Yuşa tüm geceyi Anna ile geçirdikten sonra vedalaşıp Ayasofya'ya gitti. Sabah namazından sonra cemaat camiden ayrılınca Sultan , Yuşa ve beraberindeki 3 kişi ile sarayın dehlizlerine ilerledi. Dehlizlerin girişinde ise Sultan , Yuşa ile vedalaştı. Son kalan kişi ile dehlizlere inen Yuşa en sonunda ilk gördüğü andan beri hatırlamaya çalıştığı kişinin kim olduğunu buldu. Yüzünde bir tebessüm oluşturan bu kişi babasının ve Sultan'ın eski arkadaşlarından olan Feyyaz beydi. Yuşa 'Başka kime bu kadar güvenebilirdi ki?' Diye içinden geçirdiğinde , Feyyaz bey tebessüm ederek "Göreve sen gittiğine göre , bu sualin cevabı da belli olmalı." Dedi.
Feyyaz bey , dini alanda çok yüksek bilgilere sahip ve sır olan ilimlere sahip olan biriydi. Yuşa onu en son bir rüyasını sormak için 10 yıl önce görmüştü.
Feyyaz bey geçidi açtığında Yuşa'ya baktı. "Eğer olurda umutsuzluk bataklığına düşecek olursan , unutma ki her zorluğun bir kolaylığı vardır ve galip olan yalnızca Allah'tır." Dedi. Yuşa , Feyyaz beyin elini öpüp herkese son bir kez bakıp sessizce geçidden geçti.
Yuşa geçide adımını attığı anda yoğun bir karanlık sanki gözlerini kör etmiş gibiydi. Gözleri ışığa tekrar alışırken , bir mağaranın içinde olduğunu anladı. Arkasını dönüp geçidi kontrol ettiğinde ise , geçid çoktan kapanmıştı.
Hava git gide aydınlanırken biraz daha mağarada kalıp etrafı inceledi ve gün doğarken ağır adımlarla bir köy veya mezra aramak için mağara yakınlarında gördüğü patikaya inip , ilerlemeye başladı. Güneş , yerden bir kaç parmak yükselmişti ki , Yuşa'nın ilerlediği patikanın ilerisinde yüzü çuvalla kapalı biri belirip ona doğru sallanarak yaklaştığını fark etti. Yere düştüğünde , Yuşa ,ellerinin arkasında bağlı olduğunu anladı. Etrafı , her hangi bir tuzağa düşmemek için , kolaçan ettikten sonra yerde yatan kişinin maskesini çıkardığında onun asker zırhı giymiş bir kız olduğunu gördü. Kıyafetleri bir yana , elleri ve yüzü asker olmadığını resmen bağırıyordu. Üzerinde çok fazla kan olmasına karşın hiç yara izi göremeyince yavaşça eli dudaklarına gitti. Dudaklarını araladığında ise kızın bir vampir olduğunu fark etti. Etrafa tekrar bakınıp kontrol ettiği sırada 5 kişilik bir grup kızın geldiği yönden patikaya çıkıp Yuşa'ya doğru ilerlemeye başlayınca , Yuşa kılıcını çekti. Adamlardan biri , birşeyler söyleselerde Yuşa bu dili bilmediği için cevap verememişti. Bu kez daha geride duran ve ilk andan beri Yuşa'yı izleyen ve adamlara liderlik ettiği belli olan adam Yuşa'ya farklı bir dilde birşeyler daha söyledi ve önüne bir torba fırlattı. Yine cevap alamayınca da yanındaki cübbeli adama bir şeyler söyledi. Cübbeli adamda birşeyler mırıldanıp elini Yuşa'ya doğru uzattı. Yuşa başında hafif bir ağrı hissetmeye başladığında belindeki bıçağı çekip cübbeli adama fırlattı. Adam yaralanarak yere düştüğünde , liderleri bir alkış kopardı. Kahkahalar atarak alkış tutarken tekrar konuşmaya başladı.
- Senin normal biri olmadığını 5 kişiye karşı kılıç çekmenden anlamıştım... Merak etme sadece lisanlarımızı anlaman için küçük bir büyüydü.
Yuşa , adamı dinlerken , yerde yatan kadın inleyere gözlerini açtı. Yuşa kızın gözündeki korku ve acıyı görünce gülerek yerdeki torbayı kılıcının ucu ile kaldırdı.
- Az önce beni anlamamıştın. O torbada 1000 elmas var. Kızı bırakman karşılığında senindir. Sana kendi birliğimde de iyi bir mevki vermek isterim. Zeki ve cesur adamlara... ihtiyacım... var...
Yuşa torbayı gülerek adamın önüne geri fırlatmıştı.
- Pek zeki olduğum söylenemez.
- Bir vampir ve 3 kurt adam karşısında hayatta kalmak için daha zeki olmalıydın. Yazık olacak! İyi bir asker olabilirdin. (Diğer adamlara bakıp) Öldürün şunu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUŞA
FantasyVlad Tepeş , bulduğu eski bir büyü kitabı sayesinde elde ettiği güç ile kendi ülkesini kurmak istemiş ve dönemin Osmanlı imparatoru Mehmet'in başına büyük sıkıntılar çıkarıp binlerce masum insanı katletmiştir. Yuşa'nın ailesi ise katledilen insanlar...