Buradaydı.
Şüphelerim, teredütlerim bu noktada sona ermişti. Yanlışlıkla, bir önceki not gibi cebime girmemişti buda, değil mi? Her kimse onu bulamamı istiyor olmalıydı, lakin varlığını belli etmekten kaçınmadığı açık ve net ortadaydı.
Tilki tavşanın feryadını duyunca yanına koşarmış, ama yardım etmeye değil. Bahsettiği tilki ben olmalıydım. Ağlamasını görünce Elifin peşinden koştuğum doğruydu. Yardım etmek için mi koştum? Orası meçhuldu. Çünkü ben bile o an ne için koştuğumu bilemiyorum.
Peki bunu yazan, benden daha iyi beni bilmesi ne kadar doğru? Kimdi bu? Kendi içimde İkiye bölünmüş durumdaydım. Bir tarafım tüm okları Göktuğa çevirmiş, bir yanım ise ona candan güveniyordu.
Zilin çalmasıyla hızla notu cebime soktum. Tek tek herkese baktım, içlerinden biriydi. Her baktığım yüzden bir şeyler aradım ve hayır, bulamdım. Ya herkes masumdu, ya da bu her kimse çok iyi rol yapıyordu.
Daha yeni oyun başlamıştı ama şimdiden kafayı sıyracak gibiydim. Gizleyemediğim bir karın ağrım vardı, olacaklardan kuşkusuz korkuyordum.
"Alaz" düşüncelerimden sıyrılarak, daha yeni ayaklanan Oğuza baktım "Efendim" dedim "Öğle arasında, öğretmenler odasında seni bekliyor olacağım" anlamayarak "Ne için?" dedim "Özel ders" dedi, gülerek sınıftan çıkarken. Arkasından "Bide bu çıktı başımıza" diye mırıldandım.
Dersimiz sınıf hocamızlaydı, olanlar çoktan kulaklarına gitmişti. Ders boyu sınıfça işitmediğimiz tüm hakaretleri duymuş üstüne sessiz kalmıştık.
"Haltı yiyen Elif, azarı işiten biz" dedi Kayra sinirle. Ardından Bade "Okul olmuş sübyancılar derneği" dedi. Bir kaç kişi kıkırdayınca, kadın hocamız sabrının taştığını belli edercesine saçlarını çekiştirdi.
"Olayın büyüklüğünün farkında değilsiniz. Şuan Yıldız hocanız tüm güvenlik kameralarını gözden geçiriyor. Eğer içinizden birinin bir hatasını görürlerse, kimse bakın hiç kimse sizi elinden kurtaramaz" dedi. Yıldız hoca, müdürehanımın ismini duymak bile ürpertmişti tüylerimi.
Ayağa kalkarak "Peki ya Hüseyin hocaya ne olucak?" dedim "Düşünüyorlar, en ağır bedeli o ödeyecek emin olun" hissettiğim hazla yerime geri oturdum.
Elife baktığımda dolu gözlerle bana baktığını gördüm. Ona acıyan bir yanım olduğunu inkar edemezdim ama o herife zerre kadar acımıyordum.
Her ne kadar Elif saf bir sevgi olarak görsede aynı açıdan bakmadığımız aşikardı. Bana göre küçük bir kızı aldatarak, kullanmaktı bu yaptığı.
Aralarındaki yaş farkını es geçerek kayda almam gerekirse ki, yine düşüncelerim değişmez. Hüseyin hocanın bir tek Elifle ismi çıkmamıştı, daha öncesinde bir çok kız öğrencisiyle ismi yan yana kullanılmıştı.
Dersimize her giren hoca 40 dakika boyunca nasihat veriyor, gidiyordu. Başımın ağrısıyla sıraya yasladım kafamı. "Yemekhaneye geliyor musun Alaz?" Göktuğun sorusuna "Öğle arası mı?" dedim "Evet" sıkıntıyla oflayıp "Sence Oğuz hocanın yanına gideyim mi?" dedim "Niye gidiyorsun?" ona anlatmayı unutmuştum "Annem konuşmuş hocayla, ders verecek"
Anında atlayarak, Arda "Tabiki git oğlum" dedi. Sorar gözlerle Göktuğa baktım, omuzunu silkerek "Bu aralar herkes sinir küpü, gitsen iyi olur" dediğin de haklıydı.
Öğretmenler odasının kapısını tıklayıp, araladım. Boş odada kitap okuyan adamı görünce içeri girip, kapıyı örttüm. Kitabına ayracını koyup masaya bıraktı. "Geleceğini biliyordum, Alaz" dediğine karşılık "Bunu size düşündüren nedir?" dedim, gülümseyerek "Hissiyat" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan |bxb|
Misterio / SuspensoGeçmişini bilmeyen Alaz' ın tüm hayatını önüne seren, Oğuz. •Eşcinsel konulu bir hikayedir.