreçti benim için. Kafamı dağıtmak için geldiğim ortamda bile beni bulmuştu.

Bastırılmış düşünceler en savunmasız anında gün yüzüne çıkardı. Şuan yaptığım yaşadıklarımı sindirmeye çalışmak yerine halının altına süpürmekti. Ne zaman patlarım muamma.

Karşı masadaki kadınların arsız bakışları etrafta iken, içlerinden birsi gözlerini bana kestirmiş, etkilemek için türlü numaralar deniyordu. Dilini renkli dudaklarında gezdirip baştan aşağı süzüyor, kısacık eteği ile cesurca önümde eğiliyor, bakışlarımız kesişince "Merhaba" demeyi unutmuyordu.

Yanımda oturan Göktuğ koluma vurup ayağa kalktı. Arkasından bakarken gözlerini büyüterek kızı işaret etti. Uzun süredir konuşmamaktan kısılan sesimle "Merhaba" dedim. Kıkırdayarak "Sıkıldın mı?" dedi kafamı sallamakla yetindim.

Ayakta duran beden boştaki elimi yakalayarak "Dans edelim mi?" dedi, elimi kurtarıp "İstemiyorum" dedim. Sırıtışı büyürken "Zoru seçiyorsun demek" dedi, ardından kulağıma eğilip fısıltıyla "Rahatla" dedi.

Nefesi kulaklarıma çarparken gözlerimi Oğuza çevirdim. Aynı pozisyonda öylece denize bakıyordu. Üzerime yerleşen adını dahi bilmediğim kadın, minik minik sürtünmeye başladı. Nihayet beni bulan Oğuzun bakışları anında şaşkınlıkla açıldı.

Kucağımda olduğunu unuttuğum kadın elleriyle kafamı kendine çevirdi. Kızaran suratı, kayan gözleriyle iyice kendinden geçiyordu. Yaptığı hiçbir şeye çekilmiyor veyahut yükselmiyordum. Tek kişilik zevkinden onu uyandırmaya çalışarak üzerimden ittim. Koltuğa düşen bedeniyle öfkeyle suratıma baktı.

Beni hatırlayan arkadaşlarım yaklaşırken elimle durdurup tuvalette gittim. Bir birine karışmış sesler boğuklaşırken derin bir nefes aldım. Kapının açılıp kapanma sesiyle gözlerimi sertçe yumdum. "Yalnız kalmak istiyorum...lütfen" dedim "Bak bana" yorgun sesle içim titredi "Bak bana Alaz" zoraki açtığım gözlerimi mavilerine diktim.

Ruh-u Revan |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin